Haruto Toplumsal Yönetim İdesi
İnsanlık tarihinin ilk gününden beri süregelen güç ve iktidar mücadelesi tüm hükümdarların ve yöneticilerin üzerinde en çok çaba gösterdiği konu olmuştur. Din, dil, ırk veya mezhep farketmeksizin tüm devlet, imparatorluk, beylik, oba, topluluk kısacası insanın olduğu her toplum öne çıkmak isteyen ve gücü ele geçirmek isteyen iktidar hırslılarının mücadelesine şahit olmuştur. Bu mücadeleyi başarı ile sürdürenler birer halk kahramanı haline gelmiş ve isimlerini uluslarının tarihlerine altın harfler ile yazdırmışlardır. Diğer yandan, çeşitli nedenlerden dolayı bu mücadeleyi kaybedenler hain muamelesi görmüş ve halkları için birer utanç kaynağı haline gelmişlerdir. İktidarda süreklilik gösterilen toplumlarda refah, gelişmişlik ve yenilik anlamında pozitif gelişmeler gözlemlenmiştir. Tam tersi durumda ise, yani iktidarların güçsüz olduğu ve sürekli değiştiği toplumlarda yeniliklerin ve gelişmenin önü kesilmiş, aynı zamanda toplumlar yaşanan olaylar neticesinde teknoloji ve diğer konularda çağdaş toplumların gerisinde kalmışlardır.
Yukarıda bahsedilen durum düz mantık ile ulaşılabilecek ve teorik anlamda size doğru sonuçları verecek şekilde anlatılmıştır. Fakat olayların gelişimi çoğu zaman bu şekilde gerçekleşmemektedir. Tarihin yapılan müdahaleler neticesinde subjektif hale getirilmesi ve olduğundan farklı bir şekilde yansıtılması çok kolaydır. Dolayısıyla birden fazla farklı kaynak tarafından doğruluğu tasdik edilmeyen tarihi olguların doğru olarak kabul edilmesi, gelecek nesillere yapılacak olan bilgi aktarımında hata yapılmasına neden olacaktır. Hatalı aktarılan tarihi bilgiler neticesinde farkında olmadan geleceğin de değiştirildiği ve alınacak olan kararlara etki edileceği son derece açıktır. Bu konuyu bir örnek ile açıklamak anlaşılması açısından çok faydalı olacaktır; bir ülkenin kurucusu, o ülke için korunması ve saygı duyulması gereken en önemli değerlerdendir. Toplumun huzur içinde ve en önemlisi de özgür olarak yaşayabilmesini sağlamak gelecek nesillere bırakılabilecek en önemli mirastır. Fakat topluluğun içerisinde iktidarı ve gücü ele geçirmeye çalışanlar toplumu ortak paydada buluşturan değer olan ülkenin kurucusu hakkında spekülatif ve gerçek dışı bilgiler paylaşarak nefreti ve ayrımcılığı arttırmaya çalışırlar. Bunun neticesinde toplum kurucuları hakkında farklı ve tamamen zıt görüşlere sahip olarak, kutuplara ayrılırlar. Gayet açıktır ki ortak bir değerde buluşamayan toplumlarda gücü ele geçirmek ve bilgiyi istenen biçimde empoze etmek oldukça kolaydır. İktidar mücadelesi ve gücün kullanımı ile ilgili ders niteliğinde olan bir tarih anekdotuna bakalım.
MÖ 3. yüzyılda Japon İmparatorluğu Asya-Pasifik bölgesinin en güçlü devleti konumundaydı. Hem deniz ticareti hem de kara ticareti üzerinde kontrolü elinde bulunduran imparatorluk zenginlik ve refah içerisinde bulunuyordu. Bu dönemde imparatorluğa Haruto Hanedanlığı hükmediyor ve gücü ellerinde tutabilmek için çeşitli yöntemlere başvuruyorlardı. Bunlardan bir tanesi de kara ve deniz ticareti sayesinde kazanılan zenginlik ile birlikte halkın hoşuna giden şenlikler düzenlemektir. İmparator halkına verdiği değeri göstermek ve takdirlerini kazanmak için imparatorluğun kaynaklarını yine halk için harcıyordu. Toplumun gözünde sarsılmaz bir şekilde konumu güçlendiren imparator o dönemde yabancı devletlerden gelen elçilerin gözünde yıkılmaz ve halk kahramanı imajı çiziyordu. O dönemde Japon İmparatorluğunu ziyaret eden bir ticaret anlaşmasının imzalanmasını sağlayan yabancı bir elçi gözlemlerini şu sözlerle aktarıyor ; “Gittiğiniz her yerde imparatora şükranlarını sunan birisini mutlaka görüyordunuz. Herkes mutlu ve huzurlu görünüyordu. Sanki imparator değil adeta tanrıları olarak görüyorlardı. Hiçbir yerde şiddet olayına şahit olmadım veya hiç hırsızlık yapan birisini görmedim. Çünkü imparator halkına çoğu şeyi bedava sunuyor ve bunların onların hakkı olduğunu savunuyordu. Diğer devletlerde uygulansa tüm dünyaya barış ve huzur getirecek bir sisteme benziyordu.”
Elçinin sözlerinde dikkat edilmesi gereken nokta halka bedava sağlanan imkanların, imparator tarafında onların hakkı olarak görülmesi olgusudur. Buradan imparatorun , kendisini iktidarda tutan ve onun gücüne saygı gösteren halkına minnet duyduğu çıkarımı yapılabilir. O dönemde istisnasız her gün düzenlenen eğlenceler ve şenlikler halkın en çok sevdiği ve hiç bitmemesini arzuladığı tek hayat kaynağıydı. Cömert imparator sayesinde refah ve zenginlik içinde yaşayan halk, vakitlerinin çoğunu bu eğlencelere ayırabiliyordu. Çoğu zaman günlerce eve gelmeden eğlenceye kendilerini kaptırıyorlar ve imparatorun sağladığı bedava yiyeceklerle karınlarını doyuruyorlardı. Sanki Lotus çiçeğinin etkisine kapılmış gibi zaman ve mekan kavramları anlamsız hale gelmeye başlıyordu.
Peki imparator tüm bunları niçin yapıyordu ? Sadece halkının kendisine duyduğu saygıya gösterilen bir minnet duygusu muydu ? Tüm bu soruların cevaplarını iktidarı ele geçirmeye ve imparatoru dolaylı yollardan, halka, öldürtmeye çalışan Haruto Hanedanlığı’ ndan bir prensten öğreniyoruz. İmparatoru kendisi öldürmek yerine itibarını yok ederek halka öldürtmeyi planlayan prens siyaset tarihinde çok önemli bir yere sahiptir.
Halk eğlence ile güzel vakit geçirirken imparatorun oluşturduğu ve sadece kendisinden emir alan ekibi de görev başındaydı. Bu ekip gayri resmi yollarla kurulmuş ve ulusal halk ordusundan bağımsız durumdaydı. İmparator dışında hiç kimsenin bu ekipten haberi yoktu. Çok iyi eğitim almış ve imparatorluğun sonsuz zenginliği ile desteklenen bu ekibin tek amacı istihbarat toplamaktı. Tüm vaktini eğlencede geçiren ve evine bile uğramayan halk, ekibin işlerini çok fazla kolaylaştırıyordu. Halkın evlerinde düzenli olarak istihbarat araştırması yapıyorlar, halkın içine sızıp eğlenceden kendinden geçen kişilerin ağzından laf almaya çalışıyorlar ve imparatorun iktidarına karşı çıkacak muhtemel isyanları önceden tespit ediyorlardı. İşlerini son derece mükemmel yapıyorlar ve imparatorun iktidarına güç katıyorlardı. Adeta tanrı olarak gördükleri imparatorlarına son derece bağlı olan ve güvenen halkın ise hiçbir şeyden tabi ki de haberi yoktu. Fakat imparatorun hesaplayamadığı bir gerçek vardı; o da iktidarına muhalefet edebilecek kişilerin sadece halkın içinden değil aynı zamanda hanedanın içerisinden de çıkabileceğiydi, hatta çok özel ekibinin içinden bile. İmparatorun yerine geçmek isteyen prens bu ekipten haberdar olmuş ve kendi adamlarını bu ekibin içerisine yerleştirmiştir. Halkın , imparatorun ekibinden haberdar olmasını sağlamış ve imparatorun halk tarafından öldürülmesi planını gerçekleştirmiştir. Halkın gözünde kahraman olarak görülen prens imparatorun yerine iktidara gelmiştir.
İktidar ve güç mücadeleleri her zaman var olmuştur ve olmaya devam edecektir. Tarihten gelen tecrübe ile bu mücadele gittikçe daha acımasız ve sinsi hale gelmektedir. Yukarıda anlatılanların bir kısmı gerçek, bir kısmı ise uydurmadır. Fakat hangi kısmın gerçek, hangisinin uydurma olduğuna vicdanlarınız karar verecektir.