İnsanın Kendi Gerçekliğini Kabulü ve Kendi İle Yaşama Alışması
“Gerçeği nasıl tanımlarsın? Eğer hissedebildiğin şeylerden bahsediyorsan, koklayabildiğin, tadabildiğin ve görebildiğin, o zaman gerçek, basitçe beynine iletilen elektronik sinyallerdir.” Matrix
Keşifler ve kaşifler insanlık tarihini değiştirmiştir. Her keşif ve kaşif insanlık için bir değişim başlatmış ve ilerlemenin başlangıç noktası haline gelmiştir. Covid- 19 aşısının ve tedavisinin keşfedilmesinin beklendiği bugünler ise insanların kendisini keşfetmesi, kendi gerçekliği ile tanışması, bunu yaparken de iç dünyalarını ve insan doğasını tanıyarak kendi kaşifi olması ile ilgili.
Yakın zamanlarda gidilen bir akşam yemeği… Güzel bir kahve yudumlarken yapılan bir yürüyüş… Dostane bir sohbet… Bütün bu anılar hem çok yakında hem de uzaklarda… Hepsi insan zihninin ve bilincinin içinde saklı. Peki gerçek neydi? Gerçek, insanın kapalı bir kutuda sakladığı hayalleri, duygu ve düşüncelerdi. İnanmak istedikleriydi. Bugün ise yeni bir gerçeklik ile tanışıyor insan, hayatta yaptıklarının kendi gölgesi olmasıyla. Hızlı geçen ve üzerine çok düşünülen günler, geçmişte olan her şey gibi insanın aklındaydı sadece.
Bundan sonra ne mi olacak? Geçmişi düşünerek yaşamak veya geleceği hayal etmek bir yere kadar mutluluk sağlayabilir ama gerçek olan insanın kendisi ile yüzleşmesi ve gerçekliklere adapte olması şart olacak. Salgın bitince herşey tekrar aynı şekilde yaşanacak, tekrar aynı şekilde yaşanacak. Eski ölümsüz bir şarkının tekrar tekrar söylenmesi gibi insan da kendi hikayesini sonsuza kadar tekrar tekrar kendisine anlatacak ve en sonunda onu kendisinin bile inanacağı hale getirecek. Bir hikaye ne kadar çok tekrar edilirse o kadar gerçek olur…
En büyük paradoks ise gerçekliğin içinde gizli. İnsanlar sosyallikten uzak, teknoloji ve interneti kullanarak iş dünyasıyla bağlantıda kalarak görevlerini yerine getirebiliyor. Bu da insanlar ile makineleri birbirinden ayıranın ne olduğu sorusunu getiriyor akıllara… Sosyal etkileşim, duygular ve sonsuz yaratıcılık olmaksızın, sisteme uzaktan bağlı insanların çalışmaları ile makine ve bilgisayar çağının arasındaki ayrımının farkına varabilmek oldukça güç.
İnsan, anılarının bir bütünü olarak tanımlanamaz çünkü hatırların gerçekliği de büyük bir şüphe barındırır. Anıların tamamı bilincin insanlara anlattığı bir masaldan ibaret. Ne kadarı gerçek veya ne kadarı gerçekte yaşandı? Kimsenin cevabını bilemeyeceği hikayeler… Duymaktan mutlu olunan ama gerçek olup olmadığı bilinmeyen güzel anlatılar… Gerçek ise bugünde saklı ve bugün ile beraber var olup gün bittiğinde yok olan bir külkedisi hikayesinden ibaret...
Gerçekliğin kabulü bilgi ile benlik mücadelesine bir yolculuktur. Benlik her zaman insanla konuşur, duymak istediği hikayeler anlatır, zaman yolculuğuna çıkartır insanları ve onlara cennet ve cehennemi beraberinde sunar. Yetmez, insana yaşlanmadığını söyler, düşmanlar ve dostlar yaratır. Gerçek ise her zaman insanın yanındadır ama kabul edilmez çünkü gerçekler sevimsizdir ve beraberinde alınması gereken kararlar vardır ama güzel hikayelere inanmak daha kolaydır. Gerçekliği kabul etmek, bugünü anlamak ve yarına göre plan yapmak ise insanın elindedir. Gerçek ise hayatın kendisinin olduğudur.
İnsanın gittiği yerlerin, yaptıklarının veya iyi kötü anıların gerçeklikle ilgisi yoktur, gerçek olan ise insanın geçmiş tecrübelerinden ve bugünden ne öğrendiği, nasıl bir insana dönüştüğü ve nasıl bir insan olmak istediğidir. Bütün mücadele aslında insanın bilerek veya bilmeyerek kime dönüştüğüdür.
“Kaşığı eğmeyi boşuna deneme. Bu imkansızdır. Bunun yerine sadece gerçeği anlamaya çalış. Bir kaşık yok. Bu yüzden eğdiğin şey kaşık değil, sadece sensin.” Matrix
Teşekkürler,
Tomorrow