Film İncelemesi

Kısa Bir İnceleme: Oppenheimer

Nolan, bu filmi çekebildiği kadar uzun çekmiş. Ben de bu incelemeyi elimden geldiğince kısa tutacağım. Tabi, üç saatlik filme üç satırlık inceleme yazacak da değilim.

Ahmet Alper Yüksel
Türkçe Yayın

--

Nolan her zamanki gibi düz bir anlatım tercih etmemiş. Film, yedi farklı zaman çizgisinde ilerliyor. İlk sahnemiz Oppenheimer'ın savunmasını yaptığı zaman diliminden. Daha sonra karışık bir şekilde Cambridge yıllarına, Los Alamos'un kuruluşuna, atom bombasının patlatılmasına, patlama sonrasına sıçrayıp duruyoruz. Tüm film Oppie'nin savunması üzerinden kurgulanmış. Tüm zaman çizgileri bu savunma etrafında şekilleniyor. Bu durum seyir zevkini doruk noktasına çıkarmış, izlerken bulmaca çözüyormuş gibi hissediyorsunuz.

Photo by Wonderlane on Unsplash

Müzikler bariz bir şekilde abartılıydı. Bazı sahnelerde konuşmaların bile önüne geçmiş. Altyazı olmasa anlaşılamayacak yerler var. Yine de Nolan amacını gerçekleştirmiş, müzikler sizi filmin içine çekiyor.

Oyunculuklara diyecek bir şey yok, yan roller de dahil filmde gördüğümüz tüm oyuncular ya çok ünlü ya da en az bir Oscar sahibi. Adeta bir yıldızlar geçidi. Cillian Murphy’yi Peaky Blinders’tan sonra bir biyografi filminde görmek ilginçti. Ancak bu projeyi de iyi kıvırmış.

Film IMAX için çekilmiş olsa da özellikle IMAX'te izlenmesi gereken sahneler yok denecek kadar azdı. Genellikle yakın çekim tercih edilmiş. Epey reklamı yapılan atom bombası sahnesi bile yakın çekimdi. Ayrıca söylendiği gibi filmde gerçek bir atom bombası patlatılmamış, yine de CGI kullanımı minimum seviyede.

Filmde Einstein'ı da görebilirsiniz. Biraz karikatürize bir şekilde gösterilmesi onu olduğundan daha sempatik yapmış. Bildiğimiz tonton dedelere benziyordu.

Photo by Andrew George on Unsplash

Benim için en etkileyici sahnelerden biri, bomba Hiroşima'ya atıldıktan sonra Oppie'nin yaptığı konuşmaydı. Demagoji yaparken çektiği ızdırap çok iyi yansıtılmıştı. Hissetmediği, düşünmediği şeyler söylüyordu: "Keşke Almanlara karşı da kullansaydık." Bu söz sonrası kalabalığın alkışları insanı dehşete düşürüyordu.

Photo by Oscar Ävalos on Unsplash

Oppie'nin birdenbire Felemenkçe ders anlatmaya başlaması da etkileyiciydi. Büyük dahinin bu anısını filme yansıtacaklarını tahmin etmek zor değildi. Ayrıca Oppie'nin kara deliklerin varlığından ilk bahseden kişi olması da filmde kendine yer bulmuş.

Oppienheimer her ne kadar teoride büyük bir deha olsa da laboratuvarda oldukça sakardı. Cambridge yıllarındaki bu sakarlığı ve yaşadığı bunalım filmde oldukça iyi işlenmişti. "Teori ancak bir yere kadar götürür." repliği ise unutulmaması gereken repliklerden.

Filmin bir noktasında bombayla ilgili yapılan hesaplamalar atmosferin yanma olasılığı olduğunu gösteriyor. Sıfıra yakın olsa da bu olasılık, Dünya' yi yok etmek demek. Oppie bunun üzerine Einstein'a danışıyor ve bu olasılığı çok düşük olduğu için görmezden geliyor. Korkulan olmasa da son sahnede Oppie, Einstein'a Dünya'yı yok etmiş kadar olduklarına dair bir imada bulunuyor.

Nolan, iyi bir hikaye anlatıcısı. Görünen o ki Bu sefer Inception ya da Interstellar gibi bir hikayeden ziyade ayakları daha yere basan, gerçekçi bir hikaye anlatmayı tercih etmiş. Oppenheimer benim için sadece Nolan’ın en iyi filmlerinden biri değil, izlediğim en iyi biyografi filmi.

--

--

Ahmet Alper Yüksel
Türkçe Yayın

Sorgulamayı, araştırma yapmayı, düşüncelerini paylaşmayı seven bir genç.