İçerikte Boğulmak | Yeni Dünyanın Yeni Ölümleri
2010'lar sonrasını bir kelimeyle anlatmak isteyecek olsam sanırım bu içerik kelimesiyle olurdu. Yabancıların content dediği, başka dillerde; contenido, contenuto, kontentsu, kontentcheu gibi tezahürleri olan kelime bence yaşadığımız son yılları iyi anlatıyor.
Artık her şey bir içerik ama içerikler de bir hiç. Abartılı lafımdan ötürü beni otoparkta kıstırmak üzere çivili sopalarını hazırlayan içerik üretici sevdalılarından birkaç dakika müsaade isterim kendimi açıklamak adına. Onlar beni dinlemez ama ben yine de kendimi açıklayacağım.
İçerikte boğuluyoruz. Yaşadığımız yeni dünyanın bize getirdiği yeni ölüm çeşitleri var ve onlardan biri de içerikte boğulmak. Üzerimize, damperle boşaltılıyormuş gibi, çığ geliyormuş gibi, tsunami üzerinde sörf yaparak geliyormuş gibi gelen bir içerik akını var. Bread Pist’in meşhur zombi filmi olan Dünya Z’avaşı filminde duvarı tırmanmak için birlik olmanın gücünü öğrenen zombiler gibi akın ediyor içerikler.
İşin kötü yanı akın akın gelen içeriklerin çoğunun mevzubahis filmdeki zombilerden öteye gidememesi, kalite bakımından.
Bir konu hakkında birden fazla içerik yapılması muhtemelen interneti icat etmek isteyenler için akıl almaz derecede güzel bir şeydi. Uzaktan bakıldığında ve iyimser yaklaşıldığında bu gerçekten güzel bir şey aslında. Mesela bir haber çıkıyor ve o haber hakkında birçok insan yorum yapıyor. Uzaktan ve de iyimser bakıldığında bu kulağa harika geliyor. Bilgi hemen yayılıyor, yapılan yorumlarla çekirdekteki bilgi büyüyüp gelişiyor ve her olayı her an takip edemeyecek insanlar bile haber hakkında yorum yapanlar sayesinde gelişmeleri takip edebiliyor.
Ne yazık ki öyle değil. Bahsettiğim haber kavramı günümüzde çok geniş bir hal aldı. O kadar genişledi ki biraz daha genişlerse bizim fiziken bulunduğumuz galaksinin genişliğini de geçebilir.
Çünkü haber dediğimizde kullandığım kelimeden ötürü akşam haberleri, siyasi haberler gibi şeyler canlanıyor kafamızda, değil mi? Aslında biraz uzaktan bakıp düşünecek olursanız, paylaşılan her içerik bir haber. Kişi, o içeriği yaparak o içeriği başarmış olduğunu bize haber ediyor ve başkaları bu haberi yorumlayıp başka bir içerik çıkarabiliyor.
Örnek, tarihteki en korkunç on hapishane videosu bir içeriktir, bir haberdir. A kişisi o videoyu paylaşmış, b kişisi o videoyu izleyip o videoyu izlerkenki tepkisini paylaşmış, c kişisi b kişisinin a kişisinin yaptığı videoyu izlediği sırada verdiği tepkiler üzerine yazılı olarak bir yorum yapmış. D kişisi; c kişisinin, b kişisinin a kişisinin yaptığı videoyu izleyen verdiği tepki üzerine yazdığı yazılı içeriği ekran görüntüsü alıp kendi Cins gram hesabında hikaye olarak paylaşmış.
Peki bu paragraftaki asıl plot twist ne? A kişisi de o videonun içeriğini X kişisinden çalmış.
Böyle düşünüldüğü zaman size de bir boğulma hissi gelmiyor mu? İçeriklere ulaşmak konusundaki formüller geliştikçe yukarıda örneğini verdiğim paragraftaki alfabe kişileri çoğalmaya başladı.
Üzerinden atladığım bir başka noktayı da açıklamak isterim. Örneğini verdiğim konu en korkunç on hapishane videosuydu. Orada yine bir araştırma var, insanın merak edebileceği bir şey var. Bunu ben bir noktaya kadar anlayabiliyorum.
Ama artık içerik dediğimiz nokta öyle geniş bir yelpazeye yayıldı ki ortalama bir vatandaşın gün içinde yaptığı şeyler de bir içerik oldu. Beni boğan ve bu yeni dünyanın yeni yaşam destek ünitelerine anlam veremememin asıl sebeplerinden biri bunlar. Birisinin sabah yataktan kalkıp kahvaltı edip ders çalıştığını, sabah yataktan kalkıp kahvaltı edip ders çalıştıktan sonra oturup izliyoruz, bunu beğeniyoruz, içerikten sayıyoruz ve karşıdaki kişiyi tebrik ediyoruz.
Bu durum beni yaşlı hissettiriyor, beni öldürüyor diyebilirim. Yavaşça mı bilmiyorum, içten mi dıştan mı onu da bilmiyorum. Boğuluyor gibi olduğumu biliyorum yalnızca fakat bu boğulma içten de olabilir dıştan da. Soluk borum mı tıkandı yoksa dışarıda solunabilecek bir hava kalmadı mı?
Peki üzerimize yağan bu içeriklerden nasıl sıyrılabiliriz? Boğulmamayı nasıl başarabiliriz. İzleme ya da bakma demesi kolay ama yalnızca kendi özel işleriniz için bile interneti açsanız üzerinize içerik yağıyor. Herkesin bir içeriği var ve herkes size o içeriği izletmek istiyor pekala.
Bu yazı dizisinin dert yakınmak bir yana tavsiyeler içermesini de çok isterdim. Sizi boğmakta olan içerik yığınından kurtulmanın yüz bir yolu gibi bir yazı yazabilmeyi isterdim ama işte, yeni dünyanın yeni ölümleri derken bahsetmek istediğim buydu. Şu an yeni bir dünyadayız, o dünyayı yaşıyoruz ve o dünyadan çıkmadıkça da bir kaçışı yok bunun.
Boğulma metaforu üzerinden gidecek olursak can simidi ya da kolluk almanız işinize yarayabilir. Oksijen tüpü de yararınıza olur. Peki böyle bir metaforda oksijen tüpü neyi niteleyebilir? İçerik olmayan şeyleri mi yoksa iyi içeriği mi niteler. Bence içerik olmayan şeyleri niteler.
Dolaylı olarak bir kaçış yolu verdim sanki?
İyisiyle kötüsüyle artık bir içerik yığınımız var. Bu yazı da onlardan birisi, kendimi onlardan ayırdığımı düşünmeyin sakın. Benim için tüm içerikler aynı yığında, kaliteleri onları birbirinden ayırmıyor. Bence ayırmalı ama olmuyor çünkü hepsi aynı platformlara yükleniyor ve o platformlar da kaliteye değil talebe bakıyor içerikleri yükseltmek ya da düşürmek için.
Bir denizde bilmem kaç katrilyon su damlası var. Bu damlaların bazıları zehirli olabilir, bazıları kirli olabilir, bazıları gerçekten temiz olabilir ya da bazıları hidrojenini evde unuttuğu için iki oksijen olarak orada bulunuyor olabilir.
Yine siz denizin derinliklerinde boğulurken ciğerlerinize dolan su damlalarının hangisinin temiz ya da kirli olduğunu seçemiyorsunuz. İçerikte boğulmak da aynen böyle.
O yüzden can simitlerinizi, kolluklarınızı, şnorkellerinizi, gözlüklerinizi, solungaçlarınızı ve oksijen tüplerinizi unutmayın. Ben unuttum.
Kendinize iyi bakın. Görüşürüz.
Görüşeceğiz de…