Kar Dağıtımında ‘Hangi Kar?’ Bilmecesi Çözüldü

Hangi karı dağıtmalıyız?

Reyhan Yılmaz Dogan
Türkçe Yayın
5 min readJun 2, 2020

--

Vergi danışmanları olarak net cevaplar veremediğimiz konular ile karşı karşıya kalmaya alışığız. Geçtiğimiz senelerde haşır neşir olduğumuz sorulardan biri şuydu:

“TTK kapsamında bağımsız denetime tabi olan şirketler, Vergi Usul Kanunu ve ilgili vergi mevzuatı uyarınca ortaya çıkan dönem karını mı yoksa TMS uyarınca ortaya çıkan ve bağımsız denetimden geçmiş dönem karını mı kar dağıtımında dikkate almalı?”

Kafaları karıştıran bu soruya 17 Mayıs 2020 sonrasında artık net cevap verebilir duruma geldik. Detaylar yazımda, faydalı olması dileği ile.

Sermaye şirketleri için kar dağıtımı kısıtlaması:

Bilindiği üzere, 17 Nisan 2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 7244 sayılı Kanun’un 12. maddesi ile Türk Ticaret Kanunu’na (‘TTK’) eklenen Geçici 13. Madde kapsamında sermaye şirketlerinin 2020 yılında dağıtabilecekleri kar paylarına sınırlandırma getirildi. Buna göre,

“30.09.2020 tarihine kadar geçerli olmak üzere, sermaye şirketleri 2019 yılı net dönem karının yalnızca %25’ine kadar olan kısmını dağıtıma karar verebilir ve geçmiş yıl kârları ile serbest yedek akçeleri dağıtıma konu edemez, ayrıca genel kurulca yönetim kuruluna kâr payı avansı dağıtımı yetkisi verilemez. Belirlenen süreyi 3 ay süre ile uzatmaya ya da kısaltmaya ise Cumhurbaşkanı yetkilidir.”

2020 yılında yapılacak kar dağıtımlarına getirilen bu kısıtlama, COVID-19 salgını ile ortaya çıkan işletmeler için ekonomik ve finansal açıdan zor olan böylesi bir dönemde; i) şirketlerin mevcut kaynaklarının nakit kâr dağıtımı yoluyla eritilmemesini, ii) kar dağıtımı nedeniyle oluşabilecek finansman ihtiyacının bertaraf edilmesini, iii) nihayetinde şirketin mevcut özkaynaklarının korunmasını hedefliyor.

Dağıtıma konu olacak kardan ne anlamalıyız?

TTK’nin 507, 508 ve 509. maddelerinde, kâr payının hesaplanmasına ilişkin hükümler yer almakta ve kâr payının net dönem kârı ile serbest yedek akçelerden dağıtılabileceği düzenlenmektedir. Aynı Kanun’un farklı maddelerinde yer alan düzenlemelerden, bahsi geçen net dönem karının Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu (‘KGK’) tarafından yayımlanan Türkiye Muhasebe Standartları (‘TMS’) ve Türkiye Finansal Raporlama Standartları’na (‘TFRS’) göre hesaplanan kar olduğunu anlıyoruz. Nitekim, bağımsız denetime tabi şirketler KGK tarafından yayımlanan standartlara uygun münferit ve konsolide finansal tablolarını TMS/TFRS’ye uygun hazırlamalı ve bu tabloları TTK’nin denetime ilişkin hükümleri dikkate alınarak denetime tabi tutulmalıdır.

Bu noktada, bağımsız denetime tabi olan sermaye şirketlerinin kar dağıtımı yaparken TMS/TFRS ya da BOBİ FRS (Büyük ve Orta Boy İşletmeler için Finansal Raporlama Standardı) kapsamında ortaya çıkan finansal durum tablosunda yer alan dönem net karını kar dağıtımında dikkate alması gerektiği açık.

KGK de resmi web sitesinde yayımladığı soru-cevap bölümünde şu açıklamayı yapmıştı:

“Türk Ticaret Kanununun (TTK) 88’inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca gerçek ve tüzel kişiler münferit ve konsolide finansal tablolarını düzenlerken, Kurumumuz tarafından yayımlanan, Türkiye Muhasebe Standartlarına (TMS) uymak zorundadır. TTK’nin 88’inci maddesinin üçüncü fıkrasında “Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu, değişik işletme büyüklükleri, sektörler ve kâr amacı gütmeyen kuruluşlar için özel ve istisnai standartlar koymaya ve farklı düzenlemeler yapmaya yetkilidir. Bu standart ve düzenlemeler, Türkiye Muhasebe Standartlarının cüz’ü addolunur.” hükmü yer almaktadır. Dolayısıyla Kurumumuz tarafından yayımlanan Büyük ve Orta Boy İşletmeler için Finansal Raporlama Standardı da TMS’lerin cüz’ü olarak değerlendirilmektedir.

Bu kapsamda kâr payı dağıtımında Kurumumuz düzenlemeleri çerçevesinde, TFRS’ye veya BOBİ FRS’ye göre hazırlanan finansal tabloların esas alınması gerekmektedir.

Bununla birlikte, TTK’nin 64’üncü maddesinin beşinci fıkrası uyarınca TTK’ya tabi gerçek ve tüzel kişiler, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun defter tutma ve kayıt zamanıyla ilgili hükümlerine uymak zorunda olup, kâr payı dağıtımında dikkate alınacak değerin belirlenmesinde başta vergi mevzuatı olmak üzere ilgili diğer mevzuattan kaynaklanabilecek muhtemel sorunların da göz önünde bulundurulması gerekmektedir.”

Ancak bu noktada kafalar biraz karıştı: vergi mevzuatı ve diğer ilgili mevzuattan kaynaklanabilecek muhtemel sorunlar ne olabilir ve şirketler bunları nasıl dikkate alacaklar?

Bilindiği gibi, ülkemizde vergi uygulamaları Vergi Kanunları ile ayrıca düzenleniyor ve sermaye şirketlerinin TMS/TFRS/BOBİ FRS’ye göre oluşan finansal tablolarından oldukça farklı finansal durum ve kar/zarar tabloları ortaya çıkaran kurallar bütününe riayet edilmesi gerekiyor. Her iki uygulamada ortaya çıkan net kar farklı olduğu için, kar payı kazancının hissedarlar nezdinde vergilendirilmesinde farklı sonuçlar ortaya çıkacağı şüphesiz. Örneğin, daha düşük bir kardan dağıtım yapılması nedeniyle daha düşük gelir vergisi stopaj ödemesi gibi.

Konuyla ilgili güzel bir örneği içeren İstanbul YMM Odası’nın yayınını buradan inceleyebilirsiniz.

Bu nedenle, sermaye şirketleri olası vergisel riskleri bertaraf edecek şekilde ilerlemeyi tercih ediyor ve vergi uygulamalarına göre ortaya çıkan dönem karı üzerinden kar dağıtımı kararlarını alıyordu. KGK düzenlemesinin finansal bilgi amaçlı olduğu ve Vergi Usul Kanunu’na göre sunulan bilanço ve gelir tablosundaki kârın dağıtımında kabulünün doğru olacağı görüşü biz danışmanlar tarafında da ağırlıktaydı.

Ta ki kar dağıtımı kısıtlamasına ilişkin getirilen düzenlemeye dair detayları içeren ve Ticaret Bakanlığınca 17 Mayıs 2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan ‘6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Geçici 13. Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ’deki açıklamalara kadar.

TMS’ye göre oluşan kar mı yoksa Vergi Kânunlarına göre oluşan kar mı?

Bahsi geçen Tebliğ’in yayınlanmasıyla birlikte, sermaye şirketlerinin hangi karlarını dağıtıma konu etmeleri gerektiğine yönelik Ticaret Bakanlığı’nın anlayışı da netleşmiş oldu.

İlgili Tebliğin 7. maddesinde “kâr payının hesaplanmasında; finansal tablolarını Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu tarafından belirlenen standartlara uygun hazırlamak zorunda olanlar tarafından Kanunun 88 inci maddesine göre hazırlanan, bunlar dışında kalanlar tarafından ise Vergi Usul Kanununa göre hazırlanan finansal tablolar esas alınacaktır. Dağıtılması öngörülen kâr payı tutarı, Vergi Usul Kanununa göre tutulan kayıtlarda bulunan kâr dağıtımına konu kaynakların toplam tutarını aşamayacaktır.” açıklaması yapıldı.

Bu açıklamadan, sermaye şirketlerinin KGK tarafından yayımlanan TMS/TFRS kapsamında ortaya çıkan dönem net karının kar dağıtımı karar ve hesaplamalarında dikkate alması gerektiği; ancak, bu tutarın hiçbir suretle vergi mevzuatına göre oluşan kar tutarını aşamayacağı anlaşılmış oldu.

Özetle:

17 Mayıs 2020 tarihli ilgili Tebliğ, finansal tablolarını Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu tarafından belirlenen standartlara uygun hazırlamak zorunda olanların kar dağıtımında hangi karı dikkate almaları gerektiği ile ilgili süre gelen belirsizliği ortadan kaldırmış oldu.

Yine de bir vergi danışmanı olarak tümüyle rahat olmadığımı itiraf etmem gerekiyor. Görece daha düşük vergi ödenmesi sonucunu doğurabilecek bu uygulamanın, olası bir incelemede eleştiri konusu edileceğini düşünmüyorum, nitekim edilirse mükellefin savunma noktası artık açık ve net. Öte yandan, ilgili otoritelerin vergi sonuçları açısından ek bir açıklama yapmasının, şirketlerin güven içinde hareket etmesine olanak sağlayacağı şüphesiz.

--

--

Reyhan Yılmaz Dogan
Türkçe Yayın

Tax Senior Manager, Deloitte Turkey | SMMM, KGK, ACCA | METU Alumni | Advisor, Reader, Writer | Mom