Havalar Nasıl Olursa Olsun, Sizin Havanız İyi Olsun

Melis Merih Kılıç
Türkçe Yayın
Published in
7 min readNov 4, 2023

Osmanlı’da Well-being dedik, sağlık için altı zorunlu sebep (esbab-ı sitte-i zaruriye) dedik. Hava ve havayla ilgili coğrafi konum ve yerleşim, mevsimler, kıyafet seçimi gibi konuların insan sağlığı üzerindeki etkisini anlatmaya geldi sıra.

mevsimler well-being geleneksel tıp osmanlı tıbbı
Photo by Cristina Anne Costello on Unsplash

Bu yazımda, hep birlikte hava ve havayla ilgili konuların insan sağlığına etkilerine bakacağız. Fakat yazıma geçmeden önce şunu belirtmek isterim ki, burada anlatacaklarım, eğitimlerimden edindiğim bilgilerden ve pek çok kıymetli kaynaktan yapılmış bir derlemedir. Kaynakların hepsine tek tek değinmem mümkün değil. Ama detaylı araştırma yapmak isteyenler için bir kısmına yer vermek istedim. Eşref bin MuhammedSağlık ve Mutluluk Hazineleri’, Ibn-i SinaEl Kanun Fi’t-Tıbb’, Salih bin NasrullahBeden Sağlığının Korunması’, Ibn-i ŞerifYadigar’, Hacı Paşa Celâlüddin Hızır Müntahab-ı Şifâ’, Ibn BahtişuTıp Sanatı ve Nefsin Halleri’, Prof. Dr. Ayten AltıntaşOsmanlı Tıbbında Sağlıklı Yaşam’ yararlandığım kaynakların bazılarıdır. Şimdi gelelim hava mevzusuna.

Çevrenin, sağlığımıza olan etkileri söz konusu olduğunda, eski tıp kitaplarında hava ve hava ile ilgili konular ilk sırada yer alır. Hepinizin malumu, solunum hayatın devamı için şarttır. İnsan nefes almadan sadece birkaç dakika hayatta kalabilir. O da, çok yüksek ihtimalle, beynin oksijensiz kalması dolayısıyla oluşan bir hasarla. Fakat, havanın bu kadar önemli olmasının sebebi, solunumun hayatımızdaki rolünden ibaret değil. Vaktin alimleri, havanın kalitesinde gerçekleşebilecek bir düşüşün, insan sağlığına olan olumsuz tesiri; hava yoluyla taşınan salgın hastalıklar; rüzgarlara, mevsimlere ve iklime göre değişen hava durumunun insanın fizyolojisine ve psikolojisine olan etkilerine dair türlü gözlemler yapmışlardır. Yapılan bu gözlem ve değerlendirmelerin sonuçlarını ise, halkın istifade etmesi için tıp kitaplarına yazmışlardır.

Bu değerlendirmeler sadece bir halk sağlığı bilgisi olarak kalmamıştır. Yaşanılacak yerlerin seçimi ve şehir inşasından tutun, yolculukta tercih edilmesi gereken kıyafetlere kadar söz konusu tavsiyeler yaşamın düzenlenmesinde dikkate alınmıştır. Yani bilgiler, yaşayan ve devamlı olarak sınamaya tabi tutulan bilgilerdir. İlk yazımda belirttiğim gibi, geleneksel tıpta esas olan sağlığın korunması; bir başka deyişle hastalanmamaktır. Bu yüzden sağlıklı halin korunması için yapılması gerekenlere bir hayli önem verilir. Gelelim Osmanlı tıp kitaplarında yer alan söz konusu sağlığı koruma faktörlerinin neler olduğuna. İlk değineceğimiz başlık, coğrafyanın ve meskenlerin sağlığa olan etkileri olacak.

Coğrafyanın ve Meskenlerin Sağlığa Etkileri

Photo by Vladan Raznatovic on Unsplash

Yerleşim yeri için yapılan en önemli tavsiyelerden biri, açık ve havadar bir yerde olmasıdır. Dar alanlarda, yüksek duvarlar, yüksek ve sık ağaçlar arasında olan bir yerleşim tavsiye edilmez. Yerleşim için çukur yerler değil, dağlık yerler tercih edimelidir.

Alçak yerlerin havası hareketsiz, rüzgarsız ve sıcaktır. Böyle hava nemli olur. Havanın kalitesi düşer ve insan nefes almakta zorlanır. Bu hava, vücudun tabii sıcaklığını düşürür, bedeni gevşek yapar, dimağı zayıflatır, benzi soldurur ve iştahı keser. İdraki ve hareket kabiliyetini azaltır. Duyguları zayıflatır. Böyle yerlerin sakinleri, çoğunlukla hüzünlü ve kötümserlerdir.

Düz yerde yaşanıyorsa, genelde havası tek çeşittir. Bir de sızıntı sular çoksa, bu baş ağrısı yapar. Çeşitli ateşli hastalıklara ve çıbanlar çıkmasına sebep olur. Böyle yerlerin toprakları sert, kuru veya taşlı olursa hastalıklar daha az görülür. Eğer toprakları yumuşak ve gevşekse, bu havanın nemine ve vücuda zararına işarettir.

Dağlık yerlerin havası ve rüzgarı soğuk olduğu için iyidir. İnsanı diri tutar. Rahat nefes alınır, yaşlanmayı geciktirir. Kişi kuvvetlenir ve iştahı artar. Böyle yerlerde yaşayan insanlar cesur, güçlü ve uzun ömürlü olurlar.

Eğer şehir doğuya ve gün doğusuna açıksa oranın havası daha iyidir. Güneş doğudan doğduğu vakit, yavaş yavaş ısıtır, ikindiden itibaren dolanarak batar. Sıcaklığın insanlar üstünde rahatsız edecek kadar durmaması iyidir. Böyle yerlerde yaşayanlar kuvvetli, gür sesli olurlar. Eğer meskun mahalin kuzeyinde dağ varsa ve kuzey rüzgarları almıyorsa, sağlık için iyi değildir. Güneş bedenlerini kızdırır, yiyecekler kolay sindirilmez. Yaşanılan yerin güneyinde, gün batımında dağ varsa bu sağlık için zararlı değildir. Bu insanların bedenleri kuvvetli, mideleri sağlam, sindirimleri kolay ve benizleri donuk olur.

Evin konumu: Bir ev yaparken, kapıları ve pencereleri doğuya ve kuzeye doğru bakmalıdır. Ev yüksek tavanlı, kapısı büyükçe olmalıdır. Güneş ışıkları evin her yerine girip ulaşabilmelidir. Evin içindeki havanın temizlenebilmesi ve mikropların kırılması için evin her yönden güneş alması mühimdir. Bu sebeple ev inşa ederken komşunun güneşini ve manzarasını kesmemek esastır.

Sağlıklı bir ev yerleşimi için, toprağın çamurlu, bataklık ve maden taşıyan bir toprak olmaması gerekir. Ev alçak ve basık yere kurulmamalı, hemen deniz veya göl kıyısında olmamalıdır.

Oturum yapılırken, durgun su yanı değil, akar su yanı tercih edilmelidir. Durgun, temizlenemeyen su hastalık kaynağıdır. Yaşanılan yerin bir tarafı dağ, diğer tarafı deniz ise oranın havası rutubetli olur. Yağmuru çok olur. Adaların havası da çok rutubetlidir fakat etrafındaki deniz suyu tuzlu olduğu için hastalık yapmaz. Eğer şehir, tuzlu deniz suyunun kenarına inşa edilmişse, oranın havası sıcak olur. Bataklık ve sazlık yerlere yakın şehirlerin havası ağır olur. Burada yaşayanların benizleri sararmış olur. Karınları büyük, balgami hıltları çok ve kendileri kuvvetsiz olur. Yerleşilen yerin havası kuru ise tercih sebebidir.

Rüzgarın konumu: Bir evin alacağı rüzgar için en iyi konum kuzeyden, biraz doğudan ve sonra da batıdan gelen rüzgarları almasıdır. Rüzgarın en kötüsü, güneyden gelendir. Kuzey rüzgarları genelde soğuk ve kuru olup, kararında olanları kişiyi diri tutar. Güney rüzgarları ise farklı bir etki almadıysa genelde sıcak ve nemli olurlar. Bedendeki hıltların çözülüp beden içine yayılmasına; vücudun gevşemesine ve zihinsel durgunluğa sebep olurlar.

Yörenin iklimi: En sağlıklı iklim gündüz ile gece aşırı sıcaklık farkı olmayan ılıman iklimdir. Yaşanılan yerin iklimi aşırı sıcak olursa, o yerde kötü kokular (ufunetler) çok olur ve bu hastalık getirir. Özellikle havası sıcak olan memleketler, alçak yerlerde kurulmuş ve güney tarafı denizlerle çevriliyse bu salgın hastalıklar çok daha fazla görünür. Sıcak hava baş, göz, diş ağrıları getirebilir. Uyuz, kaşıntı gibi deri hastalıklarına sebep olabilir. Soğuk iklimli yerler iyidir. Fakat, fazla soğuk olursa nezle, üşütme, kasılma, titreme gibi rahatsızlıklar görülebilir.

Özetle, dağlık bölgede, doğusu açık, kuzey rüzgarı alan, güneş gören, aşırı nemli olmayan, akarsu yanı ve ılıman iklime sahip bölgelerde yerleşim yapmak insan sağlığına en yarayışlı olandır.

Şimdi de mevsimlerin mizacına ve insan sağlığı üzerindeki etkilerine göz atalım.

Mevsimlerin Mizacı ve Sağlığa Etkileri

mevsimler mevsimlerin mizacı mevsimlerin insan sağlığına etkileri geleneksel tıp osmanlı tıbbı
Photo by Chris Lawton on Unsplash

İlkbahar mevsiminin mizacı nemli ve sıcaktır. Kışın soğuk yüzünden toplanıp, bedende biriken maddeler; bahar gelip havalar ısınmaya başladığında çözülür ve zayıf organlara doğru ilerlemeye başlar. Bu, kişinin durumuna göre örneğin, bele inerse bel ağrısı; akciğere inerse öksürük, nefes darlığı şeklinde kendini gösterebilir. İlkbaharda kronik hastalıklar faaliyete geçer. Bu mevsimde kişiler yemeğe düşkün hale gelir. Yazın hararetiyle birlikte bu maddelerin eriyip iyice vücuda yayılmaması için, ilkbaharda arınma yapmak isabetlidir. Bu mevsimde bedende kan baskın olur. Dolayısıyla bu mevsimin tedavisi hacamat/fasd veya kış boyu midede biriken balgamın atılabilmesi için kusmak ve müshil içmektir. Baharda beslenme kışa göre daha az ve hafif olmalıdır. Yemeklerden önce aşırıya kaçmadan biraz spor yapılmalı, dengeli bir mizaca sahip sağlıklı bireyler için çok sıcak, keskin, tuzlu ve acı yiyeceklerden uzak durulmalıdır. Helva gibi çok tatlı olup, bedeni kurutan yiyeceklerde aşırıya kaçmamalıdır. Sıcak mizaçlılar fazla tatlı alımına ve kebap, mantı, erişte, tutmaç gibi ağır yemekler yememeye dikkat etmelidir. Sumak, ıspanak, pazı gibi yemeklerle denge sağlanmalıdır. Banyo çok sıcak yapılmamalıdır. Kanın çok yükselmesi sebebiyle, bahar yorgunluğu dediğimiz sabah mahmurluğu ve sabah uykusuna düşkünlüğün bir süre için yaşanması normaldir. Bahar depresyonu görülebilir.

Yaz mevsiminin mizacı sıcak ve kurudur. Güneşin sıcaklığının artması ve havanın rutubetinin azalmasıyla, bu mevsimde bedende safra hıltının baskınlığı olur. Fazla sıcakla, bedendeki hıltlar çözülür ve dağılır. Vücut kuvvetleri azalır. Bedenin gücü zayıflar. Hazmetme kuvveti de azaldığı için ağır bir gıda yendiğinde sindirim iyice güçleşir. İştah kapanır. Bu yüzden, mideyi tıka basa doldurmamaya özen gösterilmelidir. Yemekler koruk, limon, nar ekşisiyle yenilebilir. Karpuz, erik, salatalık gibi hararet kesici gıdalar tercih edilmeli, kızartma gibi ağır gıdalardan kaçınılmalıdır. Sıcak havayla beniz sararır, ruh bunalır, beynin çalışma kapasitesi zayıflar ve göz ağrıları artabilir. Yazın hasta olunduğu takdirde hava kuruysa hastalığın seyri kısalır, nemli ise uzar. Sıcakta yürümemek, bilhassa öğlen güneşinden kaçınmak ve soğuk yerlerde bulunmak isabetlidir. Spor ve cinsel ilişki azaltılmalı, hareketler olabildiğince rahat ve sakin olmalıdır. Pişirilmiş meyve, gül ve menekşe şerbetleri tercih edilebilir. Yaz mevsiminin şifası kusmadadır. Müshil kullanım ihtiyacı olanlar, ağır müshiller tercih etmemelidir. Her mevsim önemli olmakla birlikte doğru nefes almak, yazın bir hayli önemlidir. Hipokrat nefesle ilgili şunları söylemiştir: “Kim yüreği sağ olmak gerekse akciğere önem versin. Zira nefes yüreğe akciğerden gelir, akciğer sağlıklı olursa, hava yüreğe tendürüst (dinç, sağlam) yerden varmış olur. Hususa, yaz faslında çok adem olur kim akciğerini yaramaz havada, yaramaz kokularla bozar.”

Güz mevsiminin tabiatı soğuk ve kurudur. Sevda hıltı baskın gelir. Sonbaharda nitelik olarak kan hıltı azdır. Yaz sıcağı hıltları yakar ve eğer yazın kötü beslenilmişse, bu hıltlar vücuttan atılamadan güzün kara safraya dönüşür. Bu mevsimde fazla cinsel ilişkiden, sabah soğuğundan ve öğle sıcağından kaçınmak gerekir. Sonbahar havası yatsıdan kuşluğa kadar soğuk, kuşluktan yatsıya kadar sıcak karakter gösterdiğinden insan bedenini zayıflatır. Değişken hava sebebiyle çok fazla hastalık meydana gelebilir. Bu mevsimde olgunlaşmış taze üzüm hariç taze meyveler tavsiye edilmez. Tatlı elma ve armut da tercih edilebilir. Av etlerinden, kuru etlerden ve kuruluk yapan tüm gıdalardan perhiz edilir. Soğuk sudan uzak durulmalıdır. Eğer ağır yiyecekler yenir ve üzerine soğuk su içilirse, midenin hazmı güçleşir. Çünkü, mide yaz mevsiminden çıkmıştır ve zayıftır. Hazım tam olmazsa, vücut içerisinde tıkanıklıklar meydana gelir. Gece dolu mideyle ve soğuk yerde yatmamak gerekir. Ilık suyla banyo yapılmalıdır. Güzün sonunda müshil yapılması uygunsa da kusmak iyi değildir.

Kış mevsiminin tabiatı soğuk ve yaştır. Bu mevsimde vücuda balgam hıltı hakim olup, iyi beslenilmesi ve çok spor yapılması uygundur. Ancak kış, kış gibi yaşanmıyorsa gıda alımına dikkat etmek gerekir. Kavurma, kebap gibi yiyecekler tarçınla yenilebilir. Kışın soğuğu, iç beden hararetini kuvvetlendireceğinden yüzün rengi geri gelir, vücut dirilir, hıltlar toplanır ve kuvvetler beden içinde yoğunlaşır. Böylelikle sindirim gücü de, iştah da artar. Balgam hıltını doğuran süt, ayran, yoğurt, taze balık gibi yiyeceklerden ve ekşi ağırlıklı yiyeceklerden kaçınılmalıdır. Çiğ sebze ve meyve çok yenmemelidir. Keşkek, pilav, erişte, et, kebap, hoşaf, baharatlar tercih edilebilir. Kış mevsiminde en iyi ilaç müshil uygulamaktır. Sonra hastalanınca hemen kusturularak, içi boşaltmak tercih edilir. Soğukta fasd ve hacamattan kaçınılmalıdır. Sıcak banyo yapılabilir. Aşırı cinsel ilişki tabiatı zayıflatır, baş ağrısı yapar ve sinirlere zarar verir. Kalın kıyafetler, tercih dilmelidir. Ayrıca vücudu ovdurmak, masaj yaptırmak da bir hayli iyi gelir.

Sizin için Osmanlı’da well-being tavsiyelerini, sağlıklı yaşama dair verilen bilgileri derlemeye ve paylaşmaya devam edeceğim. Hoşça kalın demeden önce bir not: bu yazılar bilginin paylaşılması amacını taşır. Sağlığınızla ilgili her türlü konuda doktorunuza başvurmayı ve uzman tavsiyesiyle hareket etmeyi unutmayın. Ha bir de, kadim ölmez, sadece kılık değiştirir.

Devamında görüşmek üzere, sevgiyle kalın.

--

--

Melis Merih Kılıç
Türkçe Yayın

Solopreneur Professional NAHA Certified Aromatherapist & Humoral Theory Counselor Author of Amazon Selling Book 'Doing Tango in Istanbul' MA in Hum. & Soc. Sc.