İşte Duymak İstemeyeceğiniz Gerçekler

Çağla Hezer
Türkçe Yayın
Published in
2 min readDec 18, 2019

Havası kirli olan bir yerde temiz bir hava isteriz. Soğukta sıcağı, sıcakta soğuğu ararız. İki sene önce sevindiğimiz telefonumuza yüz düşürürüz. Siyahımız olsa beyaz için çabalar beyazımız olsa siyah için çırpınırız. Çünkü biz nankörüz. Şükür bizim neyimize… On sene ev için çalışırız ama bir sene sonra çalıştığımız evi beğenmeyiz. Sürekli birini diğerine kıyaslarız. Çünkü yetinmeyi bilmeyiz. Sahip olduğumuz güzellikleri asla görmeyiz. Mizacımız böyle, en iyisine sahip olmayı kendimizi geliştirmek zannederiz. Dolabımızda en az on tane beyaz t-shirt vardır, çünkü detayını sorsalar cevap veremeyeceğimiz baskıları farklıdır. Körüz yani anlayacağınız. Göremeyiz güzel olan hiçbir şeyi…

Yaşamak için bir engelimiz yoktur ama ufak şeyleri kendimize engel görmeyi pek güzel beceririz. On gün işe gitsek “tükenmişlik sendromu” yaşıyorum deriz. Oysaki bilmeyiz, sabah ezanında kalkıp ağırda süt sağmayı kışın soğuklarında. Çünkü Starbucks’tan kahve alıp bütün gün bilgisayar başında masa başı işler yapmak bizim için sendrom yaşatacak kadar zor bir süreçtir. Bir dedikodu olduğunda nasılda toz olup havaya karışır sendromlarımız. Çünkü boş vaktimiz çoktur. Bilge cahilliğimiz ile her konu hakkında yorum yapmaya bayılırız. Her şeyi eleştirebilecek kadar her şeye sahibiz, her şeyi deneyimlemişizdir ama hala bir şeyler eksik diye durmadan planlar programlar yapmaya devam ederiz.

Empatimizin bütün yerini egomuza bırakmışızdır. Barıştan kardeşlikten bahsederken birilerinin arkasında düşmanlık vazifemizi yapmaya devam ederiz. Çünkü kabullenmeyiz ama iyi biliriz, insanın insana olan düşmanlığını… Kadına şiddette isyanlarda ses çıkartmada bir numarayızdır ama icraatta “Allah yardımcısı olsun”culardanız. Biz, evet biz insanlığın yüz karasıyız. Değeri parayla, itibarı parayla, saygıyı parayla alırız. Parayla sağlığı bile alırız! “Sağlık olsun yeter” derken içimizden Napolyon gibi PARA PARA PARA diye bağırırız. Kitap almayı severiz, koleksiyon bile yaparız. Instagram da yoksa nasıl post atarız? Evdeki kütüphaneyi nasıl doldururuz? Gerçi kütüphanelerdeki kitapların yerini artık mumlar, dekoratif ürünler aldı bile… Çünkü en çağdaş en medeniyetli biz olmalıyız. Evde mumlarımız varsa, büyük vazolarda gösterişli çiçeklerimiz varsa, yatak odası haricinde giyinme odamız varsa çağdaşlığın ve medeniyetin zirvesindeyiz demektir. Biz ne anlarız, engelsiz yaşamdan temiz havadan, içilebilecek sudan, sevdiklerimizin varlığından…

Ne anlarız ki geçmişin bize bir şeyler katmış olmasından, yarının parlaklığı için çabalamaktan? Hep andayız çünkü an’cılığın müptelasıyız. Sürekli anda olmamız lazım diye diye “Capre diem” dövmelerini kazıttık vücutlarımıza… Ama merak etmeyin çok değil yakın bir gelecekte anlarız. Her şey için çok geç dediğimizde bütün bunlar için çabalamayı bıraktığımızda keşkelerimizle anlarız. Ne mutlu ki, şükretmeyi bilen insanlara… Kendini kitaplarla, bilgiyle, bir amaç için gezip geliştiren insanlara! İşte benim zirvem orası, benim için medeniyet orası… Bir çoğumuzun asla ulaşamayacağı bir zirve, hakiki medeniyet… İnsanları sevmek, kötülüğün karşısında bir şeyler yapmak, bazen kuru bir ekmeği paylaşmak bazense zenginliği birlikte yaşamak, tekrardan insanları sevmek sevmek ve sevmek!

--

--

Çağla Hezer
Türkçe Yayın

“They told me I was a wild and dangerous woman. I am telling the facts. The facts are also wild and dangerous