İki Japon öğretisi; ikigai ve ichigyo-zammai.
--
Çalışmayan bi’ öğrenci olmak zor arkadaşlar. Serbest çalışan bi’ öğrenci olmaksa daha da zor. Hele benim gibi hem düzensiz hem de serbest çalışmaya çalışan bir öğrenciyseniz, gidin bi kendinize çeki düzen verin. Bu işler böyle olmaz.
Ağustos ayından beri o kadar çok iş almışım, biriktirmişim ki buna bir de okul eklenince ortalık karıştı.
Bir de minimalistim diye geziyorum ortalıkta, yemezler. Son bir haftadır iş konusunda sadeleşmeye ve geciktiklerime yetişmeye çalışıyorum. Tamamen huzura ermedim ama güzel günler yakın, inanıyorum.
Dün gece “lanet olsun dostum, ne zamandır blog yazamıyorum!” diye Twitter’da dert yanarken, bugün bu tweeti görmemle birlikte daha fazla dayanamayıp klavye başına geçtim. “Geciken gecikti” dedim, “yaz kızım sen blogunu.”
Ikigai
Ikigai adlı Japon konseptini böylelikle keşfetmiş oldum. Bayılıyorum bu adamların mutlu yaşam yoluna kendini adama heveslerine. Bir şemalar bi’ şeyler. Zen öğretileri, bilmem ne... Ikigai de onlardan biri. Daha iyi bir yaşam için kendinize sormanız gereken soruları ve içeren bir yol haritası diyebiliriz, kısaca.
Ikiru (yaşamak) ve kai (umulan şeyin gerçekleşmesi) kelimelerinin birleşiminden oluşuyor. Birleşince de “varolma amacı” gibi bir anlama geliyor.
Ikigai’mizi bulmak için kendimize sormamız gereken dört soru var.
- N’apmayı seviyorum?
- Dünyanın neye ihtiyacı var?
- Bana para kazandıran şey ne?
- İyi yaptığım şey ne?
Şemanın en sevdiğim detayı, bunlardan sadece biri olduğunda yeterli gelmediği için o eksikliği hissettirmesi. Ikigai’miz öyle bir şey olmalı ki,
- Tutkumuz
- İdealimiz
- Yeteneğimiz
- Uzmanlık alanımız
bunların hepsini kapsamalı. Şeması benden, bulması sizden.
Şemaya eleştirel bakmak gerekirse şunu söyleyebilirim, diğer birçok yazıda Ikigai ile ilgili şöyle bir başlık atılmış. “Sabah uyandığınızda yataktan çıkmanızı sağlayan şey…” Ikigai gerçekten bunu sağlar mı emin olamıyorum. Çoğumuzun yataktan kalkma amacı şemanın sadece aşağıdaki bölümü. Para kazanmak. Kısacası Ikigai bulmak öyle kolay bir şey olmasavgerek. Fakat bulanların da gerçekten başarılı ve mutlu insanlar olabileceklerini düşünüyorum.
Ayrıca birçok şeyin birleşiminden oluşabilir bence. Bunu illa ki tek bir şeyle sınırlandırmaya gerek yok. Odaklanmak güzel bir şey fakat gerçekten neyi istediğimizi bilmeden tek bir şeye kendimizi adamak tehlikeli olur. Yeni deneyimlere açık olmak önemli bence.
The joy of life comes from our encounters with new experiences. — Into the Wild
Ichigyo-zammai
İki Japon öğretisini bir yazıda aradan çıkarma hedefime ulaşacağım sanırım. Biraz da ichigyo-zammai konuşalım. Zen Habits blogunda rastladığım bu Japon terimi kısaca tüm dikkatimizi tek bir eyleme vermemiz gerektiğini savunuyor.
Hey gidi! Dizi izlerken bir yandan yemek yiyen, yemek yerken sohbet eden, yolculuk yaparken müzik dinleyen yeni nesil için bu öğreti imkansız gibi bir şey sanırım. Yine de bana ilginç geldiği için kısa bir süreliğine yemek yerken denemiştim. Sadece yemek yedim. Yediğim şeye, aldığım tada odaklandım ve BAM! Duyularımız tamamen açık ve odaklanmış olduğunda yemeğin tadını bile daha yoğun alabiliyormuşuz.
As we give each activity our full loving attention, we start to appreciate each person, each object, everything around us as something worthy of respect, love, and gratitude. *
Bu öğreti, benim gibi odaklanma sorunu olanlar için iyi olabilir sanırım. Aşırı dikkati dağınık bir insanım ve sürekli “Hayır ona geçmeden önce şunu bitirmeliyiz…” tepkisi alıyorum. ^^
Sürekli bir sonraki aşamanın peşinde olduğumuz için belki de sakince tek bir şeye odaklanıp kendimizi ona adamayı unutuyoruz. Çoğunlukla anı yaşayamamamız da bu sebepten. Bunları da tarayıcısında bir ton sekme açık olan insan yazıyor… Ama müzik bile açmadım, sadece yazmaya odaklandım! Bilmemek değil, öğrenmemek ayıp. Daha da ayıp olan şeyse uygulamamak. Uygulamak lazım!