İnsan Birden Fazla İşi Aynı Anda Asla Yapamayan Bir Varlıktır — Ben Bilim İnsanlarının Doğrucusuyum.

Öznur Doğan
Türkçe Yayın
Published in
5 min readDec 11, 2017

Şimdiye kadar bildiğiniz, size söylenen her şeyi unutun. Çünkü kocaman bir mitti ve bu mit artık ortadan kaldırıldı. Tabii ki yeni olmadı bu ortadan kaldırma işlemi ancak “multitasking” olarak adlandırdığımız o güzide konu hayatımızdan hala çıkmak bilmedi.

Nedir multitasking?

Wiki der ki: Human multitasking is an apparent human ability to perform more than one task, or activity, over a short period (1 hour). An example of multitasking is taking phone calls while typing an email and reading a book.

Açıklamadan da anlayacağınız üzere birden fazla işi aynı anda yapmak yalnızca belirli bir zaman aralığında mümkün, bunu ne tüm güne yayabilirsiniz ne de daha fazlasını yapabilmek için kendinizi zorlayabilirsiniz, çünkü yapamazsınız.

Bu yazıyı yazmaya karar verdiğimde size multitasking’in nasıl olacağını anlatmayı düşünmüyordum, hala düşünmüyorum. Tıpkı diğer yazılarımda olduğu gibi bu yine biraz eleştiri ve hatta “bitching” üzerine olacak. Bildiğiniz gibi, severim.

Aslında multitasking ile alakalı kişisel bir problemim mevcut değil. Verimli olarak beynimi bölmediğimi bilsem de gerçekleştirmeye yatkın bir insanımdır. Ancak bu yalnızca benim yatkın olup olmamamla da alakalı bir konu değil. Bu iş dünyasını yiyip bitiren, var olan çalışan verimi ve motivasyonunu yerle bir eden en büyük etkenlerden bir tanesi.

Neden mi?

Aklınıza klasik bir iş ilanı getirin. LinkedIn ya da Kariyer üzerinde karşılaştıklarınızdan. Örneğin iş unvanı Sosyal Medya Uzmanı olsun. Bu sosyal medya uzmanından yapılması beklenen şeyler yalnızca upuzun bir listeyi oluşturmaz aynı zamanda multitaskingi de beraberinde getirmek zorunda kalacak iş tanımlarıdır. Örneğin bir yandan marka ile iletişimi sürdürürken diğer yandan içerik girmeniz gerekir. Tabii ki bunu zamanlara bölmek sizin elinizdedir ancak ajans dünyasını pek çoğumuz biliyor, bilmeyenler ise zaten yaşananları arkadaşlarından duyuyor.

Bir işin kapısından girdiğiniz andan itibaren sizden yalnızca 1 tane olması yetmez hale gelir. Daha fazlasını yapmalı, tüm zincirleri tek seferde kırmalı, kendinizi adeta mayoz ya da mitoz olarak bölmeli ve her işe koşmalısınızdır.

Koş koş koş!

Bunun tek faydası çalıştığınız şirketedir. Aslında bunun da bir fayda olmadığını yazının sonunda anlamış olacağız. Peki ne değişecek? Tabii ki de hiçbir şey değişmeyecek, iliklerinize kadar koşmaya, bir şeyler yapmak için çabalamaya ve var olan tüm enerjinizi günün o 9 saatine sığdırmanız gerekecek. Çünkü kurgu budur. Para-çokomel eğrisinde daha az adam daha çok iş yer alır.

Şimdi biraz daha benim tarzıma dönüş yapalım, bu kadar uzun bir intro yeterli diye düşünüyorum genel bir bakış verebilmesi adına.

İzleyelim.

Yukarıda görmüş olduğunuz video pek çoğumuzun TLC’de izlediği Zihin Oyunları programından alınmış bir parça. Her ne kadar multitask yapabilen bir insan olduğumuzu varsaysak da ve hatta çok iyi olduğumuzu düşünsek de büyük ihtimalle multitask’miz tıpkı bu programdaki abimiz gibi “average” çıkacak. Yani aslında multitask değiliz.

Multitask olmaya zorlanırız ve zorlandıkça kendi beynimizi yormaya başlar, işleri daha komplike hale getirir, en sonunda da fatal error verir ve sistemimizi kapatırız. Çünkü var olan döngü bu şekildedir.

İşe girdiğiniz anda ilk hissettikleriniz oraya alışmak ve kendinizi göstermek üzeredir.

Ardından kendinizi daha fazla gösterebilmek için daha fazla çalışmanız gerektiğini bir kez daha anlarsınız. Maillerinizi kontrol ederken arkadaşlarınızla toplantının ne zaman olduğunu konuşur, telefonla konuşurken mail cevaplamaya çalışır, marka ile Whatsapp üzerinden konuşurken içerikleri yetiştirmeye koşar ve kendinizi bir hamster kafesinde bulursunuz.

Bir süre sonra bir kaosun içinde olduğunuzu çok net bir şekilde anlamaya başlarsınız. Bu kaosla baş edebilmek için kendinize ayırdığınız vaktinizden çalarsınız. Bunu bilinçli ve istekli bir şekilde yaparsınız. Eve gittiğinizde çalışırsınız, sevgilinize ya da ailenize ayıracağınız zamandan çalar ve onu yine işe aktarırsınız. Çünkü işleri bir şekilde bitirmeniz gerekir. Tüm işler bir şekilde bitmeli.

Zamanla gününüzün %80'ini işle, geri kalanını yemek ve uyumakla doldurduğunuzu anlarsınız. Bu his size kendinizi daha da kötü hissettirir. Bu kez döngünüzü kırıp akşamları çalışmamak için kendinizi yönlendirmeye çalışırsınız. Hafta sonuna kaydırırsınız. Örneğin cumartesi ya da pazar gününü işe adamak ve hafta içi olan işleri hafifletmeye çalışmak.

Bu sırada iş yerinde artık verimli çalışamıyor olursunuz. Çünkü nasıl olsa hafta sonu ya da farklı bir zamanda işleri kendi başınıza bitirebileceğinize inanırsınız. Gün içinde anlamsız bir koşuşturmaca yaşarken ve çılgınlar gibi kendinizi bir karmaşanın içinde bulmuşken düşünürsünüz. Nerede patlayacağım?

Yavaş yavaş patlama eşiğine doğru ilerlersiniz İş yerinde mutsuzluk seviyeniz gittikçe artar.

O noktada şu aşamalardan geçersiniz:

  • Değerlendirme: Son zamanlarda yaşadıklarınızı arkadaşlarınıza açıkça anlatmaya, anlamlandıramadığınızı ya da yetişemediğinizi söylemeye başlamak.
  • Söylenme: Artık hiçbir şeyden keyif alamadığınızı daha belirli bir şekilde iletme etmek ve bunu yalnızca düşünerek değil hareketlerle de belli etmek.
  • Geç kalma: İşe geç kalmak, gitmek istememek, bahaneler uydurmakla birlikte size destek vermek isteyen vücudunuzun da size ayak uydurması ve gerçekten hasta olmak.
  • Kötü enerji dağıtma: Çevrenizdeki insanlarla yalnızca ve yalnızca işten ve yakınmalardan bahsetmek, kötü enerji dağıtmanın yanı sıra var olan kötü enerjiyi de kendine çekmek ve bu durumdan garip bir zevk almak.
  • Fark etme: Artık bu şirkette var olamayacağınızı anlamak, mutsuzluğunuzun sizi yavaş yavaş ele geçirdiğini bir kez daha görmek.
  • İş arama: Size daha iyi koşullar sunabileceğine inandığınız iş yerlerini aramaya başlamak, onlarla görüşmeler yapmak ve en sonunda,
  • İş değiştirme: Kendinizi yepyeni bir şirkete atmak.

Lütfen yukarıdaki döngüye tekrar girmek için 1'e basınız. Çünkü isteseniz de istemeseniz de kendinizi o döngü içinde buluyor olacaksınız.

Hayır, sikerler deyip gerçekten kendi idealinizin peşinden aşkla koşana, onun için yükleri sırtınıza alana ve başarmanın heyecanına kapılana kadar bu döngü içinde kalmaya devam edeceksiniz.

Peki Öznurcum, sen de bazen saçmalıyorsun. Herkes mi üretici olacak, herkes mi kendi idealleri peşinden koşacak, kimse efendime söyleyeyim junior olmayacak, kimse sebat etmeyecek mi?

Edecek efendim. Edecek. Ancak aynı zamanda kendi sesine ses olacak. Ses olmazsa her zaman terk eden olacak.

Şimdiye kadar evet tüm işlerimde terk eden ben oldum. Çünkü bir süre sonra insanları değiştirebilme gücünüzün olmadığını görüyorsunuz. Kendinize yöneliyorsunuz. Hayatınızı bir yola koyabilmek için önce kendinizi dinlemeniz gerektiğini anlıyorsunuz.

Mesela kısa bir süre sonra yeniden kendimi dinliyor olacağım. Bence yine limandan yavaşça ayrılıp uzaklaşacağım.

Birilerinin kalması, birilerinin gitmesi, gidenlerin de kalanlara ilham olması gerekiyor.

İlhamınız olmak dileğiyle.

Sevgiler,

Öznur

Türkçe Yayın Sosyal Medya Hesapları

Facebook: https://www.facebook.com/mediumturkiye

Twitter: https://twitter.com/mediumturkiye

--

--

Türkçe Yayın
Türkçe Yayın

Published in Türkçe Yayın

Kelimelerin gücüne inanan “Türkçe Yayın” içerik üreticiliğini desteklemek amacıyla yazarlara ve okuyuculara gönüllü destek sunan, kolaylaştırıcı bir yayındır.

Öznur Doğan
Öznur Doğan

Written by Öznur Doğan

Content creator, digital marketing addict, gamer, atom ant. Strategist.