“İlim” mi daha üstün yoksa “İrfan” mı?

ömer.
Türkçe Yayın
Published in
2 min readApr 22, 2017

Zahiren tembel bir ârif, batınen ihlâssız bir âlimden daha üstündür. Zira çalışkanlığın ölçüsünde ilim kazanılırken, ihlâsın sayesinde irfan bahşediliyor. Erişilmesi ancak bahşedilmesiyle mümkün olan şey, elbette bir şekilde kazanılandan daha değerlidir.

Allah’tan yalnızca ilim istemek kendin dışındakilere, yani başkalarına faydalı olmayı arzulamak manasına geliyor. Oysa Allah’ın bahşedeceği irfan kendini doğrultmanı, herkesten evvel kendi istikametini düzeltmeni öncelemen demek.

Âlim kendisi dışındaki bilgileri kazanmak isterken, arif yalnız kendisi hakkındaki noksanlıkların peşine düşer. Böylece irfan kişinin kendisini tamamlamasına yönelik bir ödül de sayılır.

Bir taraftan elde ettiği ilim ile yürüyüşü dikleşen; öbür yanda kendisi hakkındaki noksanlıkları öğrendikçe mahcubiyeti artan… Bu mahcubiyet, yalnızca sahibine karşı hesap verebilmenin heybetini de barındırır. O hâlde, ilmiyle gövdesi kabaran kişi, irfan sayesinde heybeti artan kişiye rakip olabilir mi? Mahcubiyet tam olarak boyun bükmek değildir, zorlama bir tevazu gibi… Fakat boynu bükük olmak heybetten bir şey de eksiltmez. Çünkü, heybet insanın ayna karşısında provalarla takınacağı bir tavır değildir. Heybet, gözün ışığında -mesela firaset ilim ile elde edilir mi?-, adımların vakarında, sözün inceliğinde bulunur.

Bir yanda çok süslü ama etkisiz laflar, öbür yanda sade ama tesirli sözler. İlim, bütün çabaya rağmen kal ile anlaşılmama ihtimalini barındırırken, irfandan sirayet eden hâl ile niceleri fark etmeden senden öğrenir.

İbadetler çalışkanlıktan ziyade ihlâsla değer kazanır. Namaz geometrik bir hareketten ibaret olsaydı elbette çalışkan olmak yeterli olurdu. Öyle ki rükuda belini dümdüz etmenden duyduğun memnuniyet, O’nu tesbih ederkenki uyanıklığından daha önemli değil. İstikamet üzere olmaya devam etmek, çalışkanlıktan ziyade gayret ile açıklanabilir. Gayret ihlâslı çalışmanın adıdır. Çalışkanlık, yaptığın fiile yönelik somut bir karşılık arayışını tetiklerken; gayret, patrona karşı biraz mahcup halde ama hak edilmiş huzuru bulmayı sağlar.

İlim aklı mesken tutarken, irfan kalbin bekçisidir. Âlim ilmiyle âmil olduğu nispette irfana yaklaşır. Bir kimsenin kalbi ne kadar saf ve temiz ise ameli de o nispette ihlâslı olur. İlim yüksek rütbeler, şerefli mevkiler kazandırır. Bunu ahirette kalıcı hâle getiren irfandır.

İrfan, kişinin kendi noksanlarının peşine düşmesiyle (men arefe nefsehû) elde ettiği tam olma ödülüdür (fakat arefe Rabbehû) demiştik. Öyleyse marifet Allah ilmidir. Allah bilgisi kitaplardan öğrenilir mi bilmiyorum. Yalnız bildiğim şu ki nice Kur’an meali yazan, âyetler tefsir eden ve çevresine binlerce talebe toplayan âlimler bu bilgiden yoksunlar. Kibir, haset, cidal, insanları aşağılama, küçük görme hastalıkları ile perişan hale gelmekteler.

Öte yandan üniversite tahsil etmiş bizim gibi milyonlarca gencin hangi ilmi, belki on yaşında bile olmayan ama Allah hakkındaki bilgisi çok net ve sarih olan Filistinli, Suriyeli nice çocukların irfanına karşı durabilir?

İrfan elbette ilimden üstündür. Aksi takdirde defineye mâlik nice virâneleri başka nasıl açıklarız?

--

--