Kafalar Yandı: Eraserhead İnceleme

Büyük Öteki
Türkçe Yayın
Published in
7 min readNov 23, 2019

David Lynch’in belki de rüyaya en yakın filmi olan Eraserhead, sinema tarihindeki önemli kült filmlerden biri olma rolüne sahip. 1977 yapımı olan bu bu filmin başrolünde ise Twin Peaks’ten tanıdığımız Jack Nance bulunuyor. Blue Velvet, Lost Highway, Twin Peaks vb. filmlerine göre Lynch Eraserhead’de seyirciyi gerçeklikten daha fazla uzaklaştıyor, bir buçuk saat boyunca neyin ne olduğu tam olarak anlaşılmayan film bizlere mesajını diyaloglar yerine imgelerle vermeye çalışıyor. Haliyle bu durum filmin anlaşılmasını belli ölçüde güç bir hale sokuyor. Tabi film zor anlaşılması izlenmemesi için bir bahane değil, Lynch’in sinema literatürüne bıraktığı bu eseri her sinema severin mutlaka göremesi gerekiyor.

Filmin konusuna gelmeden önce bu kısımda sürprizbozan olacağının uyarısını vereyim, gerçi sürprizbozan alsanız bile herkesin filmden çıkaracağı anlamlar farklı olacağından sizleri fazla etkileyeceğini düşünmüyorum. Şimdi konuya gelecek olursak, Henry Spencer işsiz, tek odalı bir evde yaşayan mutsuz birisidir. Film Henry’nin dışarıda dolaşıp eve gelmesi ve karşı komşusunun Henry’nin biri tarafından yemeğe davet edildiğini söylemesi ile başlar. Komşunun söylediği isim bir kadına aittir ve Henry arayan kişiyi tanıyordur ama haberi aldığı zaman herhangi bir tepki vermez, üstüne bir de karşı komşunun açık giyinmiş olması Henry’i heyecanlandırıyor gibidir. Yani ilk sahneden belirli şeylerin ters olduğu mesajı verilir bize. Henry yemeğe gittiğinde kız arkadaşının ailesi ile tanışacaktır ama aile de Henry de hiç heyecanlı değildir. Bir şeylerin zorlama olarak ilerlediği çok bellidir, tam o anda da tüm durum ortaya çıkar; Henry’nin kız arkadaşı hamiledir. Kızın annesi Henry ile kızının evlenmesini ister, Henry itiraz etmeden durumu kabul eder. Sonraki sahnede ise çocuğu görürüz; çocuk bir mutanttır.

Annesinin mutant bebekle ilgilenmekten bıkmış gibi bir hali vardır. Henry dışarıdan gelir, ne kadınla ne de bebekle ilgilenir, direkt kendini yatağa bırakır ve karşı duvarıda duran kaloriferi izlemeye koyulur. Kalorifer Henry’nin hayal dünyası ve özgürlüğünün imgesi gibidir. Oraya uzun uzun bakıp farklı farklı hayaller kurar. Süreç böyle devam ederken, bir akşam mutant bebek durmadan ağlamaktadır, kadın dayanamaz ve evi terk eder. Henry hem kadının gitmesi hem de bebeğin ağlamasını görmezden gelerek uykusuna devam eder. Bundan sonraki sahnelerin birinde karşı komşusu Henry’ye kapıda kaldığını ve geceyi onda geçirip geçirmeyeceğini sorar. Henry kadını içeri alır, kadın, karısının nerede olduğunu sorduğunda Henry gayet umursamaz biçimde nerede olduğunu bilmediğini söyler. O gece kadın ile Henry beraber olur ama kadının cinsel birleşme esnasında mutant bebeği görmesi, sonrasında Henry ile ilişkisini kesmesine sebep olur. Yalnız kalan Henry bir de üstüne bebeğin kendisine gülmesi ile karşı karşıya kalır. Bebeğin kundağını yırtmak ister ancak kundağını yırttığı zaman bebeğin iç organları ile karşılaşır, bu durum karşısında şoka uğrayan Henry dayanamaz ve bebeği öldürür. Sonrasında kaloriferde gördüğü hayali kadın ile manevi bir birleşim yaşar ve hikayesinin sonu böylece gelmiş olur.

Film üzerine yapılmış tonla analiz var. Ben de belli başlılarını okudum onları da sayfanın sonuna kaynak olarak bırakacağım. En yoğun olarak yapılan analiz hazırlıksız baba olma korkusunun bilinçdışı yansıması olarak geçmekte çünkü Henry yemeğe gidene kadar baba olacağından haberdar değildir ve durumu kabul etmek zorunda kalır. Çocuğun mutant olarak tasvir edilmesinde gösterilen sebep ise bebeğin doğuştan engelinin olması ve ailenin çocuğa karşı yabancılaşma yaşaması üzerinedir. Bu durum Lynch’in de başına gelmiştir; kızlarından biri doğduğunda ayağında bir sıkıntı vardır, bu yüzden fazlaca operasyon geçirmiş ve bu durum eleştirmenlere göre direkt filme yansımıştır. Bilinçdışı süreçlerinin yanısıra filmde kapitalizm eleştirisi olduğu da söylenmektedir. Bunların en başında gösterilen sebep ise Henry’nin hayatını değiştirecek tüm durumlara karşı pasif kalmasıdır, filmdeki karakter kendine yabancılaşmış sadece hayal kuran birisidir(Lynch burada diyor ki; aynaya baksanız karşı da Henry’i göreceksiniz).

Benim içinse durum bir tık daha farklı. Lynch’in çocuğunda bir engel olması ikna edici bir kanıt olsa da çocuğun mutant olarak gösterilmesi için yeterli bir sebep gibi gelmiyor bana. Ancak buradaki kilit noktanın çocuğun engellinden dolayı ebeveynleri yorması olduğunu düşünüyorum. Gerçek hayatta Lynch’in çocuğu ailesinin fazlaca zamanını alması, durmadan ilgi alması gerektiğinden dolayı artık çocuk çocuk gibi gözükmemektedir; tamamen emek harcanması gereken, enerji bitiren bir sorumluluk çuvalıdır. Belki de Lynch çocuğuna her baktığında sorumluluk gördüğü için çocuğu mutantta çevirmiş, olabildiğince çirkinleştirmiştir. Hatta böyle yorumlanması Henry’nin karşı komşusu ile birliktelik yaşadıktan sonra kadının tekrar yüz vermemesi ve bunun üzerine çocuğun Henry’e karşı alaycı bir şekilde güldüğü sahneyi daha iyi açıklayacağını düşünüyorum. Henry için dışarı dünyayla iletişimi olan ve zevk veren tek bir şey vardır ancak önceki gece kadının çocuğu görüp kaçması ile son bulmuştur. Sorumluluk, zevki aciz kölenin elinden almış sonrasında da onunla alay etmiştir.

Diğer önemli sahnelerden biri ise Henry’nin sevgilisinin ailesi ile yemek yediği sahnedir. Bu sahnede masaya küçük tavuklar gelir ve ailenin babası Henry’den tavukları kesmesini ister. Tavuklar tam kesilecekken anne tavuğun adet olduğunu görür, fenalaşır ardından odayı terk eder. Hüzünlü bir şekilde geri döndüğünde Henry’i özel konuşmak için yanına çağırır, kızıyla cinsel ilişkiye girip girmediklerini sorar. Henry cevaplamak istemez, cevaplamadıkça kadın Henry’i baştan çıkarmak için onu öpmeye başlar. Oldukça tuhaf olan bu sahnenin temeli Freud ile rahatça açıklanabilmektedir. Kadın soruyu sorduğunda kızının hamile olduğunu bilmektedir, cevabı aldıktan sonra Henry’e kızıyla evlenmesi gerektiğini söyleyecektir. Yani kızı ile Henry’nin evleneceğini biliyor ve Henry’i damadı olarak görüyordur, işte tam da bu yüzden Freud’un kaynana-damat ilişkisi (gerçekten de Freud’un böyle bir analizi var ama üniversitelerde dahi gösterilmiyor) her şeyi açıklıyor; Totem ve Tabu kitabında bir annenin kızıyla fazla özdeşim yaşaması durumunda kendini kızı gibi görmesine sebep olabilir, bu yüzden de damadına karşı belli hisler besleyebilir aksi durum da geçerlidir; damatta kaynanasında ilk sevgi objesi olan annesi ya da kız kardeşini görebilir ve aynı hisleri besleyebilir ama damadın işi kaynanaya göre daha kolaydır, o ilk sevgi objesinin kim olduğunu bildiği için bu hissiyattan da kolaylıkla kurtulabilir diye de ekliyor Freud. Zaten filmde gösterilen durum damat tarafı değil kaynana tarafı kısmıyla açıklanabiliyor.

Kapitalizm eleştirisi kısmına bende tamamen katılıyorum ancak okuduğum analizlerde yazılmamış olan sahnelere değinmek istiyorum. İlk olarak gördüğüm sahne yine yemek sahnesi; anne yemeği hazırlamak için mutfağa gittiğinde büyükanne bir sandalye de oturmakta ve ağzında sigara tutmaktadır ama sigara yanmamaktadır. Anne salatayı karıştırması için büyükannenin eline kaseyi verir ama büyükanne ölü gibi kıpırdaman durmaktadır. Bunun üzerine anne büyükannenin arkasına geçer, kollarını kavrar ve salatayı sanki büyük anne karıştırıyormuş gibi karıştırmaya başlar. Sonrasında iş bitince de sigarasını yakar, sahne adeta işlevsiz isen ödül alamazsın, ödül alman için çalışman gerekiyoru vurguluyor gibi geldi bana. Tabi salatanın içine kül düşmesin diye de salatayı karıştırdıktan sonra sigarasını yakmış olabilir ama bu Lynch’lik olmazdı.

Diğer bir kısa sahne ise yine Henry’nin sevgilisinin evinde geçiyor. Evin babasını ilk gördüğümüz sahnede, içeri girer ve dizlerinden şikayet etmeye başlar. Şikayetinin sebebini çalıştığı fabrikanın koşullarına bağlamaktadır. Her fabrikadaki kötü koşullardan bahsettiğinde dışarıdan gelen sesler yükselir ve adamın sesini bastırır, izleyici de tam olarak ne dediğini anlamaz. Bu sahnenin zaten çok bir açıklamaya ihtiyacı yok, ek olarak; baba karakteri sistemi eleştiren tek karakterdir ve filmdeki en mutlu görünen karakterde odur ama deli mi yoksa sadece mutlu mu orada çekilen çizgi oldukça belirsizdir.

Son olarak ilgimi çeken sahne ise; Henry ile mutant bebeğin yalnız kaldığı sahnedir. Henry rüya alemine gider ve bir noktada kafası kopup sokağa düşer sonrasında bir çocuk onu bulup bir yere götürür. İçeride bir adam vardır ve her şey çok düzenlidir. Henry’nin kafasının içinden deforme olmuş bir kalem çıkar adam seri üretim şeklinde üretilen kalemlerden birini alıp Henry’nin kafasına yerleştirir ve görevi bitmiştir. Bu sahne yine başta anlamsız duruyor ama Henry’nin bebekle baş başa kalıp bebekle olan durumunu sorgulamasının sonucunda kafası uçar. Bu bana göre sorumluluğu sorgulayıp sonrasında işlevsizleşme durumuna düşmektir, kafasının düzeltildiği yer de psikologdur. Psikoloğun/Psikiyatrin görevi onu düzene adapte etmektir, Foucault’un disiplin kültüründe belirttiği gibi kapitalizm ile beraber işçilerin beden sağlıkları ve zihinsel sağlıkları önemli bir boyuta geldi çünkü üretmek için tam kapasite de olmaları gerekmekte, bu yüzden de psikologlar ortaya çıktı. Evet, bir psikolog olarak yaptığımız şey bu, tanı kitabı olarak geçen DSM-V’de kişilerin sorunlarının ciddiyetini işlevliklerine göre ölçüyoruz. Eğer işine devam edebilecek durumdaysa çok ciddi bir şeyi olmadığı söylenip gönderilebiliyor ama gelin görün ki çok kötü durumda olup bir şekilde işlerine devam edebilen kişiler de oluyor. Tabi bu durumu düzeltmek için bir şeyler yapılıyor mu? Tabiki hayır.

Benim dikkatimi çeken sahneler bunlardı, şimdiden herkese keyifli seyirler.

KAYNAKÇA

Michel Foucault, Hapishanenin Doğuşu: Gözetim Altında Tutmak ve Cezalandırmak, M.A. Kılıçbey(çev.), İstanbul: İmge, 1975/2017, ss. 6–69.

Sigmund Freud, Totem ve Tabu, C. Karakaya(çev.), İstanbul: Kabalcı, 2017.

--

--

Büyük Öteki
Türkçe Yayın

Hayatı yönlendiren tüm Büyük Ötekilere karşı küçük çaplı bir isyan girişimi