Instagram Çağında Gerçek Dertlere Odaklanabilmek | Dere Metaforu

Dr. Harun AKSAYA
Türkçe Yayın
Published in
3 min readSep 24, 2022
Social Media addiction, DIE ZEIT @Karolis Strautniekas.

Günümüz insanlığının en önemli problemlerinden biri zannediyorum bir şeylere odaklanabilmek. Hayatımızın bir parçası haline gelen ekranlar yüzünden kafamızı telefondan, tabletten kısacası ekranlardan kaldıramıyoruz. Hal böyle olunca gerçek dünya dertlerine vakit kalmıyor elbet.

Yeni dünyada bizden istenen şey belkide tam olarak budur. Enformasyon bombardımanında, çöp bilgi yığınları içerisinde kaybolmak. Hakikati bırakın ulaşmayı, sorgulamayı dahi unutmak. İşin kötü yanı teknolojizadeler dediğimiz şirket ve ülkeler de tam olarak bunu istiyor: Dikkat ve odağımızı.

O yüzden her geçen gün daha fazla bizi kendilerine bağlıyorlar. Bunu yaparken sadece mühendis ve teknoloji uzmanlarından değil, sosyolog, psikolog ve antroploglar ile çalışıyorlar. Zaaf ve zayıf yanlarımızı öğrenip dikkat ve odağımızı daha fazla tüketmek için algoritmalar tasarlıyorlar.

Düşünün 2000'lerde gerçek isim yerine rumuz, profil resmi yerine avatar kullanan bir nesilden her anını instagram storylerinde paylaşan bir nesle dönüştük. Peki bu nasıl oldu?

Telefonlarımız olmadan evden dışarı çıkamaz hale geldik. İşin kötü yanı, bildirimleri kaçırmamak için evde de yanımızdan ayırmıyoruz.

Benim çocukluğumda (90'ların sonları) tatillerde, bayram ziyaretlerinde kısacası önemli günlerde insanlar bir araya gelir ve birbirlerinden havadis alırdı. Kim kimle evlenmiş. Falancanın çocuğu şu okulu kazanmış, hastalanmış, ölmüş vb. Şimdi ise bırakın akrabalarımızı, ilkokul arkadaşımızın akşam ne yediğini dahi biliyoruz. Peki bu kadar çok şeyi bilmek ne kadar doğru?

Antidepresan kullanımında yaşanan patlamaya bakarsak bu kadar çok şey bilmenin pekde iyi olmadığı ortada. İnsanlar, aslında olmayan yaşantılarını oldu gibi göstermek için beyhude bir çaba içerisindeler. Hepimizin bir sosyal medya yüzü birde gerçek hayattaki yüzü, hayatı var. Bu iki hayat bir birinden ne kadar uzaksa o kadar kötü. Ne yazık ki çoğumuzun bu iki hayatı arasında uçurum var.

Yapılan bir araştırmaya göre insanların %60'ı gece yatakta telefonu ile uğraşıyor. Sabah ise daha tuvalete bile gitmeden o gece telefonuna gelen bildirimlerine bakıyor. İnsanlar trafikte bile instagram hesaplarını kontrol ediyor, whatsapp mesajlarına cevap vermeye çalışıyor, kendi ve trafikteki diğer insanların canları pahasına. İnsan soramadan edemiyor. Neden gözlerimizi bu ekranlardan ayıramıyoruz?

Ekranı sürekli aşağı kaydırmak yeni nesil eroin olarak tanımlanıyor. Sürekli yeni paylaşımları görmek için yapılan bu beyhude çaba, bana peynire ulaşmaya çalışan koşu çarkındaki fareyi hatırlatıyor. İşin kötü yanı bu durum, yani sürekli yeni bir şeyler görme isteği, bir bağımlılık.

Şimdi bahçeli bir evde yaşadığımızı hayal edelim. Bahçenin bir köşesinden de güzel bir dere aksın. Kullanmasını bilirseniz o dere hem size, hem de bahçenize hayat verir. Şimdi de o derenin çok hızlı aktığını düşünelim. Dere yatağından çıksın ve bir sele dönüşsün. İşte o zaman siz o suyu kullanmak isteseniz dahi kullanamazsınız. Bırakın kullanmayı evinize, bahçenize dolayısıyla size çok büyük zararlar verir.

Ben 21. yüzyılın insanlığını o sel formundaki derenin kenarında yaşayan insanlık olarak görüyorum. Çok fazla bilgi, imkan ve fırsat var. Ancak o kadar çok ki, o çokluk bizi aksiyon alamaz hale getiriyor. Karar veremiyoruz, seçemiyoruz. Bildirimlerden, enformasyon bombardımanından kafamızı kaldıramıyoruz. Gerçek dünya dertlerine odaklanamıyoruz. Hızla değişen dünyada ne öğrenmemiz gerekir ne yapmamız gerekir bilemiyoruz. Sürekli olarak treni kaçırmışlığın verdiği bir huzursuzluk ile yaşıyoruz.

Peki ne yapmalı?

Dere örneğinden ilerleyelim. O azgın derenin üzerine bir set ile baraj kuralım. Baraj, derenin azgın olduğu zamanlarda suyu tutarak bize zarar vermesini engelleyebilir. Hayatımızda da bu tür barajlara ihtiyacımız var. Seçici olmalı, bir hedef doğrultusunda yürümeye devam etmeliyiz. İlgili, ilgisiz konular ile uğraşmak yerine gerçek hayat dertlerine odaklanmalı, bir konuda sabır ve sebat göstermeliyiz. Teknoloji şirketlerinin asıl yakıtının bizim ilgi ve odağımız olduğunu unutmamalıyız. Aksi taktirde kendimizi sürekli olarak arkadaşımızın eski sevgilisinin yeni arkadaşının profilinde gezerken bulacağız.

James Crook’un dediği gibi Orkestrayı yönetmek isteyen, sırtını kalabalığa dönmelidir…

--

--

Dr. Harun AKSAYA
Türkçe Yayın

Ph.D. | Bilgisayar Bilimleri Uzmanı | Podcaster: Harun’un Not Defteri (Spotify, Apple Podcast)