Hangisiyle Alakalı?

Fatih İnan
Türkçe Yayın
Published in
4 min readDec 18, 2018

Hayal kurmanın aptallıkla mı yoksa cesaretle mi alakalı olduğunu anlamak için bu yazıyı yazıyorum.

Bir üniversitenin sinema bölümünden askere gitmemek için mezun olmayan ben,dört yıl önce reklam ve sinema filmlerinde yapım asistanlığı denen,meslek tanımı tam olarak belli olmayan bir mesleği yapmak için İstanbul'a taşındım. Burada şunu belirtmeliyim ki; sinema okumak istememin sebebi film izlemeyi çok sevmemdi. hala severim.

İstanbul-Fulya ( bu perde hiç oraya takılamadı)

İstanbul'a taşınma ve sinema okuma sebebim benzer durumlar aslında. Sadece İstanbul bana beklediğim ilgiyi göstermedi ve ben onunla anlaşamadım. Benim için İstanbul,hayallerime giden yanlış bir yoldu. Hayal kuracak vakit bulsaydım, ya da etrafta bu kadar çok duyarsızlık olmasaydı hayalime ayıracak parayı bulamasam bile vakit bulabilirdim. Neyse yaşandı bitti saygısızca diyelim ve geçelim. Daha fazla beton konuşmak istemiyorum.

Hayalimi çocukken izlediğim bir filmde görmüştüm ve bir arkadaşımın deyimiyle hayalime sahip çıktım. Benim hayalim; en azından sosyal medyadan takip ettiğim kadarıyla çoğu kişinin yapmak istediği bir olay. Ben bir karavan sahibi olmak istiyorum. Yıllardır kaldığım evlerde ve yurtlarda duvarlarımı,dolaplarımı müthiş manzaralarda duran karavan fotoğrafları kapladı. İnstagram’da takip ettiğim hesaplar; şu sıralar revaçta olan vanlife ve buslife hesaplarıydı.

İstanbul’un yanlış bir yol olduğunu anlamam 3 yılımı aldı ve ben eksi hesaplarla ve bir takım kalan borçlarla Fethiye’ye yerleşip bir hostelde çalışmaya başladım. kararım; ‘’ev kirasını vermeyeceğim artık.’’

abi işi gücü bırakıp sahil kasabasına yerleşelim ya

Benim için tam olarak böyle olmasa da benzer bir durum oldu, daha planlı,daha düzenli bir şekilde yaşayıp ev kirası ve faturalar olmadan kendime bir karavan(yürüyebilen bir ev) yapmak istedim.

Plan şu;

İki yıl boyunca çalışıp çalışıp, kenara para koyduktan sonra karavanı yapmaya başlamak. Basit plan,basit hedef, fazla vakit

Fethiye’ye yerleştikten sonra planım tıkır tıkır işlemeye başladı, bir yandan borçlarımı kapatıp bir yandan para biriktiriyordum,muazzam. Haberim olmayan bir sürü uygulama ve program üyeliğim varmış. Dizi izlemek,müzik dinlemek,fotoğraf düzenlemek, meditasyon yapmak, bir kaç tane de oyun vs. Düşünsenize bunların hepsine para verdiğinizden haberiniz yok. Hepsini kapattım.

Fethiye’deki sade yaşamım resmen başlamıştı artık. İşe gitmeden önce denize giriyor,kitap okuyor,bisiklet sürebiliyorum. İstanbul’da izlediğimden daha fazla film izliyor,daha fazla kitap okuyordum. Hayalimi düşünmek için bolca vaktim vardı. Güzel hayat.

Çevrem yavaş yavaş oluşmaya başladı, tanıdığım insanlar bana selam vermeye,akşam bira içmeye çağırmaya başladılar. Çok gariptir ki hayalleri olan insanlarla tanıştım, böyle insanları hepsi sahil kasabasında mı yaşıyormuş? Hepsiyle hayalimi tartışır konuşur oldum.

Hayalim yavaş yavaş şekil alıyordu. İstanbul’da aklıma gelip bir anda sönen bir fikir tekrar canlandı kafamda.

fikir;

ben bir filmde görüp hayal ettim ve bu hayal hayatıma yön verdi. Karavanla gezdiğim yerlerde çocuklar için filmler izleterek onların hayal kurmasına yardımcı olabilirdim. Bir çocuğun bile kafasında mum ışığı kadar bir aydınlık sağlamak benim için yeterli. Hem zaten gezecektim gezerken böyle bir şey yapmakta ne sakınca olabilirdi ki :)

Hemen uygulamaya geçip hayalimi bir amaca dönüştürmenin mutluluğuyla yazdım ve hayal defterine bir bölüm daha eklemiş oldum.

Fethiye’de hostelde çalışırken bir yandan alışıyordum. Sakinlik güzel.Polis sireni ve kornalar yok. Benim takıntım haline gelen İstanbul’da metrolarda ellerinde ağır silahlar ve köpekleri olan askerler yok. güzel işte. Hostel’e yurt dışından ya da yurt içinden gelen insanlarla tanışmak güzel, her gün yeni bir şey öğreniyorum. İngilizcem de doğru orantılı bir şekilde gelişiyor. Bu beni fazlasıyla mutlu ediyor.

Günler haftaları,haftalar ayları geçti ve ben onları durduruyorum artık, zaman ben istersem akıyor ben istersem duruyor.

bunlar olurken bir otoparkta bekleyen turuncu sarı bir şey gördüm. baktıkça baktım. Kanım fazlasıyla ısındı, yanına kadar gidip kapısını açmaya çalıştım. Gördüğüm 1984 model bir otobüstü ve ben evimin o olmasını istiyordum. Plan bozuldu, iki yıl bekleyemedi ve bu otobüsü almak için çalışmalara başlandı. Otobüsün sahibi Salih Abi’yi ikna etmek bir kaç ayımı alsa da, sonunda benim istediğim paraya(çok az param vardı:) bana satmayı kabul etti. Teşekkürler Salih abi :)

Artık günlerimi Fethiye’de bu otobüsü hem evim hem de gideceğim yerlerde olan çocuklar için bir sinema salonuna çevirmeye çalışarak geçiriyorum. Yavaş yavaş yerine oturuyor parçalar, zamanım var tabi,malumunuz para buldukça yapabildiğim kadarını yapıyorum.

Her şeyden önemli olan ise ; hayalime doğru giden bir yolum var,zor da olsa kolay da olsa bu otobüs benim evim olacak. Bitirdiğim zaman kira vermeyeceğim, her yerde insanın evi olması güzel bence. Yazıyı bitiremiyorum, meğer ne çok şey varmış anlatmak istediğim. bu kadar.

Sanırım ne aptallık ettim ne cesaret gösterdim,kendimce doğru olduğuna inandığım şey için harekete geçtim. Yapamasam bile bununla uğraşıyor olmak güzel.

Bu yazıyı okuyup otobüsü merak edenler için benim de bir instagram hesabım var.

Teşekkür ederim

Facebook | Twitter | Instagram | Slack | Kodcular | Editör | Sponsor

--

--

Fatih İnan
Türkçe Yayın

Kargayı sever ve sayar. Dur durak bilir, oturur,kalkar ve zıplar.