Hayatın İçine Düşmek : Deneyimlemek

DENEYİMSEL ÖĞRENME VE İNSANA AÇTIĞI YOLLAR ÜZERİNE

Nagihan Demirsu
Türkçe Yayın
5 min readMar 10, 2020

--

Bu kez, hayatın tam ortasına düştüğümü hissettiğim, bana uzun zamandır hissetmediğim özgürlüğü sunan bir deneyimimi paylaşmak istiyorum.

Geçtiğimiz haftalarda aşağıdaki fotoğrafta da görülen bir grup güzel insanla “Yaygın Eğitim İçin Diyalog” Projesi kapsamında Deneyimsel Eğitim Merkezi (DeM Turkey) tarafından gerçekleştirilen eğitmen eğitimine katıldım.

Bir hafta boyunca, eğitim alanlarını tüm katılımcılar için nasıl daha yaşayan bir hale getirebileceğimiz üzerine çalışmakla da kalmadık, hiç bitmeyecek bir öğrenen eğitmen olma yolunu da ufaktan adımlamaya başladık. Bu benim uzun zamandır beklediğim bir eğitimdi orası bir gerçek ama burada edindiğim teorik bilgilerden çok daha fazlasını kazandım. Bu hayatta nasıl bir öğrenen olduğumu, çevremde değişen koşullar içinde nasıl konumlandığımı ve bu dünyayı algılama sürecinde edindiğim bakış açımın bana sunduğu kazanç ve sınırlılıklarını keşfettim.

Yani kısaca öğrenme stilimi keşfettim ey insanlık!

Bunun benim için neden bu kadar önemli olduğuna değineceğim ama öncesinde kısaca deneyimsel öğrenmenin ne olduğundan bahsetmek istiyorum.

Deneyimsel Öğrenme Yaşayarak Öğrenme Değildir

Evet, böyle bir giriş yapmak istedim çünkü deneyimsel öğrenmenin böyle bir cümleye indirgenmesinden epey rahatsızlık duyan biriyim.

Deneyimsel Öğrenme Teorisi; günümüzdeki haline David Kolb’un getirmiş olduğu fakat temelleri taa eğitim kuramcısı Dewey ve bilişsel gelişim kuramın da yaratıcısı olan Piaget gibi kuramcılara dayanan bir öğrenme teorisi.

Deneyimsel öğrenme, yaşayarak öğrenmenin ötesinde, bütüncül bir bakışa sahip aslında.

Bu teori; deneyimlerimizle birlikte onların içindeki duygularımız ve düşüncelerimize de odaklandığımız, bunlar üzerine düşündüğümüz, bununla da kalmayıp kavramları hayata geçirdiğimiz ve bu hayata geçirdiklerimizle yepyeni bir deneyim daha edindiğimiz kapsamlı ve döngüsel bir öğrenme sürecini kapsıyor.

Bu süreç de bizi öğrenmenin hiç bitmediği, heyecanlı, dinamik ve sürekli kendini yenileyen bir yolculuğuna çıkartıyor. Deneyimsel öğrenme bu süreç için çıkacağımız yolcuğun o ilk çağrısı.

Bu çağrıya evet dediğinizde de hayatta doya doya öğrenici olmanın keyfini süreceğiniz bir döngünün içine düşüyorsunuz. Bu döngüye de Deneyimsel Öğrenme Döngüsü diyoruz.

www.demturkey.com

Bu döngüye göre biz herhangi bir şeyi şu şekilde öğreniyoruz:

Öncesinde somut bir deneyim yaşıyoruz. Sonrasında bu deneyimiz üzerine ne hissettik, zihnimizden neler geçiyor bunları düşünüyor ve yansıtıyoruz, — bazen kendimize bazense çevremizdeki insanlara — . Bu duygu ve düşüncelerimizi yansıttıktan sonra ise “Neden böyle hissetmiş/düşünmüş olabilirim?” sorularıyla ile deneyimimize dair çıkarımlarda bulunuyor ve bu deneyimi kavramsallaştırıyoruz. Sonra ise uygulama aşaması geliyor. “Bu deneyimle edindiğim çıkarımlarım çerçevesinde ne yapabilirim?” sorusu ile bilgilerimizi aktif bir şekilde uyguluyoruz. Ve bu da bize yepyeni bir deneyim daha veriyor. Döngünün başına geri dönüyor ve bu deneyimin bize hissettirdikleri ve düşündürdüklerine odaklanmaya başlıyoruz. Sistem en basit anlatımıyla böyle işliyor.

Bu döngüde nasıl döndüğümüz de öğrenme stillerini ortaya çıkartıyor.

Nedir Bu Öğrenme Stilleri?

https://www.demturkey.com/

Öğrenme stilleri aslında bizim döngüde dönüş şeklimiz. Döngünün en çok hangi alanında kalmayı seçtiğimiz belirliyor öğrenme stilimizi. Bu stiller bir anlamda bizim hayattaki güvenli alanımız. Evimiz, bildiğimiz, tanıdığımız, misafirleri öz güvenle ve keyifle ağırladığımız yer.

Hangi öğrenme stiline sahip olduğunuzu öğrenmek için David Kolb’un hazırlamış olduğu oldukça kapsamlı bir envanter mevcut. Bu envantere dair bilgiyi burada bulabilirsiniz.

Biz de eğitimimizin ikinci günü bu envanter ile kendi stilimizi belirledik. Ben kendimi her zaman inisiyatif almaktan korkan, problem çözme becerisi geliştirmek şöyle dursun problemlerden kaçma isteğiyle yanıp tutuşan, pratik zekaya sahip olamadığı için genelde kalabalık ortamlar içinde kendini var etmektense kaybolup giden biri sanırdım. Bunun tam tersi bana uzak ama bir anlamda da olmayı arzuladığım bir şeydi.

Ve ben bunun tam zıttı çıktım, yani aslında olmak istediğim kişi. Karar Veren öğrenme stiline sahip olduğumu öğrendim. Şaşırdım, pek bir anlam veremedim çünkü mesleğimden dolayı ve sanatla da uğraştığımdan olacak döngünün daha sağ tarafında olduğuma çok emindim. Önce inanmadım ama bir yandan da gerçekten böyle olup olmadığımı merak ediyordum. Onun için eğitimin bundan sonraki günlerinde kendimi süreçte gözlemlemeye karar verdim. İnsanlarla nasıl çalıştığıma, ekip çalışması süreçlerinde nasıl bir rol üstlendiğime, bir öğrenme sürecine nasıl yaklaştığıma dikkat etmeye çalıştım.

Ve bu gözlemlerde kendime karşı geliştirmiş olduğum olumsuz yargılarıma fena halde sıkıştırmış olduğumu fark ettim. Halbuki ben iş hayatında ve günlük hayatımda kararlar vermeyi seven biriymişim gerçekten. Tüm fikirleri ve duyguları uygulamaya geçirmenin yolunu açan biriymişim, grup içinde hedefleri belirleyen, grubu eyleme davet eden, inisiyatif alan ve gruba ilerlemesi için bir yol haritası sunmayı seçen biriymişim. Ben kısacık bir haftada, böyle olmaya çalışmadan böyle olduğumu keşfettim. Bana ve yeteneklerime alan açan bir ortamda onca varoluşsal sorgulamalarda keşfedemediğim bir yanımı keşfettim. Yeterliliklerimi ve sınırlılıklarımı gördüm. Yıllardır belki de olduğum ama var olma imkanı bulamamış benliğim nefes alacak ve “ben buradayım” diyebilecek bir alan buldu.

İşte bu deneyimsel öğrenme!

Tanımları, öğretileri geçtim. Deneyimsel öğrenme senin kendini tüm benliğinle var etmene alan açan bir yol. Yargısız bir yol, seni belli bir şekilde öğrenmeye zorlamayan bir yol. Bu yol; senin kendi karakteristik özelliklerini ve yeteneklerini ortaya dökmene fırsat veren, çok da özgürleştirici bir yol.

Ben gerçekten evimi bulmuş hissediyorum kendimi. Ve evimin varlığından dolayı— artık daha güvende hissettirdiğinden olacak — başka evlerde yaşayan insanları ziyaret etmek konusunda da daha açık ve meraklıyım. Onları da ziyaret edip, bana sunacakları yetenekleri kendi evime almaya ve öğrenme esnekliğimi geliştirmeye büyük bir istek doluyum.

Geçtiğimiz hafta bana hiçbir kitabın öğretemeyeceği şeyler öğrendim. Okumadım, olabildiğince yaşadım. O döngünün etrafında delice döndüm ve hala dönmeye devam ediyorum. İçimde sıkışmış o Nagihan ortaya çıktı ve bir çocuk gibi heyecanlı. İlk defa kabul gördü, ilk defa varlığına inandığımı gördü.

Şimdilerde yeni bir içerik yazarken, eğitim tasarlarken ya da bir danışanımla görüştüğümde ‘evimden’ seslendiğim için artık daha yaratıcı, üretken ve ayakları yere basan biri gibi hissediyorum kendimi.

Bu döngüdeki yolculuğumu gerçekten inanılmaz merak ediyorum. Hayatım boyunca düşe kalka bu döngünün etrafında dönüp öyle şeyler öğrenecek ve keşfedeceğim ki, inanın hepsi ağzımı sulandırıyor. Yeni deneyimler edinmek ve onların üzerine düşünmek için sabırsızlanıyorum. Artık, bazen seçtiğim ve bazen de muhakkak ki seçemediğim ve başıma gelen deneyimlere bakmak için yeni bir kapı araladım. Heyecanlıyım, umutluyum ve mutluyum.

--

--

Nagihan Demirsu
Türkçe Yayın

Bozulan psikolojilere aç-kapa etkisi tadında iki çift lafım var!