“Halk Eğitimi”

Bir Sistem Hayali

Metehan Yalçın
Türkçe Yayın
7 min readJul 24, 2020

--

“Eskiler daha iyiydi.” , “Geçmişte daha güzel yaşıyorduk.” ya da “İnsanlar bozuldu.” gibi cümleleri ne kadar çok duyuyoruz değil mi. Hemen hemen herkes toplumun bozulduğundan şikayetçi. Bozulmanın yanında hayat bilgisi anlamında da zayıflamış bulunuyoruz. Annemiz yahut babamız gibi kaç kişi iş yapabiliyor. Evde yemek yapamaz hale geldik ya da kendi söküğünü dikemez hale geldik. Hatta komşuluk, dostluk, akrabalık ve kardeşlik yapamaz hale geldik. Para ve prestij uğruna bir şeylerden vazgeçer olduk hep. Peki ya bu ne kadar doğru? Teknik bilgilerimizi artırırken sosyal yetkinliklerimizi yitirmemiz bizi zor durumlara düşürmeyecek mi? Peki ya doktor, mühendis, temizlikçi veyahut aşçı eğitimi almaktan önce hayat eğitimi almak bizleri daha ileri taşımayacak mı?

Bir parçasını yapmadığımız küp nasıl tamamlanabilir?

Kendi kendine yetemeyen insanlar hep başka insanlara muhtaç yaşar hale geliyorlar. Gerekli sosyal yetiler kazandırılmamış insanlar ileride topluma zararlı bireyler haline gelebiliyorlar. Çocukluğunda aman tırnağı kırılmasın diye iş yaptırılmayan insanlardan ileride büyük işler yapması beklenebiliyor. Herkesin yaşama hakkı olduğu ve herkesin özel olduğu anlatılmayan insanlar kendilerini diğer insanlardan üstün görebiliyor. Karşı cinsiyle insanla konuşur gibi konuşmasının yeterli olacağı öğretilmeyen insanlar ‘sevgili’lerini öldürebiliyor! Kısacası insanlık öğretilmeyen insanlar insan olmayı beceremiyorlar!

Bunların hepsi bütün halka öğretilmeye başlansa nasıl olur? Cevabınızı duyar gibiyim; olmaz! 12 sene zorunlu 4 sene de üniversitede halk zaten öğrenim alıyor ve 16 sene sonunda büyük çoğunluk ne yapacağını bilmeyerek mezun oluyor. Bu öğrenimin yetersiz olduğu aşikardır. Bunun yanına eğitim de getirmemiz gerekir. Gelen bu eğitim de sadece öğrencilere değil tüm halka gelmelidir. Bir “Halk Eğitimi” kültürü oluşturulması gerekir. Öğrenimde başarısız insanlar kesin olarak zararlı değillerdir fakat eğitimde başarısız insanlar toplumda gerçekten büyük yaralar açmaktadırlar. Buna dur dememiz gerekir.

Tabii ki bunu kimse kabul etmeyecek! Kırk yaşındaki adama gel sana hayat dersi vereceğiz dersek büyük ihtimal bir küfür yeriz. Üstüne de “Oturun ben anlatayım size hayatı!” cevabı alırız. Bunun sebebi de eğitimsizlik fakat bunu bir şekilde çözmemiz gerekiyor. Toplumun sağlıklı yaşaması için belli başlı değerler vardır. Saygı, sevgi, kardeşlik, hoşgörü… Bunun yanında çağımızın gerektirdiği belli başlı yetkinlikler de mevcut. Teknoloji bilgisi, yabancı dil, yaratıcı düşünme, kriz yönetimi… Bunların tüm halka öğretilmesi gerek. Bunları okullardan öğrenemediğimiz gayet açık bir şekilde görünüyor. Bunlar öğrenim ürünü değil eğitim ürünleridir. Bir insanın insan olabilmesi için oluşturacağı temellerdir bunlar. Peki halkı küstürmeden onları nasıl eğiteceğiz? Bu eğitimlerin mevcudiyetinin kendilerine hakaret olmadığını onlara nasıl anlatacağız? Önyargıyı ortadan kaldıracak derse önyargılı birini nasıl getireceğiz? Elbet bir yolu vardır…

Bu eğitimler “Halk Eğitimi” başlığı altında “Sosyal yetkinlikler”, “Fiziksel&Zihinsel Yetkinlikler” ve “21.yüzyıl Yetkinlikleri-21.yüzyıl Adaptasyon Eğitimi” gibi bölümlere bölünüp tüm halka verilebilir. Öğrenciler için okul saatlerinin bir kısmı ayrılarak, çalışanlar içinse eğitim izni adı altında bir izin dahilinde yapılabilir. Her kesimden insanları seminerler adı altında toplayıp saatlerini çöpe atıyoruz zaten şu anda da. “Sinir Yönetimi”, “İş Sağlığı” gibi seminerlere toplayıp hiçbir şey anlatmadan salınıyor insanlar. Üstüne de sertifika veriliyor ve nefes alınmasına bile sinirlenebilen insanlar sakin olunması gereken işlere girip işleri layıkıyla batırıyorlar. Benim hayalim mevcudiyette yapmadığımız işi yenileştirip ve layığıyla tüm halka servis etmek. Çok zor olarak görülebilir. Kolay olacağını söylemedim zaten…

Bu eğitimin bölümlerinin alanında yetkin insanlara verilmesi en önemli parça olacaktır tabii ki. Bunun yanında derslerde insanlara gerçekten belli başlı yetkinlikler kazandırılması da eğitimin işleyişi için çok önemli. Çoğumuz okulları sevmeyiz çünkü çoğumuz okullardan bir şeyler öğrenmekte zorlanıyoruz. İşin sonunda gerçekten yetkin bireyler çıktığında ise hem toplum hem de insanlar gerçekten büyük ilerleme kaydedecektir. Düşünsenize dedenizle sofra hazırlıyorsunuz ardından da babaanneniz ile yazılım çalışıyorsunuz. Çok uç bir örnek değil mi? Şu an yazılım bilen insanlar ileride torunlarıyla yazılım yapamayacak mı peki? Sorun bu eğitimlerin zorlukları değil sorun bizim bu işleri yapmaya korkmamız. Babaanneniz ile yazılım yapamıyorsunuz fakat bu, sizin torunlarınız ile yazılım yapamayacağınız anlamına gelmiyor. Tek gereken bu yetkinliğe sahip olmak.

İlerlemek için herkesin emeği gerekiyor!

Bu derslerde sadece teknolojik ya da geleceğe yönelik şeylerin barınması başarı getirmez bizlere. Bunun yanında dikiş, aşçılık, tamir&tadilat gibi yetkinlikler de öğretilmelidir. Tornavida tutamayan birinden teknolojik alet üretmesini bekleyemeyiz değil mi? Bu basit olarak gördüğümüz yetkinliklerin tüm halka verilmesi cinsiyet eşitliği konusunda da bizlere çok fayda sağlayacaktır. Bir erkek ve bir kadın birlikte dikiş yapmayı ve tamir&tadilat öğreniyor ve ikisi de aynı derecede o işleri yapabiliyor. Bu insanlar ileride çocuklarına bu iş erkeğin bu iş kadının diyebilir mi? Hiç sanmıyorum!

Teknolojik yetkinlik ve temel yetkinlikleri kazandık. Peki yetti mi? Tabii ki hayır! İnsanların sosyal ve fiziksel anlamda yetkin olmaları da çok önemli. Önce fiziksel yetkinlikten başlayalım. Günümüzde birçoğumuz çok sağlıklı bedenlere sahip değiliz. Hepimizin vücutlarında belli başlı sıkıntılar mevcut ve bu sıkıntılar çok fazla bizlere engel oluyor. Çok kilolu olduğumuz için yürümekte zorluk çekiyoruz, çok zayıf olduğumuz çok çabuk yorulup pes ediyoruz ve nice sebeple nice sorunla karşılaşıyoruz. Bunun olmaması için sağlıklı olmayı öğrenmemiz gerekir. Fakat okullardaki gibi sağlık derslerinde biyoloji işleyerek değil. Gerçekten bu konuları yetkinleşecek seviyede öğrenmemiz gerekir. Bunun yanında spor yapılması da şarttır. Oturduğumuz yerlerden “Spor yapmak gerekir de bakma işte.” demek yerine gerçekten spor yapmak gerekir. Süreyi nereden bulacağız peki? Dediğim gibi “Eğitim İzni” gerekir ki bu da zor bir şey değil. Günde 7.5 saat iş yerinde oturup %50 verimle 3.5–4 saat çalışmak yerine günde 6 saat iş yerinde oturup %75 üzeri verimle 4–6 saat çalışıp 2 saat eğitimle geçirerek daha verimli işler başarabiliriz. Mutlu insanların daha iyi iş yaptıklarını duyuyoruz hepimiz. Neden denemeyelim ki? Günümüz dünyasında bunları görmüyoruz çünkü geçmiş düzenlerle yaşıyoruz. Unutmayın amacımız gerçekten işleyen geleceğin düzenini oluşturmak!

Sona sosyal yetkinlikler kaldı. Aslında zorunlu tutulması gereken ve aciliyetle verilmesi gereken eğitim budur. Bu konuda eğitim verilmesi gerçekten çok zor. Hangimiz böyle bir eğitime burun kıvırmayız ki. Bu eğitimlerin okul ortamı gibi sıralara oturtulup verilmesi imkansız ve yetersizdir. Topluma açık alanlarda ve ödev&görev üzerine kurulu bir sistem oluşturmak gerekir. Biri size saygılı olun dese çok etkili olmaz fakat sizi alıp sizinle zıt düşünceye sahip kişiler arasına koyup da sinirlenmeden insan gibi tartış dense ve bu sizin ödeviniz olsa gerçekten çok etkili olur. Başarılı olursanız yetkinliğe sahip olduğunuz tescillenecek başarısız olursanız bu konuda başarısız olduğunuz tescillenecek. Elbette toplumdaki saygınlığımızı düşünüp başarılı olup en yetkili olmaya çalışacağız. Aynı şekilde cinsiyet eşitliği dersi verdiğimizi düşünelim. Derse giren bir kişi bu konuda yetersiz ve eşcinsel bireyleri kabullenemiyor diyelim. Bu kişiye “Sen yobazsın!”, “Öğreneceksin!”, “Bu normal bir şey.” demek hiçbir işe yaramayacaktır. Eğitimde, bu kişiyi bir ortama sokacağız ve ortamda eşcinsel bireylerin de olduğu cinsiyet eşitliğini doğru biçimde benimsemiş kişiler bulunacak. Kişinin görevi bu ortamda gerginlik çıkarmadan, saygı çerçevesinde bu bireylerle sohbet etmesi olacaktır. Sonucunda saygısızlığı devam ettirmeyi seçerse bu kişinin sosyal yetkinliklerinde bir sıkıntı olduğu tescillenecek ve toplum bunu bilecektir. Bu kişilerle konuştuktan sonra saygı duymayı seçerse de bu onun sosyal karnesine bir artı olarak geçecek ve toplumdaki yeri yükselecektir.

Bu sistemin nasıl uygulanacağını kendimce anlattım. Hayal ürünü olarak görülebilir yahut ütopik bir hayal olarak görülebilir. Fakat geleceğin toplumunu oluşturmak için bu yetkinlik kazandırma merkezlerine muhtacız ve geçmişin bozuk düzeniyle geleceğe yürüyemeyiz. Bu işi gerçekleştirirken tipik okul kavramımızdan uzaklaşacağız ve eğitim&öğrenim şeklini en sağlıklı şekle getirebileceğiz. Bu eğitimlerde oturup bir saat kara tahtada bilgiler okuma olmayacak. Kişi ailesi-arkadaşları ile birlikte topluma açık alanlarda bizzat uygulamalı eğitimler alacak ve bunu gördükçe daha fazla eğitim almak için motive olacaktır. Kim ailesi ve arkadaşlarıyla aktivite yapmak istemez ki?

Yapılan araştırmalar sonucunda üç öğleden önce üç öğleden sonra olmak üzere altı saat çalışmanın optimum değer olduğu da belirlenmiştir. Bu durumda günde sekiz saat mesailer hiçbir işimize yaramayacak ve artan saatleri bu aktiviteler ile doldurarak toplumun mutluluğunu artıracağız. Toz pembe hayal değil mi? Neden olmasın? İlla geçmişin bozuk sisteminde yaşamak zorunda mıyız? Neden değiştirip de bu toz pembe gözüyle bakılan sisteme geçmeyelim ki? Geleceğin dünyasını kurmak zorunda olduğumuzu unutmayalım ve buna göre çalışıp geçmişin bozuk sistemlerinden kurtulalım.

Kim böyle bir ortamda sınav olmaya hayır der ki? Hem de beraber…

“Sosyal Yetkinlikler” bölümü tamamıyla zorunlu olmalı. Bütün halkın bu eğitimlerden geçmesi mecburi ve gereklidir. Diğer bölümlerin ise temel kısımları zorunlu diğer kısımları ise alansal yetkinlik kazanması gereken bireylere zorunlu, diğer bireylere ise seçmeli olarak verilmelidir. Bu eğitimler sonucunda bir karne oluşturulmalıdır. Bu karneler kişinin hangi konularda yetkin hangi konularda yetersiz olduğunu belirtecektir. Bu sonuç birçok konuda toplumda optimum durumların yakalanmasına fayda sağlayacaktır. Karnesi sağlıklı bireyler kendisine, ülkesine ve dünyaya fayda sağlamaya devam edecektir. Karnesi sağlıksız bireyler ise rehabilite edilmelidir. Bu kişilerin geleceğin dünyasına uyum sağlaması herkes için gerekli ve faydalıdır. Kişilerin bu işleri yakınlarıyla yahut diğer insanlarla aktivite yaparcasına öğreneceği için bu sistemi düzenli olarak değiştirmek ve geliştirmek mümkün olacaktır. Bu eğitimler kısa vadede kesin bir çözüm vadetmiyor. Uzun vadede ise kesin olarak çözüm ve toplumları optimum seviyelere çıkarmayı vadediyor. Kısa vadede getirilen her çözüm uzun vadede daha büyük sorunlara sebep olmaktadır. Biz insanlar ise mantıklı varlıklar olarak mantıklı olanı yapmak zorundayız.

Her şeyin başı “Halk Eğitimi”

Bu yazıda yazılanlar tarihi bazı reformları örnek alarak kurguladığım bir sistem. Geleceğin kurucuları olacak bizlerin böyle sistemlere ihtiyacı olacak.

--

--