Josef Breuer ve Daha Yakından Histeri!

Bölüm 6

Ecem Şafak
Türkçe Yayın
7 min readNov 20, 2020

--

“Unutulmuşu, Hatırla!”

Brück’ün laboratuvarında karşılaştıkları zaman yılların dostluğu onları bilinçlerinin ardına taşıyacağını kim tahmin edebilirdi ki? Dr. Josef Breuer 15 Ocak 1842 tarihinde Avusturya'nın Viyana kentinde dünyaya geldi. Annesi 4 yaşındayken hayata gözlerini yummuş ve küçük Breuer’e babası Leopold Breuer ve babaannesi büyütmüştür.

Josef Breuer

1858'de Viyana Akademisches Gymnasium okulundan mezun olmuş ve Viyana Tıp Fakültesinde tıp bölümü okuduktan sonra 1867 de diplomasını alır ve ilk yıllarında Johann von Oppolzer’in asistanı olarak çalışmaya başlar, aynı yıl Privat-Dozent unvanını alır. Üniversite asistanlığından ayrılıp Ewald Hering’in yanında akciğer ve sinir sistemi arasındaki değişik ilişkiyi Hering-Breuer Refleksi olarak tıp dünyasına kazandırdı. 1973'te iç kulağın çalışma prensibine de katkıda bulunmuştur.

Viyana da bir tıp muayenesi kurdu ve bu sayede hayatının büyük bir bölümü entelektüel kesimlere hitap eden kişisel bir hekim oldu. Birçok daldan önemli isimleri tanıyordu ve onları tedavi ediyor sohbet ediyordu. Aynı zamanda Breuer ile Freud’un ilişkileri oldukça güçlüydü. Freud, Breuer’dan çokça ilham almış ve yakın ailesel durumlarda dahilinde Freud’a yardımcı olmuştur. Aralarındaki ilişki birlikte bir kitap yazacak kadar güçlenecekti.

Psikanalizin ortaya çıkmasına yönelik Breuer 1980'de oldukça ses getiren bir atılım yaptı. Anna O. takma adıyla tanınan Bertha von Papenheim bir histeri vakasıydı. Histeri kavramını önceki bölümlerde de bahsetmiştik bu kavramı biraz açalım.

Histeri (Hysterikos) Nedir?

Hipokrat Histeri Hastalığının ilk teşhisçisidir. Hipokrat bu hastalığı kadınların cinsel organı olan rahimin sebep olduğu kriz olduğunu savunmuştur. İlk keşfi kadınlar üzerinde olduğundan ötürü bu bağlamda kadınların cinsel doyumsuzlukları histeriye yol açtığını düşünmüştür. Hatta tedavi yöntemi olarak genital bölgeye tazyikli su püskürtme yöntemini kullanmıştır.

Ancak geçen zamanların getirisi histeriyi daha anlaşılır kılmıştır. Özellikle sadece kadınlarda değil erkeklerin de bu hastalığa sahip olabileceği keşfedilmiştir. 1800 yıllarında Étienne-Jean Georget, Charcot gibi isimler histeri üzerine araştırmalarını sürdürdüklerinde histerinin erkeklerde de görüldüğü keşfedilmiş. Özellikle de işçi grubunda veya savaşa giden askerlerde histeri tespit edilmiştir.

Etkilerine bakacak olursak kişinin verdiği aşırı tepkiler, ani sinirlenme ve hareket bozuklukları gibi nedenlere bağlı kişilik bozukluğu olarak tanımlanır. Histeri hastalarının aşırı hayal gücünün yansımaları ve korkularının bilinçaltında nevrotik bir hale gelmesidir. Çoğunlukla ruh sağlığına olan etkilerinden hastalar habersizdir. Genellikle 30 yaş altı bireylerde yaygındır. Histeri fizyolojik bir rahatsızlık olmadığı kanıtlanmıştır. Histeriye bağlı olarak felç, ağrıya tepki vermeme durumları, duyu organlarının işlevlerinde bozukluk etkileri görülür.

Freud, Charcot’un da gözlemlerine dayanarak hastanın cinsel veya derin olayların bedene yansıtmasını “Nevroz” olarak belirtmiştir. Nevrozun sebebi de ikiye ayrılır.

1. Ruhsal Yıkımın Bedensel Bozukluklara Dönüşmesi.

2. Korku, olarak ayırt edilmiştir.

Histeriden bahsettiğimize göre Breuer’in ilgi çeken Anna O. vakasını inceleyebiliriz.

Bertha Pappenheim

“Histeri üzerine Çalışmalar” kitabında bahsedilen Anna O.’nun gerçek adı Bertha Pappenheim’dır. Anna O. takma adı o yıllarda Breuer ile Freud’un Heinrich von Kleist eserlerini okumaktadırlar The Marquise of O. karakterinin Bertha’ya çok benzediğinden ötürü Anna O. takma ismini oluştururlar. Bazı rivayetlerde B ve P harflerinden önce A ve O harflerinin geldiğinden ötürü böyle bir takma isim kullanıldığı söylenir.

Bir gün Breuer zengin bir ailenin evine çağrılır ve 21 yaşındaki Bertha kendisinde beliren davranışları Breuer’e danışır. Bu belirtiler felç, halüsinasyon görme, kasılmalar, korkular vb. davranışlar gösterir. Breuer bu belirtilerin görülmesiyle Bertha’ya histeri teşhisini koyarak tedavi etmek için izin ister. Fizyolojik olarak bir sıkıntı olmadığını Bertha’ya gittiği doktorlar belirtmiştir. Hipnoz ve Breuer’in adını verdiği konuşma terapisini uygulayarak Bertha’yı tedavi etmeye çalışır.

Bertha’nın histerisinin hikâyesinin derinlerinde yatan neden aslında babasıdır. Babanın ağır bir hastalığa yakalanması ile birlikte annesi ve Bertha babanın başından ayrılmaz. Bu zor sürecin Bertha’ya ağır gelmeye başlamıştır. Babasının başından ayrılmayan Bertha yarı uyku halinde bir rüya görmeye başlar. Rüyaya göre babasını öldürmek isteyen siyah renkte yılanlar vardır. Bu duruma müdahale etmek isteyen Bertha edememiş ve konuşma bozuklukları başlamıştır.

İyi bir eğitime ve kültüre sahip olan Bertha sadece yabancı dil konuşabiliyordu. Almanca tek bir kelime dahi edemiyordu. Onun yerine İngilizce, Fransızca ve İtalyanca da kullanıyordu. Durumu daha kötüye gitmeye başlar ve öksürüklerle beraber felç durumları görülür. Bertha, Breuer’e duygu durumunun ani değişimlere de uğradığından bahsetmiş ve ek olarak belli zamanlarda bilinç düzeyinin değiştiğini, öğleden sonra uykuya benzer bir halde olduğunu söylemiştir.

Breuer Hipnoz ile tedavisine devam ederken Bertha’nın sıkça tutarsız hikâyelere başvurduğunu gözlemler. İçindeki birikmiş duyguları dökülmesi ne kadar rahatlatsa da asıl noktaları atlayarak kaçınıyor ve bastırmaya devam ediyordu. Breuer bu hikâyelerden ötürü hipnoz yöntemini uygulamaktan vazgeçmiştir. Başka bir tedavi yöntemi geliştirerek Bertha’nın aklına gelen şeyleri söylemesini istemiştir. Semptomların bu yaklaşımlarla hafiflediği gözlemlenir ve Breuer “Serbest Çağırışım” kuramının temelini atar.

Serbest Çağrışım Nedir?

Kişinin akla gelen düşüncelerini, imgelerini, düşlediklerini paylaştığı yöntemdir. Bu akla gelenler terapiyi gerçekleştiren kişinin verisel bir taban oluşturmasına olanak sağlar ve akla gelen kelimelerin bilinçaltının çağrışımları olduğu savunulur.

Breuer Serbest çağrışımı biraz daha genişleterek bu kurama “Katartik Yöntem” adını verir. Katartik Yöntem kişinin yaşamında geriye doğru gidilerek travmaların ortaya çıkarılması ve hastanın bu travmayı yeniden yaşatılarak bastırılmış duyguları özgürleştirmeyi amaçlar.

18 ay süren tedaviyle birlikte Bertha’nın Breuer’e karşı belli duygular beslemeye başladı ve bu hisleri karşılıksız değildi. Ancak Breuer evli olduğundan ötürü bu yakınlığı kabul etmedi. Breuer’in tedavi yöntemlerinden sonra Bertha sağlığına kavuşamamıştır. Ancak “Histeri Üzerine Çalışmalar” adlı kitapta Breuer ve Freud bu yöntemin başarıyla sonuçlandığını söylemişlerdir. Bu da tarihte ilk yalan olarak bahsedilir. Bertha daha sonra iki kez hastaneye yatırılır. Ağır geçirdiği semptomlar bu kliniklerde gördüğü tedaviler sonucunda hafifler. Anna O. yani Bertha Pappenheim hayatına devam eder. Ancak tamamen sağlıklı değildir. Psikolojik travması oldukça ağırdır.

Bu hikâyeyi en büyük hayranı olan Freud’a anlattıktan sonra Freud bu vakaya kendi çıkarımlarını da ekler ve “Histeri Üzerine Çalışmalar” şekillenir. Ancak Breuer ve Freud arasında ayrımlar görülür.

Breuer, Bertha’nın histerik krizlerini şu şekilde açıklar:

“Bertha histeri krizleriyle odasında yatarken, yan odada babası can çekişerek 5 Nisan da vefat eder. Anna O. bir duygu çöküşü yaşar ama tam olarak sağlıklı düşündüğü ve sağlığına geri döndüğü söylenemez. Bundan dolayı Anna O.’da bir kişilik yarılması gerçekleşmiştir. Kişiliğin bir bölümü babasıyla birlikte ölmüştür ve öbür bölümü yaşamaya devam etmiştir. Babayla birlikte ölen bölüm, yaşayan bölüme verdiği rahatsızlıklardan dolayı bir iç çatışma olmuştur. Yaşayan bölüm de kendini histerik belirtilerle cezalandırdığından bahseder.”

Freud ise histerik krizlere farklı bir yorum getirir:

“Aslında Anna O. babasıyla cinsel ilişki kurma fantezileri içerisindedir. Gecelerce babasının başında nöbet tutar ve nöbet sırasında babasına temasta bulunma, çıplak bedenine dokunma, altını temizleme gibi faaliyetlerini gerçekleştirirken babanın cinsel organlarına dokunma isteği veya zorunluluğu olur. Bu sebepler doğrultusunda tabuya dokunmak, suçluluk duygusunu kişide yansıtır ve histerik belirtiler görünür.” diyerek. Cinselliğin bastırılmış sonuçları olarak yorumlar. Freud aynı zamanda Bertha’nın, Breuer ile arasında bir çekim olduğuna dair olaylarına karşı histerinin arkasından cinsel istek uyandırdığını keşfederek “Aktarım” olgusunu geliştirir.

Aktarım Nedir?

Kişinin çocukluk çağlarında önemli kişilerle yaşamış olduğu duygu ve davranışlarını, şimdi ilişki kurduğu kişilerle bu duygu ve davranışların yaşanması durumudur. Aktarıma ileride değineceğiz.

Bertha, Breuer’e bir halüsinasyonundan bahseder:

“Bir gece Anna O. babasını temizlerken, parmaklarının etlerinin döküldüğünü ve sadece kemik olarak kaldığını, parmak uçlarının da kuru kafaya dönüştüğünü görür. Aynaya doğru yönelerek kendisine baktığı zamansa babasının kafasıyla iç içe geldiğini ve birleşmiş kafanın etlerinin dökülüp kuru kafaya dönüştüklerini gördükten sonra bayılır.”

Freud bu halüsinasyonu şu şekilde yorumlar:

“Genç kız babasının vücuduna dokunma imkânını bulmuş ve tabuya dokunma yasağını çiğnediğinden dolayı ölüm cezasına çaptırılacağını biliyordu. Çünkü toplumlarda bunun cezası ölümdü.”

Freud çıkarımlarına devam ederken tarihte çok konuşulan histerinin sahte gebelik gibi bir belirtisi olabileceği de doğrulandı. Breuer, Anna O.’nun tedavisine son verdiğinde Bertha için yapacak bir şey olmadığını söyleyerek evine gelmiştir. Aynı gece Breuer, Anna O.’nun ailesi tarafından çağrılır kızının sancılar içerisinde kıvrandığını iletir. Breuer acilen kızın evine gider ve yatağında yatan Bertha yüksek ses tonuyla kıvrılarak “Şimdi bir çocuğum olacak. Dr. Breuer’den bir çocuk doğurmak üzereyim” der. Breuer bu iddia karşısında panikle artık tedaviyi üstlenemeyeceğini belirtir. Bu iddia hem mesleki açıdan sıkıntı yaratabilir hem de büyük bir skandalın habercisi olabilirdi. Tedavinin devamını bir arkadaşına emanet ederek evine döner. Klinik de tedavisine devam edilir.

Yalancı gebelik psikolojik bozukluğun fiziksel bir yansıması olarak belirtilir.

Bu olaydan sonra Freud, Stefan Zewig’a bir mektupta şu cümleleri kurar.

“İşte tam da bu noktada, Anna O., histerinin anahtarını Breuer’in eline verdi, fakat o, onu tutamayıp yere düşürdü”

Bu olayların ardından gizli tutulan Anna O.’nun kimliğini Freud’un en yakın arkadaşı Ernest Jones’in yazdığı Freud biyografisinde Anna O.’nun Bertha Pappenheim olduğunu açıklar. Bu isim dünya tarihinde ve edebiyatında, kadın hareketlerinde rol oynayan ünlü bir isimdi.

Kendisinin davranışlarını Freud kendince yine eleştirerek Bertha’ya bu durumu kabul etmesini ve yaptığı iyiliklerin aslında kişiliğinin ölü olan bölümünü tatmin etmek için gerçekleştirdiğini söyler ve bunun farkında olup kabullenmek istemediğine karşın bir açıklamada bulunur.

Daha sonra Bertha Pappenheim:

“Benim içinde iki benlik var. Bir tanesi beni dizginlemeye çalışıyor ama öbür tarafım yoğun bir cinsel açlık içinde.”

Diyerek yaşadığı psikolojik durumu kabullenir ve bunun yaşadığı baskıların sebebiyet verdiğini açıklar. Freud, Pappenheim ile tanışmamıştır ancak hikâyesi kendisini çok etkilemiştir. Cinsellik konusundaki ısrarı ile histerinin doğuşu üzerine Breuer ile bir anlaşmazlık yaşadılar. Breuer, Freud’un cinsel çıkarımlarına karşın “Teorik ve pratikte cinselliğe dalmak bana göre değil.” diyerek. Aralarında geçen huzursuz tartışmalardan sonra Freud’un Breuer’e itibar etmediğini belirtmiş ve dostlukları kötü bir şekilde sonlanmıştır. Freud çalışmalarına devam ederek konuşma terapisini geliştirmeye odaklanmıştır. Breuer ise klinikte çalışmalarına devam eder.

Uzun bir süre sonra araştırmaya olan ve yazmaya olan özlemim ne kadar arttığını bende kendimce gözlemleyebiliyorum. Bu araştırmalarla birlikte sayısız kaynak incelemenin beraberinde karşılaştırmalarda bulunduğunuz zaman olayın etkilerini daha iyi kavrayabiliyorsunuz. Toplumumuzda 21. yüzyılda bile olsak içimizde bastırılmış duyguların, tabuların farkındayız. İç çatışmaların, yasaklı düşüncelerin, fikirlerin ve tüm bu zihinsel süreçler bizimle birlikte var ve yaşıyor. Belki varlığımızla veya fikirlerimizle bildiklerimiz veya bileceklerimizle çok övünüyoruzdur ancak dört duvar arasında kaldığında içindeki sese kulak vermeyi de ihmal etmeyin. Hepimiz hasta değiliz ancak hasta olmaya meyilli varlıklarız.

Örtüsüne saklandığın bedenin gerçekte sen misin?

Teşekkürler

Ecem Şafak

https://music.youtube.com/watch?v=tEXYfT_G0W0&feature=share

--

--

Ecem Şafak
Türkçe Yayın

Artık yazılarımı seslendirdiğim bir podcast yapıyorum "Kendimle Çatışmalar" Spotify ve Google Podcast kanallarında sizlerle :)