Hristiyanlığın Yayılması ve St. Pierre Kilisesi

Pınar Karacan
Türkçe Yayın
Published in
3 min readJan 2, 2021

Birkaç ay önce ziyaret ettiğim bu kilise hem manzarası ile hem de kapısından içeri attığım ilk adım ile binlerce yıllık tarihin en sert etkisini, kayaların yok oluş sürecinden; en duygu yüklü etkisini ise bir zamanlar bu yerde yaşanmış olan nice buluşmaları, nice çabayı, nice korkuyu, yüzlerce yıllık anıları düşünerek tarihin en sinsi ve en duygu yüklü yanlarını yüzümde dolanan tatlı esintiyle hissediyorum…

“Dünyanın ilk mağara kilisesi’’ olarak bilinen St. Pierre Kilisesi Antakya Stauris Dağı’nın (Haç Dağı) batı yamacında bulunmaktadır. Hz. İsa’nın 12 havarisinden biri olan St. Pierre (Aziz Petrus) MS. 29–40 tarihleri arasında gelerek burada ilk vaazını vermiş ve Hristiyanlığı tüm dünyaya bu kiliseden yaymaya çalışmıştır. Hz. İsa’ya inanlara ilk defa burada“Hristiyan’’ adı verilmiştir. Hristiyanlığın ilk kiliselerinden biri olarak günümüzde kabul edilmektedir.

Mağara, Hristiyanlığın Roma Devleti tarafından resmi din olarak kabul edilmesinden sonra yapılan eklemeler ile gotik tarzda bir kilise şeklini almıştır. Resterasyonda III. Napolyon da katkıda bulunmuştur. Aziz Petrus’un ilk Papa olarak kabul edilmesiyle Katolik inancının dünyaya yayılmasında bir merkez konumunu almıştır.

1983 yılında Papa VI. Paul tarafından kilise Hristiyanlar için Hac yeri ilan edilmiştir. Her yıl 29 Haziran’da Katolik Kilisesi tarafından burada ayin düzenlenir.

Kapıdan içeri attığımız ilk adımda göze çarpan niş içindeki küçük mermer heykel Aziz Petrus’u temsilen bizi karşılar. Kilisenin erken döneminden günümüze tabandaki mozaik parçaları ve bazı duvar boyalarının izleri kalmıştır. Sağ köşede kayalardan sızarak yerde toplanan su, vaftiz için kullanılmıştır. Günümüzde bu suyun şifalı olduğuna inanılır ancak depremler nedeniyle suyun miktarı azalmaktadır. Sol tarafta bulunan ve dağın içine doğru uzanan tünelin girişi vardır. Bu tünel putperestlerin saldırı ihtimaline karşı kaçış yoludur. Bu dağın içinde birçok tünel olduğu da bilinir.

Kilise’nin ortasında taş sunağın üstünde bulunan eskiden 21 Şubat tarihinde Antakya’da kutlanan Saint Pierre ve Pavlus Bayramı için yerleştirilen taştan bir kürsü vardır. Bu kürsü üzerinde alfa ve omega sembolleri bulunur. Bu semboller yunan alfabesinin ilk ve son harfi olarak bilinir. Kutsal Yazıların, Vahiy kitabını da içeren ve genellikle Yeni Ahit olarak adlandırılan kısmı Yunanca yazılmıştır. Her şeyin başlangıcının ve sonunun sadece Yehova Tanrı olabileceğini göstermek için Yunan alfabesindeki bu harflerden yararlanılmıştır. Bu harfler başlangıç ve sonu simgelemektedir.

Son olarak insanı her anlamda etkileyen tarihin en sert ve nazik yanlarını bir arada gördüğümüz, bir dinin yayılmasında birbirine yardım edenlerin toplandığı, yüzlerce yıllık bu kiliseyi mutlaka görmenizi çok isterim. Bu anlamlı yerde birlikte, tarihe tanıklık ettiğimiz ve hoş bir Antakya ziyareti gerçekleştirdiğimiz arkadaşlarıma sevgiler…

--

--