Hayal Gücü, İnsan Ömrünü Güzelleştirir

Aren Ünal
Türkçe Yayın
Published in
4 min readDec 23, 2017

Amerikalı feminist-aktivist Gloria Steinman; Gerçek sizi özgür kılar, ama önce gıcık eder. der. Ben de sizlere biraz gerçeklerden, çokça ölümlerden ama bu gerçekle yaşamanın bizi nasıl özgür kılabileceğinden bahsedeceğim.

Bu makaleyi okumaya başlayan ve yaş fark etmeksizin herkesin 21. yüzyılda öleceğini bildiğimizi varsayıyorum. En nihayetinde hepimiz hayatlarımızın bir sonu olduğunu biliyoruz ama bu gerçekle yaşamaktan da nefret ediyoruz. Üzerimizdeki stresi, yaşama gayesindeki o duyguyu yok ettiğini düşünüyoruz. Öyle ki yapılan araştırmalara göre dünyada yaşayan her 10 insandan 8'i ölümsüz olduğunu bile düşünüyor. Hatta ve hatta ben bu makaleyi yazarken ve siz de okurken beynimizdeki 1 milyon hücre de bir daha geri gelmemek üzere ölüyor. Günde ise 2.000 beyin hücremizi yine kaybediyoruz.

Aramızda House M.D. izleyen ya da dizinin konusunu bilen birçok kişi vardır.(Bilmeyenler için bkz.: bir ara “virüs” gibi her gün yayımlanan Doktorlar dizisi) Her iki dizi için de, genelde çokça duyduğumuz bir cümle vardır: “Sağ olun Doktor Bey/Hanım, hayatımı kurtardınız.”

House M.D.

Hayat, maalesef kurtarılmaz. Doktorlar, yalnızca insanların ölüm süreçlerini değiştirir ve ölümü aslında yönlendirir. Muhtemelen bizim jenerasyonumuz aniden ölmekten çok, yoğun bakımlarda zaman geçirerek hayatını kaybedecek. Bunu ben uydurmuyorum, yine bilime sırtımı dayıyorum ve bilim insanlarının yazdığı makalelerden yola çıkarak bunu söylüyorum.

İngiltere’de huzur evlerinde yaşayan 4500 kişiye “Öldüğünüzde ya da öleceğinizi hissettiğinizde, sizden sonraki hayat için bir planınız var mı?” diye bir soru yöneltilmiş ve yalnızca %1'inin bir planı olduğu anlaşılmış. Ölüm, beraberinde acıyı getirir. Bunda ve bu sorunun sorulmasında bu parametrenin kullanıldığına dair hemfikir olduğumuzu düşünüyorum. Ama insanların korktuğu veya acı duyduğu şey, ölümün kendisi ya da ölmek değil, ölüyor olmaktır. Bu çok ciddi bir anahtar ayrımıdır. Hangimiz ailesindeki herhangi birine doğrudan bu soruyu sormak yerine; “Benim öleceğim anlaşıldığında, benden sonra ne yapmayı planlıyorsunuz?” diye sorma cesaretinde bulunabilir? Buradaki ince ayrımı, kendi hayatımda yaşadığım acı bir tecrübe ile anlatayım;

True Detective

Bundan birkaç yıl önce büyükannemi kanserden kaybettik. Hastalığından ölümüne kadar her evresinde de yanında idik. Kemoterapi tedavisi gördüğünde bir üniversite hastanesine gitmiştik. Doktorun odasında ise boylu boyuna uzanmış ve muayene olmayı bekleyen büyükannemin, sessizce dışarıda yağan yağmura, gözlerinin içi güler bir şekilde baktığını gördüğümde ve onu kaybettiğimiz gece son kez gözlerinin içine baktığımda, her iki an için hayat, acı ve ölümün ayrımını yaptığımı fark ettim. Büyükannem, yağmurun yağışına o kadar ihtişamlı bakıyordu ki, hemen yanındaki doktor ve hemşire ise “Ortalık yine çamur oldu, yemeğe giderken arabayla gidelim.” cümlesi, beni tam o esnada hayata döndürmüştü. Bizlerin küçük gördüğü şeylerin aslında hiç de küçük olmadığını, karın yağışını seyrederken ya da bomboş bir sahilde otururken, aniden yüzümüze vuran rüzgarın, artık küçük bir duygu ya da hazdan ibaret olmadığını anlamıştım.

Anladığım ve kavradığım bir başka şey ise hastanelerin insanlar için değil hastalıklar için tasarlandığı idi. Tıpkı yemek ihtiyacımız için mutfağı, barınma ihtiyacımız için mimarlığı, örtünme ihtiyacımız için modayı ve zamana da ayak uydurmak için müziği icat ettiğimiz gibi. Evet, ölüm de hayatın bir parçası, peki bizler ölümle neyi icat edebiliriz?

House M.D.(Spoiler TV)

Kendimizden daha büyük güçlerin olduğuna inanmak, bizi hayata daha sıkıca bağlayabilir. Her şeyden önce ölçülü olmayı öğrenebiliriz. Bir önceki makalemde oyun oynamanın hayatımı kurtardığını söylemiş ve ölümünün son 12 haftasında olan insanların yaşadığı 5 pişmanlıktan bahsetmiştim. İnsan olmak ve yaşayabilmek için en büyük çabayı hayal edin. Evet, ölüyor olmak hayatın en büyük parçalarından biri, ama ölümle ya da ölmeden önceki hayatımızda yaşadığımız o küçük mutlulukları, tıpkı bir yağmur damlası gibi; bu gibi anları şiddetli bir şekilde seversek, belki de yaşamayı öğrenebiliriz, ölüme karşı değil belki ama onun yüzünden. Daha çok ısrarla, bazen endişeyle, bazen kartopu ile… Bazen bizim dahi gitmekte zorlandığımız ve ölüm duygusunu vahşice yavaşlatacağımız bir şey yaparak;

Ölümün, bizi götüremeyeceği yegane yer olan bir yere giderek; hayal gücümüze.

Türkçe Yayın Sosyal Medya Hesapları

Facebook: https://www.facebook.com/mediumturkiye

Twitter: https://twitter.com/mediumturkiye

--

--