Hayal Kurmak Neden İmkansızdır?

Ömer Gezen
Türkçe Yayın
Published in
4 min readMar 11, 2023

Yıllar önce izlemiş olduğum ve birkaç hafta önce aklıma gelmesi ile de tekrardan izlediğim film Gattaca’nın bana sordurduğu soru:

Doğduğumuz andan itibaren yapabileceklerimizin sınırları çiziliyorsa, gerçekten mücadele etmeye gerek var mıdır?

İşte bu yazımda bu soruya cevaplar arayacak ve filmde bana nelerin ilham olduğundan bahsedeceğim. Hazırsanız başlayalım.

Photo by Markus Spiske on Unsplash

1997 yapımı olan Gattaca filminin kısa bir açıklamasını şu şekilde yapabilirim: Genetik mühendisliğinin doruklara ulaştığı bir dönemde her bir bebeğin genlerinin özel olarak seçildiği bir dünyada Vincent Freeman adlı ana karakterimizin “doğal” olarak doğması ve hayalleri doğrultusunda dünyayla mücadele etmesi…

Vincent doğar doğmaz kendisinden alınan kan örneğiyle kapasitesinin ne olduğu bize aktarılır. Kalp krizi geçirme ihtimali taşıyan ve muhtemelen 40'lı yaşlarında ölecek olan birisidir.

Ne özel olarak seçilmiş diğer bebekler gibi hızlıca koşarak duvarları geçecek kadar güçlüdür ne de keskin bir zekası vardır.

O sadece anne ve babasından aldığı özelliklerin bir karışımıdır ve hiçbir özelliği özel olarak seçilmemiştir. Yürümeye başladığı yaşlarda yere düştüğü zaman bile yaralanma riski taşıdığı için özel eğitimlere ihtiyaç duyar. Filmimizin kırılma noktası ise burada başlar: Herkesin özel olduğu bir dünyada sıradan olan birisi astronot olma hayali kurarsa ne olur?

Vincent’ın Doğum Anı
Vincent’ın Doğum Anı

Vincent genç yaşında evini terk eder ve Gattaca şirketinde temizlikçi olarak işe başlar. Ne de olsa bulabildiği tek iş budur çünkü başvurduğu her bir işte kendisinin genleri kontrol edilerek yetersiz olduğu düşünülür ve reddedilir. Sonuç olarak ise her gün yerleri temizlerken ara ara gökyüzüne yükselen roketlere bakarken bulur kendisini. Özel olarak seçilmiş ve özel olarak doğan insanların bindiği o araçlara da kendisi de binebilecek midir?

Hayalleri peşinde koşan Vincent için bir gün değişim kaçınılmazdır ve Jerome Eugene Marrow adlı özel olarak dünyaya gelmiş 2. karakterimizden kan ve idrar örnekleri alarak Gattaca şirketinde çalışmaya başlar. Tabii ki Jerome gibi birisinin DNA’sını kontrol eder etmez ne kadar mükemmel olduğunu görenler hemen Vincent’ı Jerome sanarak işe alırlar. Tüm bu sürecin ise arka planında büyük bir acı yatar. Sırf boyu kısa olduğu için ayaklarının demirler ile uzatılmasına bile göz yumar Vincent çünkü tek hayali astronot olmak ve Titan’a yolculuk yapmaktır.

Vincent’ın Acılara Göz Yumması

Kanıtlamak istediği ve dünyaya haykırmak istediği şey budur Vincent’ın: Herkesin özel olarak doğduğu bir dünyada sıradan bir insan da hayallerini gerçekleştirebilir.

Hayal kurmak için özel doğmak gerekli değildir.

Filmimizi bu kadar anlatmakla yetineceğim çünkü herkesin izlemesini istediğim gerçekten güzel bir film olduğunu düşünüyorum. Şimdi ise başta sorduğumuz soruya kendimizi Vincent’ın yerine koyarak cevap vermeye çalışalım.

Siz genleriniz özel olarak seçilen birisi olmasaydınız ve her DNA’nızın kontrol edildiği zaman iş fırsatlarından mahrum kalsaydınız, astronot olma hayali kurar mıydınız? Mücadele etmek ve bir şeyleri değiştirmeye çalışmak ister miydiniz?

Sorduğum soru aslında bize çok uzak gibi gözükebilir ama acı olan şudur ki bu soru bizim hayatlarımızda da önem taşır.

Siz özel olarak doğdunuz mu? Küçük yaşlarınızda ailenizin yabancı dilin ne kadar önemli olduğunu düşünerek size İngilizce öğretmeye çalıştı mı? İlkokul yıllarınızı kitapların arasında dolaşarak ve ortaokul ile lise hayatınızı da farklı projelere katılıp farklı ülkeler dolaşarak ufkunuzu genişleterek mi geçirdiniz? Üniversite hayatınıza başladığınızda neler yapmanız gerektiğini bilerek her yılınızı dolu dolu staj, eğitim ve deneyimler ile mi doldurdunuz?

İşte! Şimdi Gattaca filminden bize kalan sorular bunlar oluyor. Hiçbirimizin genetiği ile oynanmamış olabilir henüz ama bu demek olmuyor ki karşımızda aşamadığımız duvarlar olmasın. Kendimden örnek vermek isterim, bir bilim insanı olma hayaliyle yaşarken her günümü İngilizce çalışarak geçiriyorum çünkü yabancı dil bana küçüklüğümde öğretilmedi. Benzer hayale sahip olan insanlar şu an hayalleri peşinde koşarken ben yarışa daha geriden başlayarak önce onların hali hazırda bildiği bir dili öğrenmeye çabalıyorum. Günlerim ve yıllarım ise böyle özel olarak seçilmiş insanların ayak izlerini takip ederek geçip gidiyor. Belki sizlerin de benimkine benzer bir hikayesi vardır, kim bilir…

Hayal kurmak gerçekten de imkansız mıdır? Yoksa bütün imkansızlıkları teker teker yıkarak hayaline kavuşacak mıdır Vincent?

Peki, ya siz? Ahmet Arslan, Mustafa İnan ve Aziz Sancar gibi nicesinin yolundan giderek yeni mücadelelere mi atılacaksınız yoksa “Doğuştan kaderim böyle yazılmış.” diyerek size biçilen hayatları mı yaşayacaksınız?

Photo by Francisco Moreno on Unsplash

Karar size kalmış ama ben her birimizin Vincent gibi aşılamaz denen zorlukları aşmaya çalışan insanlar olduğumuzu düşünüyorum. Bu nedenle de yılmadan çalışmaya ve çabalamaya devam edeceğimize inanıyorum.

Başta sorduğumuz soru için ise benim doğru olmasını dilediğim cevap şudur:

Hayal kurmak imkansız değil bilakis gereklidir çünkü hangi imkanlarla doğduğumuz değil neyi gerçek kılmak istediğimiz bizi hayallere yönlendirir.

Başka bir yazımda görüşmek üzere,

Sevgilerle

--

--