İnsan: Kendi Cennetini veya Cehennemini Yaratan

M. Oğuz Karakaşlı
Türkçe Yayın
Published in
3 min readJul 30, 2023

Yazıya şöyle bir ön kabul ile başlayalım: “İnsan dünyaya gelmeyi kendi seçmiştir.” Kaldı ki ben böyle kabul ediyorum (şimdilik). O zaman filmi en başa sarıp bu ön kabule şunu da ekleyebiliriz: “Adem, cennetten kovulmadı.” Evet; en başına derken, gerçekten kelimenin tam anlamıyla en başına sarmaktan bahsediyordum. Adem, cenneti terk etmeyi kendisi tercih etmiştir. İlginç?

http://wcucatholic.org/in-the-beginning/

Suçlu Kim O Halde?

Yani ne elma, ne Havva ne de yılan suçlu burada. Adem, konforla vedalaşıp acı çekmeyi göze aldı. Neden? Yeniden uyanabilmek için. Çünkü insan (oğlu/kızı) ancak acının sağlam tokadı ile silkelenip kendine gelebiliyor. Bazen de sadece hayatta olduğunun farkına varabilmek adına seçiyor acıyı. Johnny Cash’in Hurt şarkısının daha başında diyor ya: “I hurt myself today. To see if I still feel.” Yani: “Bugün canımı yaktım (bile isteye), hala bir şeyler hissediyor muyum diye görmek için.”

Johnny Cash, Hurt

Acı da aşk gibi bir öğretmen. Ondan yani acıdan da öğrendiğinde başka bir şeye dönüşüyor acı. Acının gözüne, gözünün tam içine bakmaktan korkan bizler de gözümüzün önündeki şeyi göremiyoruz. Göremeyince de öğrenemiyor insan. Ateşin yaktığını öğrenemiyor. En nihayetinde kendi cehennemini yaratıyor. Ateşin içerisinde yanıyor, kavruluyor ve yok olup gidiyor.

Evet yüreğin alevler içerisinde olabilir ama hep bu şekilde hiddetli değildi. Ateş birden tutuşmaz yavaşça fark ettirmeden yakar ve birçoğumuz ancak kül olunca yandığımızın farkına varırız. Ateş; henüz küçük bir kor, kıvılcımken elini yüreğinin üzerine koyup ona kulak veren insan, o an duyacağı fısıltı sayesinde yapması gereken seçimlerin sapması gereken yolların farkına varabilir belki. Duyulmazsa da şayet… O küçük kıvılcım fısıltı olmaktan çıkıp gürültülü bir çığlığa, felâkete dönüşecektir. Ne yapsan nafile artık duymamak için sağır olmak da fayda etmez. Face of Boe misali telepatik bir güç gibi “Zihnimin Kıvrımları’nı” işgal eder. Anlayacağınız, bu sese kayıtsız kalabilmek artık imkansızdır.

O çığlık, bağırış, yakarış özünden gelir. Yananın sen olduğunun farkına varırsın, bir başkası değil. Ateşi ateş ile söndürmeye çalışırsın. Ateşi başka bir ateş söndüremeyi bırak dünyanın en yüce okyanusları da yetmez o çığlığı bastırmaya. Ancak iki damla göz yaşıdır onun beklediği. Kaynağını kalpten alan göz yaşı ancak ilacıdır bu ateşin. Göz yaşların sayesinde sönen ateş ve yine göz yaşların sayesinde önceden yanan yüreğin, başka şeylere sebeptir artık. Göz yaşların; çiçeklere, ağaçlara koca ormanlara besin olur. İçinde rengarenk çiçekler açar, ırmaklar akar. Böylece elinden çıkan yemek daha bir lezzetle dolu olur, ağzından çıkan her bir kelime sonsuzluktan gelir sonsuzluğa doğru da akar tıpkı içinde bulunan nehirler gibi. Sonra bir daha istese de ölemez insan. Belki gözleri eskisine nazaran daha az görür, daha iyi duyamaz belki kulakları. Yani, beden dediği bu makine eskir biraz ama içerisinde var ettiği cennet asla yok olmaz. Çiçekleri solamaz, birçok canlının evi yemyeşil ağaçlardan oluşan bu koca orman bir daha yanamaz.

Bizler insanlarız. Kendi cennetini ve cehennemini yaratanlar.

imagine ai

--

--