İşte Bütün Mesele Bu!

Bilal Özdemir
Türkçe Yayın
Published in
3 min readJul 15, 2020

Olmak ya da olmamak. İşte bütün mesele bu!

~Shakespeare

Shakespeare’in kuyuya attığı bu taşı yüzyıllardır çıkarmaya çalışan milyonlarca deli arasına geçenlerde ben de katıldım.

Kendi payıma düşeni kuyudan aldıktan sonra nispeten daha rahatım. En azından bu cümlenin konusu açıldığında fikirlerimi az çok sunabileceğim birkaç küçük parça almayı başardım.

İlk Parça

Olmak.

Ne demek bu?

Varlık durumuna gelmek, oluşmak.” yani ‘var olmak’.

Nasıl var olunur?

Bir şeyin var olması için, duyulması, hissedilmesi gerekir. Bir ağacın var olduğunu rüzgarda sallanan yaprakların sesiyle, gövdesinin sertliğiyle, şekliyle, rengiyle algılayabilirim. Bir koyunun veya kuşun da ona has olan özellikleri duyarak var olduğunu anlayabilirim.

Fakat Shakespeare bir insandı ve bu cümleyi de insanlar için söyledi. Şüphesiz bir insanın var olma şartı fiziken hacim kaplamasından çok daha farklıdır. Peki bir insan nasıl var olur?

Kendimizi diğer canlılardan ayırdığımız nokta beyin yapımız. Bizler, canlılar dünyasının kalanına göre vücut/beyin hacmi olarak lideriz. Bu özellik de türümüzü farklı ve tek üyeli bir sınıfa yerleştiriyor: Düşünebilen Canlı.

Dolayısıyla diğer canlılara göre daha gelişmiş sosyal ilişkiler, daha gelişmiş toplum düzeni, daha gelişmiş alet kullanımı ve daha gelişmiş pek çok şeye sahibiz.

Bizleri ormanın, savanın, tundranın, bozkırın acımasız rekabet ortamından kurtaran bir hediyedir düşünmek. İnsanın alametifarikasıdır düşünebilmek. Tanrı’nın bir hediyesidir düşünmek.

Tanrı’nın bir hediyesidir düşünmek. (Michelangelo-Creation of Adam)

Dolayısıyla insan var olmak için düşünebilmeli, idrak edebilmeli, fark edebilmeli.

Düşünüyorum öyleyse varım.

~Descartes

İkinci Parça

“İlk parçanın arkasındaki anlam düşünebilmek demek ki.” dedim ve ikinci parçayı çıkarmak için bir daha eğildim o dipsiz kuyuya. Bu sefer ‘olmamak’ı bulup çıkarmak daha kolaydı.

Olmak’ın tam tersini aradım ve buldum. Düşünememek, düşünmekten yoksun kalmak, düşünmek istememekti belki de ‘olmamak’.

İnsanın temel ayırt edici özelliğini yok saymak, kullanmak istememek, diğer canlılar gibi basit yaşamak demekti ‘olmamak’.

Düşünemeyen insanın bir şempanzeden ne farkı kalır ki sonuçta? Düşünmeyen insan, insan da olmuyordu artık. Sadece insan görünüyordu.

Düşüncesiz bir yaşam insana yakışmaz.

~Sokrates

Üçüncü Parça

İŞTE BÜTÜN MESELE BU!

Ama hangi mesele?

Olmak ya da olmamak arasındaki tercihtir bence o mesele.

Var olup, düşünmek, anlamak, ağlamak, öğrenmek, öğretmek, etkilemek ve etkilenmek ile sadece var olmak sıradan bir canlı gibi var olmak arasındaki tercihtir o mesele.

Hangisi daha iyi?

Var olmak mı yoksa var oluyormuş gibi yapmak mı?

Ben bir insandan çok bir ağaç olmak isterdim. Tek amacımın yaşamak ve hayata devam etmek olmasını, tek derdimin güneşi daha iyi selamlamak için uzamak olmasını isterdim. Olduğum yerde asırlarca durup değişime ve yaşamın kendisine tanıklık etmek isterdim. Gölgemde, yapraklarımda ve dallarımda onlarca canlının yaşantısını seyretmek isterdim. Tüm basitliğimle yaşamak isterdim. Yani ‘olmamak’ı tercih ederdim.

Çünkü insan olmak çok zor. İnsan gibi görünmekten bahsetmiyorum, insan olmaktan bahsediyorum.

İnsan olmak çok zor ve ben insan olamamaktan, insan olmayanlardan korkuyorum.

Düşünebilen her canlının insan olması insan olan herkesin düşünebildiği anlamına gelmiyor ne yazık ki.

~Oscar Wilde

Beğendiyseniz alkış atmayı, eklemek veya belirtmek istedikleriniz varsa yorum yapmayı unutmayınız. Yeni yazılarımdan anında haberdar olmak için takip etmeyi de düşünebilirsiniz. Teşekkürler.

--

--