Jim Morrison

Zeliha Gürsoy
Türkçe Yayın
Published in
8 min readFeb 20, 2019

“ Diyelim ki sadece gerçekliğin sınırlarını deniyordum. Neler olacağını merak ettim. Hepsi bu: Sadece merak. “

Jim Morrison, 1969

KIZILDERİLİNİN RUHU

“ Jimmy henüz dört yaşındayken, kendi tanımıyla ‘ hayatının en önemli anını ‘ yaşamıştı bile. Sante Fe yolu üzerinde ailesi ile seyahat ederken ters dönmüş bir kamyona ve kamyondan asfalta saçılmış yaralı Pueblo Kızılderililerine rastlarlar. Babası arabadan inip orada olayı izleyenlerden birini ambulans çağırmaya gönderir. Jimmy ise arabanın penceresinden, ağlayarak, bu kaotik sahneyi, son nefeslerini veren, can çekişen yaralıları izlemektedir. Babası arabaya geri döner ve yollarına devam ederler. Annesi, kendisinden geçmiş bir halde ağlayan, “ yardım etmek istiyorum, lütfen yardım edelim “ diye yalvaran Jimmy’yi yatıştırmaya çalışırken babası da “ dert etme Jimmy yalnızca kötü bir rüyaydı, hepsi geçti “ der. Yıllar sonra Jimmy arkadaşlarına, o anda ölen bir Kızılderilinin ruhunun nasıl onun bedenine geçtiğini anlatacaktır. ‘ Kızılderililer saçılmış kanlı günbatımının yoluna hayaletler doluşur küçük çocuğun kırılgan, narin zihnine. ‘ “

Peace Frog — ‘69

Jim Morrison 14 yaşına geldiğinde, not defterlerini doldurmaya başlamış ve aynı yıl Jack Kerouac’ın On The Road kitabını keşfetmiş. Zeka düzeyi 149, başarılı ama daha çok garip bir öğrenci.

Baudelaire, Rimbaud, Artaud, Corso, Ginsberg, Nietzsche, Ferlinghetti isimlerini hazmederken bir yandan da kimsenin varlığından haberdar olmadığı kitaplara ulaşıp not defterini doldurmaya devam etmiş. Edebiyat öğretmeni, okulda Ulysses’i okuyup anlayabilen tek öğrenci olarak Jim’in isimini veriyor.

SİNEMANIN ÇEKİCİLİĞİ ÖLÜM KORKUSUNDA YATAR

Sıra üniversiteye geldiğinde UCLA Sinema bölümüne kaydolmuş. Bu yıllar, yalnızca sarhoş olup kendinden geçmek için alkol tükettiği yıllar ancak kısa bir süre sonra uyuşturucu kullanmaya başlamış ve bu süreçte Pamela ile tanışmış, onun kozmik eşi, günlüklerine ve not defterlerine ulaşabilen tek kişi, ömrünün sonuna kadar sevgilisi kalacak tek kadın.

Birgün bir arkadaşıyla sahilde yatarlarken aralarında şöyle bir konuşma geçmiş:

  • - Ne yapmalıyız biliyor musun?
  • - Ne?
  • - Bir ROCK grubu kurmalıyız.
  • - Hadi be! Ben bateri çalmayalı altı yıl oldu, hem sen ne yapacaksın ki?
  • - Tabi ki şarkı söyleyeceğim.
  • - Sen şarkı söyleyebiliyor musun?
  • - Tabi ki hayır!
  • - Peki farzet ki grubu kurduk, adı ne olacak?
  • - DOORS. Bilinenle bilinmeyen arasındaki kapı ve ben bu kapı olmak

istiyorum.

Bir süre sonra grup kurma fikrini erteleyerek bitirme projesine yoğunlaşan Jim için, UCLA’lada bitirme projesini çekmeye başladığında mevzu bellidir; “ film üzerine… Filmi sorgulayan bir film. “

Projesi sadece D alır. Jim’in o gün ağladığı söylenir. Diplomasını almaya gitmez.

ALGI KAPILARI

Tüm bu yaşananların ertesinde, bir süre sonra kumsalda okul arkadaşı Ray Manzarek’le karşılaşırlar ve hemen orada şarkılarını Ray’e söylemeye başlar. Doors o an orada kurulmuştur son olarak Robby Krieger ve John Densmore da katılır bu ikiliye.

Önce ufak klüplerde başlar hikaye, The End şarkısının adım adım ortaya çıkmasıyla, klüplerden kovulmalar eş zamanlı ilerler. Sonra ilk plak çıkar ortaya. Jimi Hendrix’in alt grubu olarak bir turne ve büyük haflerle yazılmaya başlar isimleri; THE DOORS.

İhtiyaçlarını karşılayabilmenin yolu, problemlerin çözümü; alkol ve uyuşturucular panzehiridir Jim’in; ayrıca tarihsel bir durağın, benimsediği Dionysos imajının gerekliliği demektir.

Çok kısa bir süre sonra gazetelerden biri şöyle yazar: “ Rolling Stones uçmak isteyenler için, Doors ise çoktan uçmuş olanlar için. “

LIZARD KING

Kertenkeleler dünyadan tamamen yok olduğunda ekosistemde hiçbir değişiklik olmaz, bu sebeple kertenkeleler dünyanın tek tam bağımsız canlılarıdır ve ben de onların kralı Jim Morrison’ um.

1943’ te Melbourne Florida’ ya kuyruklu bir yıldızdan koparak düştüm. Yaşamla ölüm arasında gezindim hep ama yaşamı ilk algıladığım an ölümü ilk keşfettiğim andı.

O günden beri yaşamın sunulan ve görülenden ibaret olmadığına inandım. Her zaman daha fazlasını görünenin ardına yaptığım gizemli yolculuklarda aradım, şiir ve müzik ‘ ötekilere ‘ zarif dokunuşlar yapmamı sağladı.
Daha derin düşünmeye ve görünenin ötesine geçmeye sevk eden en dipsiz korkularıma yoğunlaştım, onlardan korkmak yerine yeni boyutlara geçişin heyecanını hissettim ve korkunun gücü kayboldu.

Konser sırasındaki taşkınlıklarda neler hissettiği sorulduğunda şöyle cevaplar:

“ Çok eğlenirim, hem de çok! Biz eğleniriz, seyirci eğlenir, aynasızlar eğlenir. Garip bir üçgen bu. Ortada aynasızlar olmasa kimse sahneye tırmanmaya çalışmaz, çünkü o zaman ne yapabilirler ki sahnede? Onları tahrik eden şey aradaki polis kordonu. Bence iyi bir şey bu, insanlara otoriteyi yoklama şansı veriyor.

İnsanları daha kuvvetli bir bağla tekrar bir araya getirmeden önce bırakırım gerilim yükselsin. Korku başgösterir ve insanlar korkuyu sever. Ve patlamak üzelerken tekrar şarkıya başlarız.

Otoriteye başkaldırı küçüklükten beri ilgimi çekmiştir. Otoriteyi kabullenirsen onun bir parçası olursun. Otoriteyi ve kurulu düzeni yıkmakla ilgili tüm fikirler hoşuma gider; başkaldırı, kargaşa, kaos ve hiçbir anlamı yokmuş gibi görünen olaylar… “

LOVE STREET

Aşk sokağının kızıl güzeli Pamela ile resmi olarak evlenmeseler de, o her yerde Pamela Morrison olarak anıldı ancak 1970 yılında gazeteci ve şair Patricia Kennealy ile Pagan nikahı kıydılar, seramoninin en önemli kısımlarından biri birbirlerinin kanlarını içtikleri kısımdı. Bu bölüm gerçekleştirildikten hemen sonra Jim bayıldı. Bir süre sonra Patricia telefonda Jim’e hamile olduğunu söylediyse de Jim baba olmak istemedi ve çocuğu aldırdılar.

Patricia’dan sonra başka kadınlarla da görüşse ve birkaç defa kan partisi devam etse de ölene dek Pam’le oldular. İkinci kan partisinin ertesi sabahı uyandığında, kanlar içerisinde kalmış olan odayı görüp sinir krizi geçirdiği söylenir.

Aslında tek korkusu kan da değildir. Şiirlerinde sıkça kullandığı denizden de korkmaktadır. Diğer favori imgesi ise yılandır: “ yılan korkularımızın vücutlandırılmış halidir. “

Yavaş yavaş kendini koyveren Jim, şişmanlar, sakal bırakır ve sanki Dionysos imajını yıkmaya çalışır. Kimileri bu imajdan sıkıldığını düşünse de Ray Manzarek hala Diyonysos olarak hatırlıyor onu: “ Hislerin, anlık kararların, müziğin ve

dansın tanrısıydı o. Bir konserden diğerine ne yapacağı belli değildi; bazen şeytan bazen iyilik perisi.

DERİ CEKETLİ RIMBAUD

70 yılında Pamela ile beraber Londra’ya gittiklerinde, onlara, beat şairi Michael McClure da katılır. Bol içkili ve uyuşturuculu gecenin sabahında McClure asprin ararken, masanın üstünde Jim’in şiirlerini bulur, okur ve bunların basılması için Jim’I ikna eder. Yalnızca 100 adet basılan kitap Tanrılar — Yeni Yaratıklar adıyla yayımlanır ve kitap, şiirlerdeki küfürleri ayıklayan ve onları düzenleyen kişiye yani kızıl güzel Pam’e ithaf edilir.

“ Şiire hayranım, benim gibi bilinenle bilinmeyen arasında gezinir, pek çok anlama gelebilir, bir labirent yada bilmece gibi üzerinde düşünülüp insanların kendi durumlarına uyarlanabilir. İşte bu yüzden seviyorum şiiri sonu olmadığı için. İnsanlar yaşadıkça kelimeleri ve onların bir araya gelişlerini hatırlayacaklar. Bir soykırımdan kurtulabilecek şeyler şiirler ve şarkılardır. Kimse bir kitabın tamamını hatırlayamaz. Kimse bir filmi, bir heykeli ya da bir resmi tam olarak anlatamaz. Ama insanoğlu yaşadıkça şiir ve şarkı sanatı devam edecektir.

Lise ve üniversitede bir sürü defter tutuyordum ama okulu bıraktığımda aptalca bir şey yaparak hepsini attım. Şimdi attığım o iki, üç defterden daha fazla istediğim hiçbir şey yok. Geceler boyu o defterlere ne yazdığımı hatırlayabilmek için hipnotize edilmeyi ya da kafamı tamamen dumanlamayı düşündüm ama belki de onları atmasaydım hiçbir zaman emsalsiz bir şey yazamazdım çünkü onlar temelde okuduğum ya da dinlediğim şeylerin bir birikimiydi, kitaplarda altını çizdiğim cümleler gibi.

Aileler, toplum, devlet ve tüm diğer kurumlar bütün bencilliklerini ortaya koyarak aynı kalıpta insanlar yetiştirmeye çalışıyorlar. Herkes kendi dünyasını hayatından aldığı tecrübelerle kurmalı. İnsanlar başkaldırmalı, hiçbir siyasi ve toplumsal baskıya boyun eğmemeli. Kurallar yıkılmalı ve her zaman da yıkılacaktır çünkü bir kuralı yıkma isteğini yaratan tek şey kuralın varlığıdır. Eğer kural olmazsa, onu yıkma isteği de olmaz. Ben, bireyi sosyal kontrol altına almak isteyen kapalı zihniyetli toplumlara karşı gençliğin isyanını temsil ediyorum. Hayatın boğucu atmosferine öfke ve nefret tohumları saçıp bir yandan da dünyanın geriye kalanını eğlendiriyorum. Hayatın tozpembe olmadığını biliyorum ve kötü şeyleri görmezden gelip mutlu bir insan rolü yapmanın aptallık olduğunu düşünüyorum. Nihilizme sığınıyorum, bilinci, karanlık bilinçaltını ve keşfedilmemiş arzuların dış görünüşlerini benimsiyorum. Çılgınlıkların tüm sınırları ne kadar genişletebileceğini merak ediyorum. “

Kitaba ağlayacak kadar sevinen Jim, gittikçe herşeyi içmeye ve narkotikler hariç herşeyi denemeye devam eder ardından Miami Konseri ve boom tutuklanmalar, mahkemeler, yasaklanmalar, radyo istasyonlarının boykotları; düşüş başlar.

“ Önemli olan en yüksek ve en düşük noktalardır. Diğer bütün noktalar ise yalnızca ‘ arada ‘. “

Son plak L.A. Woman’da görülür ki Jim’in içindeki kaçma isteği gittikçe büyümektedir.

“ Ormandaki zenciler Parlak tüylüler, Diyorlar ki;
Unut geceyi.

Gel, bizimle yaşa
Göğün ormanlarında.
Burada tek bir yıldız yok.
Burada donup kaldık el değmemiş bir halde. “

The Wasp — 71

Jim bir devrimin lideri olmak istemiş miydi bundan emin olamayacağız fakat eğer böyle bir lider gerekiyorsa o tam da bunun için yaratılmıştı. 68’lerde sokak duvarlarına armağan ettiler dizeler hala dillerde: “ Dünyayı istiyoruz, hemen şimdi istiyoruz; onların silahları var ama biz daha kalabalığız. “

KOZMİK FİLMİN SON NOKTASI

Tüm bu olanlar onu fazlasıyla yormuştu.

“ Seks yalanlarla doldurulmuş. Beden gerçeği söylemeye çalışsa da kurallarla bastırılmış olduğundan beceremiyor. Bedenlerimizi laflarla sakatlıyoruz. Toplum gerçekten hissettiğimizi söylememenin başarı olduğunu öğretmiş bize. “

Ve arka arkaya iki yakın arkadaşının ölümleri: Janis Joplin ve Jimi Hendrix’in ölümlerini koridorda mahkeme sırası beklerken gazeteden öğrenmiştir, yanındakilere döner ve “ işaretlere inanır mısınız? “ der.

Tüm bunlardan sonra Pamela ile Paris seyahatine çıkarlar; eskiden sembolistlerin buluştuğu kahvelere gider Pere La Chaise mezarlığında Edith Piaf’ın, Balzac’ın, Oscar Wilde’ın, Bizet ve Chopin’in mezarlarını dolaşırlar.

Kısa bir süre sonra aynı mezarlığa sessizce giren tabut, Jim’in tabutu olacakıtır. Hala gizemi koruyan ve sanıyorum ki bir ömür de gizemini koruyacak olan gecenin ardından Pamela Amerika’ya, Doors’un menajerine telefon edip hemen Paris’e gelmesini söyler ve kendisini mühürlenmiş bir tabutla karşılar.

Ölüm raporlarına ‘ kalp krizi ‘ olarak geçse de, raporu hazırlayan doktorun ismi sonrasında tabibler listesinde bulunamamıştır. Pamela, iki yıl sonra yüksek dozdan ölünceye kadar tabutla ilgili bir açıklama yapmadı. Jim’in de yüksek dozdan öldüğü söylendi, o ise bir arakdaşına şöyle demişti: “ Uçak kazasında ölmek herhalde en iyisi. Uykuda, yanlışlıkla veya aşırı dozdan ölmek

istemiyorum. Olayı yaşamak, tatmak, koklamak istiyorum. Yalnızca bir kere ölüyorsun ve ben de bu fırsatı kaçırmak istemiyorum. “

“ Her şeyin ötesinde, artık sona doğru yaklaştığımı hissediyorum. Kusursuz ve arzu dolu sona…
Algıların kapılarını teker teker açarken geçtiğim her eşikte biraz daha sendeliyorum, artık kendimi tutmak gibi bir zorunluluğum yok.

Alevlerin akışını hissediyorum. Titreşimler bedenimi sarıyor, kendimi daha da özgür bırakıyorum ve tüm eşikler sonsuz bir hayal gibi ardımda sıralanıyorlar. Kıpırdamadan boşluğun içinde kayıyorum, gittikçe hızlanıyor ve yumuşaklaşıyor. Sürtünme bedenimi kavrıyor. Parmaklarım kıvılcımlar saçıyor, yavaş ve zarifçe enerjiye dönüşüyorum. Sonunda ruhumu ve bedenimi tam olarak birbirine karıştırabiliyorum.

Bir kuyruklu yıldız olmak istiyorum, herkesin durup baktığı, birbirine gösterdiği bir kuyruklu yıldız, sonra… Ansızın bir infilak ve ben yokum. Bir daha hiçbir zaman böyle bir şey görmeyecekler ve beni hiç unutmayacaklar. “

  • Bu yazım FLAP MAG dergisinde yayımlanmıştır.

REFERANSLAR:

Jim Morrison / Tanrılar Yeni Yaratıklar ( 2. Baskı ) Çeviren: Ogan Güner

http://yalinince.blogspot.com.tr/2008/01/jim-morrison-kertenkele- kral_13.html

Facebook | Twitter | Instagram | Slack | Kodcular | Editör | Sponsor

--

--