İnsancıklar — Fyodor Dostoyevski

Anıl Coşkun
Türkçe Yayın
Published in
2 min readApr 30, 2021
@theanilcoskun

Mektup-roman tarzı kitaplar okumak bende her zaman iki kişinin özel hayatını okuduğumu hissettirir; mektuplaşan insanların mahremini okumak, sanki bu yazıları okumamam gerekiyormuş gibi. Bunun kurgu olduğunu çoğu zaman unuturum veya hatırlamak istemem. Zaten romanların kurgu olduğunu sadece üçüncü şahıs tarafından anlatıldığında unutabiliyoruz değil mi?

Dostoyevski henüz gençliğinde, yirmi dört yaşında yazdığı bu romanda insanın her yönünü tüm çıplaklığıyla seriyor önümüze. Diğer okuduğum kitaplarında da olduğu gibi. Onun cümlelerinde sanki bir sihir var ve bazen şöyle hissediyorsunuz: “Evet işte tam da bunu düşünüyordum!” Dostoyevski bu tespitleri o kadar kolaymış gibi yapıyor ki tıpkı kitaptaki ana karakter Makar Alekseyeviç’in okuduğu bir kitaba, “Bunu ben de yazarım, ne var ki bunu yazmakta.” demesi gibi. Fakat hiçbir zaman öyle olmuyor sanırım. Düşündüğümüz şeylerin ancak bir başka ağızdan duyduğumuzda farkına varabiliyoruz.

Yoksulluğu, çaresizliği, dönemin Rusya’sının hiyerarşik yapısını her şeyiyle gözlemletiyor Dostoyevski. Romanın mektuplarla anlatılmış olması, anlatıcının bizzat karakterler olması sanırım alt metinlerde Dostoyevski’nin de işine yarıyor. Dostoyevski de böyle olmasını istiyor, en azından ben böyle hissediyorum roman boyunca. Sürekli Gogol ve Puşkin göndermeleriyle ise etkilendiği yazarları görmemizi istiyor. Sanırım bu göndermelerde daha derin anlamlar var fakat bir kere okuyup da anlaşılacak türden değil. Sadece Dostoyevski de değil; Puşkin’i, Gogol’ü de okumamız gerekir.

Diğer değinmem gereken konu ise karakter gelişimi. Suç ve Ceza’da ya da okuduğum diğer Dostoyevski kitaplarında olduğu gibi karakterler tek yönlü değil hiçbir zaman. Özellikle Varvara karakteri roman boyunca bir tereddüt içerisinde ve bunu hafif hafif sezdiriyor. Ana karakterimiz Makar Alekseyeviç’in devlet memuru olması ve kendisinden sürekli “Ben normal bir insanım. Çok zeki değilim!” demesi de işleri kolaylaştıran etmenlerden. Çünkü Varvara’nın değişimini biz okur olarak mektuplardan anlıyoruz fakat Makar Alekseyeviç anlayamıyor. Bu detay da çok güzeldi benim açımdan.

Dostoyevski okumanın bende uyandırdığı hisleri İnsancıklar kitabındaki bir cümleyle şöyle anlatmak istiyorum ve Dostoyevski okumanın bir ayrıcalık olduğunu ve ölmeden önce herkesin bu zevki tatması gerektiğine inanıyorum.

“Edebiyat değil, enfes bir şey! Çiçek bahçesi sanki, her sayfasından kopar kopar demet yap!”

--

--