“ Kalbimi Açtım Ona”

Cerkezs
Türkçe Yayın
Published in
4 min readFeb 19, 2020
  • Peki ya gülerken gözlerini kıstığını kaç kez tecrübe etmiş olabilirim ya da şaşkın halini hiç görebilmiş miyim ? Korktuğunda mesela çığlık mı atarsın yoksa ellerini yüzünde birleştirip gözlerini mi kapatırsın ? Çivi nasıl çakılır, kalem nasıl tutulur biliyorum evet ama bilmediklerim ile bildiklerim değişsin isterdim. Oturup seninle yıllarca menemende soğan olur olmaz kavgası ederken nasıl inatlaştığını görmeyi, saçma sapan şeyler üzerinde saatlerce tartışmayı isterdim. Sarı loş bir ışık altında sallanan sandalye üzerinde bacaklarımızı uzatmış hatta sen ayaklarını benim ayaklarımın üzerine atmış bir şekilde kaç kitap okuyabildik mesela.

Titriyordu konuşurken, onu titreten soğuktan daha fazla içini acıtan hislerdi. Varlığını bildiği halde sevdiği ile olamamaktı. Parmaklarını birbiri arasına alıyordu istemsiz. Yumruklarını sıkmamak sakin kalmak için kendince bulduğu yöntemdi.

  • Sen kitap okurken ya da herhangi bir iş ile meşgulken kaç bardak çay içebildin ki ellerimden ?

Müzeyyen duydukları karşısında sessiz kalmaktan başka bir şey yapamıyordu. Elbette bir karşılığı olacaktı duyduklarına karşılık ama hangi kelime anlatabilirdi ki hislerini, karşısında ki insanı kırmak istemiyordu.

  • Kalbimde bir yerlere dokunuyorsun. Üzüyor beni bu düşüncelerin, belki her şeyin bir zamanı vardır. Zamana güvenip neden ona bırakmıyorsun ?

Anlaşılmamaktan nefret ediyordu. Zaman ona göre bir düşmandı, elde ne varsa hepsini alan bir düşman. Acıması yoktu. Merhameti yoktu. Ne varsa hepsi onun olsun isterdi, zaman azılı bir caniydi onun gözünde. Müzeyyen’e kendini anlatmak istiyordu. Yüreğindekilerinin karşılığını Müzeyyende de görebilmek istiyordu. Bunları söyleyebilmek için senelerce beklemişti. Tamda şimdi cesaretini toplayıp anlatırken halini azılı düşmanı ‘zaman’ ortaya çıkıp alamazdı her şeyini elinden, buna izin veremezdi.

  • Zaman mı ? Neye göre zamanı var ? Ömrümüzün bitiş tarihi belli mi ki biz yıllarımızı planlıyoruz. Neden bir mutluluk kırıntısı bulduğumuz anda peşinden koşmuyoruz. Çünkü artık bu dünyanın kurallarına uymak daha cazip geliyor olsa gerek. Yoksa insan neden mutluluğu tekmeler ki ? Zaman bizim, zaman sevenlerin, zaman kaybedecek şeyleri olan insanların düşmanıdır Müzeyyen. Zaman öldürür, zaman süründürür, zaman sadece yok eder. Arkadaşlıkları, kardeşlikleri, sevgileri, saygıları, zaman güzel olan ne varsa elimizden alır Müzeyyen.

Müzeyyen aslında içten içe katılıyordu ona. Ona hak verirse umut vermiş olacağını düşündüğünden asla aynı fikirde olduğunu söylememesi gerekiyordu. Müzeyyen’in savunma mekanizması doğru bildiklerini bile istediklerinin olması uğruna yalanlayabilecek derecede kendisine sadıktı. Karşısında onunla ömrünü geçirmek isteyebilecek birisi vardı. Ama Müzeyyen hayatını birisi ile paylaşmak, sürekli her adımında bir başkasını düşünmek istemiyordu. Kendini anlatabilmenin bir yolunu bulmalıydı. Tam bir cümle kuracakken tıkanıp kalıyordu. Susmaması gerekiyordu ama söyleyebilecek bir şey bulamıyordu. Karşısında belki de dünyanın en temiz en düzgün insanlarından birisi vardı. Belki bu insanı kendi hayatıyla kirletmek istemediğinden, onun bu hayata dahil olmayı hak etmediğini düşündüğünden onunla bir hayat planlayamazdı. Bir tarafı aslında ona karşı olan hislerinin varlığından, onunla bir gelecek kurmanın verilebilecek en doğru karar olduğunu söylerken diğer tarafı bunun adil olmadığını böyle bir insanı kendi hayatıyla mahvedemeyeceğini, daha ulaşacak hedefleri olduğunu, onunla bir yola çıkarsa bu hedeflerine asla ulaşamayacağını söylüyordu. Hangisi şeytan hangisi melekti bilmiyordu, kim haklıydı hangisinin söylediğini yapmalıydı, bilmiyordu. Bu yaşına kadar kararsızlığını yenememişti. Yeşil gözleri düşüncelere dalmış, içindeki savaşı izliyordu. Ailesi ile olan problemleri, iş yerindeki sorunları, anlayışsız patronu, iş yerinde ona sarkıntılık eden müşteriler aklına geliyor, eğer hayatını dahil ederse karşısındakini onun hayatını karartabileceğini düşünüyordu. Çünkü biliyordu, karşısında öyle herhangi bir insan yoktu. Eğer onunla olursa o her derdine koşacaktı, kendinden fazla onu düşünecekti. Babası ile kavga edince, üzüntünün en dibinde, sinirinin en üst safhada olduğu vakitlerde, ağlamak istediğinde, işler yolunda gitmediğinde soluğu hep onun yanında alacaktı. Sürekli omzunda ağlamak isteyecek, dizlerine uzanabilmek için dakikaları sayacaktı. Kendine bunu yapamazdı. Tekrar aynı şeyleri yaşayamazdı. Tekrar güvendiği yerden kırılamazdı. Dünyanın en kötüsü belki de birini sevmekti. Birine kendini tamamıyla adamak kendi varlığına saygısızlıktı, öyle düşünüyordu Müzeyyen. Karşısında kahverengi ağlamaklı bakan gözlere bir cevap vermesi gerekiyordu. Düşünme süresinin uzun olduğun farkındaydı, ona düşünmeden cevap veremezdi.

  • Seni anladığımı bilmeni istiyorum. Her şeyi sana olduğu gibi söyleyemem şuan. Sen benim tanıdığım en güzel insansın. Seni üzmekten korkuyorum. Seninle bir hayat bu dünyanın bana verebileceği belki de en güzel şeydir, ama olmaz yapamam. Yeniden sevmeye gücüm yok. Yeniden kırılmaya, yeniden birine güvenmeye gücüm kalmadı. Sana karşı kendimi anlatmak bunu seni kırmadan başarabilmek için kelimelerimi çok iyi seçmem gerekiyor. Seni kırmamaya çalışırken bile yoruluyorum. Ben bunda derdin bunca koşuşturmacanın arasında sana vakit ayıramam. Özür dilerim.

Yüzünde hafif bir tebessüm oluştu. Herkes gibi Müzeyyen de söyleyeceği kötü şeyleri övgülerin arkasına sıralamıştı. Herkesleşmek Müzeyyen’e yakışmıyordu. Hiç kimse Müzeyyen olmazdı ama Müzeyyen herkesleşiyordu. Anlamak için övgülerin arkasına saklanmış kötü sözlere ihtiyacı yoktu. Ailesinin olmayışı onu duyabileceği her kötü şeye hazırlamıştı. Anne, baba kavramları onun için sıradanlaşmıştı. En azından ne zaman aile konusunun bahsi açılsa bunları söylüyordu. Sevgiye açlığı, şefkate muhtaçlığı belki de buradan geliyordu. Bir annenin dizinde yatmadığından sevdiğinin dizlerinde uyumak istiyor, babasından artık bir şeyler öğrenemediğinden sevdiği ile birlikte bir şeyler öğrenmek istiyordu. Ailesiz olmak onun için yüktü. Bunu birlikte taşıyabileceği bir insan olsun istiyordu. Müzeyyen ona aile olacaktı. En azından o öyle sanıyordu.

Yazım hataları için özür dilerim. Bir şeyler yazmak bana en iyi gelen şeylerden birisi, umarım okurken size de iyi gelebilecek bir iki kelime yazabilmişimdir. Yazı hakkında neler düşündüğünüzü merak ediyorum. Rica etsem benimle paylaşma inceliğini gösterir misiniz ?

İnstagram adresimi bırakıyorum, düşüncelerinizi merak ediyorum.

https://www.instagram.com/cerkezs

--

--

Cerkezs
Türkçe Yayın

Her anda kararsız hale gelmiş, neyin ucundan neden tutacağını bilmeyen, kitaplara saklanan, genellikle kafasının içinde yaşayan bir adamım. Var olun 🌹