Hayatınızı Değiştirecek 3 Kitap Önerisi

Ne Okumalı?

Fatih Başar Kutlu
Türkçe Yayın
5 min readNov 6, 2022

--

Klişeleşmiş bir başlıkla başlamak istemesem de tam anlamıyla bu kitapların etkisini anlatabileceğim başka bir kalıp gerçekten düşünemiyorum. Çünkü bazı kitaplar, yazıldığı dönemden bağımsız bir gerçeklikte ortaya konuyor. Ve tarih ile zamanın o kısıtlayıcı çemberini aşarak hangi yılda olursanız olun size erişip hayatınıza dokunabiliyor. Gelin benim hayatıma dokunan 3 kitaba şöyle bir göz atalım.

Her ne kadar kitap okuma alışkanlığını çok sonraları kazanmış olsam da, zaman içerisinde kendi “ağzımın tadını” daha da netleştirebilmiş olmaktan mutluyum. Kitap okumak çünkü biraz yemek yeme alışkanlığına benziyor bence.

Bin bir çeşit dünya mutfağından her bir malzemenin belki yüz belki binlerce farklı işlemle kullanıldığı sınırsız bir yemek menüsü karşınızda. Kimisi gerçeklerin güzel çeşnisiyle hayal gücünün malzemelerini harmanlayıp bir tabak önünüze koyarken kimisi de tamamen düşüncelerden ve teorilerden oluşan ağır bir porsiyon sunmakta.

Zaman içerisinde her bir türden yedikçe yavaş yavaş hoşunuza giden baharatları keşfedeceksiniz ve belirli bir süre sonra bir kategoride giderek kendinizi beslemek isteyeceksiniz. Bu işinizle alakalı bir okuma zorunluluğunun getirisi olabileceği gibi, gerçeklikten kaçabileceğiniz hayal dünyalarının cazibesinden kaynaklanıyor da olabilir.

Ancak okudukça fark edeceksiniz ki bazı “menüler” o kategori size doğrudan hitap etmese dahi hayatınıza oldukça derinden temas edebilmiş.

Başucunuzda tutacağınız bu kitaplar için ise bazen o kadar çok aramanız gerekmeyebilir. Çünkü bilginin ve tecrübenin paylaşıldıkça olumlu etkilerinin çoğalması gibi eşsiz özellikleri vardır. Daha fazla uzatmadan kitaplara geçiyorum.

3) Yolda — Jack Kerouac

Üniversite yıllarına geldiğinizde, eğer idalist biriyseniz, dünyanın nasıl değiştiğine dair büyük bir merak içinizi kemirmeye başlar. Hele ki The Beatles, The Doors ve Pink Floyd gibi grupları bir şekilde keşfedebildiyseniz artık yüreğinizdeki o anlam veremediğiniz ateşi kontrol altına almak pek mümkün olmayabilir. Bu merakla karışık his sizi kaçınılmaz olarak Beat Kuşağı’na götürecektir. Ve tabii ki bu ismin yaratıcısı olan Jack Kerouac’a.

Küresel ekonomik bir çöküntünün getirdiği psikolojik bunalımları, varoluşu sorgulayarak harmanlayan bu nesil edebiyat ve tecrübe yoluyla yaşamın anlamsızlığını kıymetlendirmeye çalışmıştır desek pek yanılmış olmayız.

İşte Kerouac’ın Yeraltı Sakinleri, Deniz Benim Kardeşim, Yalnız Gezgin ve diğer birçok eserinde olduğu üzere Yolda kitabında da yalnızca bir kişinin ya da grubun başından geçenleri okumakla kalmazsınız bu yüzden. Batı’nın somut ve materyalist yaklaşımlarının Budizm’in Zen kolunun minimalist ve soyut yorumlarıyla harmanlanışını sözcüklerin arasında yakalayabilir, kaçan yük trenlerinin ardından yıldızların varoluşsal anlamsızlık üzerinde nasıl ışıdığına siz de tanıklık edebilirsiniz.

Benim en büyük şansım, Yolda’yı Amerika’da gerçekleştirdiğim Work and Travel tecrübem esnasında okuyabilmekti. Öyle ki, bindiğim her trende kenarda bir yerde sanki Jack beni izliyor gibi hissetmişti. Ya da kaldığım hostellerden birinde, bir gün alt ranzama gelecek ve bana okuduklarımdan çok daha fazlasını anlatacak gibi…

Materyal gerçekliğin bildiğimizden çok daha farklı ve doğrudan yaşamsal tecrübelerle soyutlaştırıldığı güzel bir macera Yolda ile sizleri bekliyor. Yaşamınızı değiştireceğine en ufak şüphem yok ama nasıl etki edeceği tamamen size kalmış.

Ayrıntı Yayınları | 2014 [Görsel: Kitantik]

2) Yabancı — Albert Camus

Hayatınızda bazı anlar vardır, içinde bulunduğunuz mekandan koptuğunuzu ve tam bir boşlukta olduğunuzu hissedersiniz. İşte Yabancı benim bu anların varlığını idrak edebilmemdeki en büyük tetikleyici unsurdu aslında.

Kendi başına çok kalın veya ince ayrıntılı bir kitap olmasa bile sadeliği içerisinde sizleri sonsuz düşüncelerin havuzuna atabilecek bir hikayeyi ele alıyor Camus bu eseriyle.

“Bugün, annem öldü. Belki de dün. Bilmiyorum. Huzurevinden bir telgraf geldi.: Anneniz öldü. Cenazesi yarın kaldırılacak, saygılar.” “Bundan bir şey anlaşılmıyor. Belki de dün ölmüştür.”

Oturduğunuz koltuktan sizleri alıp hislerinizin ve düşüncelerinizin karıştığı çorbanın içine atacak hikaye, ana karakter Meursault’un annesinin ölümüne böylesi bir tepkisizlik içerisinde kalabilmesi ile başlıyor.

Hikaye içerisinde yaşamın anlamsızlığı o kadar basit ve yalın örneklerle işleniyor ki, toplumun tepkisinden karakterin düşüncelerine kadar birçok noktada dünya ile düşüncelerinizin kopuklaşmaya başladığını ve en temel noktalarınızı bile sorgulamaya gittiğinizi hissedebiliyorsunuz.

Çünkü aslında Camus’nün ele aldığı absürdlük, öyle fazlasıyla felsefi ve teorik bir his değil. Doğrudan doğruya canımızı her an sıkma ihtimali olan, hiç beklemediğiniz bir anda karanlık bir şekilde çöken bunalmışlık hissinin arkasındaki anlamsızlık onun ele aldığı.

Ve bu anlamsızlık, size “evet ya” dedirtecek. Evet, benim yaşamımın hatta tüm yaşamların temelinde bu his var ve bu önlenemez. Çünkü hayat absürt ve engellenemez bir var oluş durumudur. Benim de hayatımı kökünden değiştiren bu kabul ediş olmuştu nitekim.

Eminim sizler için de, anlamsızlığın saçma ve rastgele varlığını net bir şekilde ortaya koyacak ve hayatınızı değerlendirmenize yol açacak eşsiz bir tecrübe olacaktır.

1) Kendime Düşünceler — Marcus Aurelius

Listemizin en üst sırasında ise kaçınılmaz olarak, diğer yazılarımda da sıklıkla yer verdiğim Marcus Aurelius yer alıyor.

Her ne kadar diğer iki maddede romanlara yer vermiş olsam da aslında romanlar ve öyküler sürekli okuyabildiğim türler ne yazık ki değil. Kitap okuma alışkanlığımı kazandığım yıllardan bu yana düşünce yazılarına olan ilgimden de kaynaklı olarak daha ziyade politik, ideolojik veya felsefi kitaplar ilgimi çeker. Zaten kütüphanemin çok büyük bir kısmı da bu tarz kitaplardan oluşuyor.

İşte bunların arasına çok sonraları, halihazırda hayatıma uygulamakta olduğum ancak adını bilmediğim bir felsefenin neredeyse tüm ayrıntılarıyla kaleme alındığı bir kitap eklendi. Marcus Aurelius’un yüzlerce yıl önce kendisini eğitebilmek ve disiplin çerçevesini koruyabilmek adına kaleme aldığı eseri Stoacılık Felsefesini de en ince ayrıntılarına kadar işlemekte.

Böylece yalnızca bir imparatorun nasıl Roma gibi o dönemin tüm dünyası kabul edilen bir siyasi varlığı yönetebildiğini okurken aynı zamanda insani dertlere karşı çaresiz kalan erdemli birinin kendini nasıl ve hangi yönde eğittiğini okuyorsunuz.

Yalnızca hayat felsefemi çok daha doğru ve ayrıntılı bir şekilde kavrayabilmemi sağlamakla kalmayan bu eser, aynı zamanda sizlerle buluşmamı ve içerik üretimine başlamamı de bir noktada tetiklemiş oldu. Yani felsefi ve teorik boyutu kadar hayatımın en somut noktalarına da etki etmiş durumda. Ve her okuyuşumda aldığım farklı derslerden dolayı uzunca bir süre boyunca tekrar tekrar ve parça parça okuyacağım eşsiz bir başucu kitabı niteliğinde.

Umarım önerdiğim kitaplar ilginizi çekebilmiştir ve bu sayede yaşamınızda sorgulayarak düşünmeye daha fazla vakit ayırabilirsiniz. Sorgulamanın ve düşünmenin, insanı insan yapan en önemli değer olduğuna inanıyorum. Bu sayede diğer canlılardan farklılaşıyor, hatta bu sayede diğer insanlardan ayrılabiliyoruz. Bizi biz yapan şeylerin ne olduğunu hatta kim olduğumuzu anlayabilmemiz içinse başta kendi inandıklarımız ve karakterimiz olmak üzere birçok şeyi ayrıntılı bir sorgudan geçirmek gerekiyor.

Daha önceki yazılarıma ve felsefe temelinde gerçekleştirdiğim podcast serime aşağıdaki bağlantılardan erişebilirsiniz:

--

--

Fatih Başar Kutlu
Türkçe Yayın

I'm %99. [MSc in IR, UniMi] | — |PS: I’m using my friends Paypal Account for tips. Thanks for you attention and support! ^^ | — |