Efsaneleri Kendimizce Yönlendirebilir Miyiz?
Karantina öncesi 2–3 aylık bir girişimle kitap yazmaya başlamıştım. 60 sayfa yazmıştım lakin boş vakit var diye yazmak daha çok üşengeçliğe döndü.
Kitabın içeriği Hristiyanların Kutsal Emanetler dediği ve günümüzde artık efsane oldukları için güzel bir tarihi kurgu roman olacak. Aşağıda daha tam oluşmasa da arka kapak yazısı niyetine aklımdan geçenleri yazdım.
Hıristiyanların kutsal emanetlerini Müslümanlardan korumak/kurtarmak için gönüllü ve şans eseri dahil olan iki kişinin maceraları. Emanetleri Hıristiyan topraklarına teslim etmesi ve bu yolculukta başlarına gelen türlü olayları birbirine bağlayan süregelen tehlikeli yolculuklarında hayatta kalma mücadelesi vardır. İki kutsal din savaşlarından kaçmaya çalışan bir hırsız ve inancındaki teslimiyetin farkında olan bir keşiş. Olaylar Kudüs kuşatması başlarken kalenin bir gizli tünelinden kaçmaya çalışan ve o esnada karmaşa fırtınasına denk gelip o anın karar verme olanağı bırakmamasıyla kaderin nereye sürükleyeceğinden habersizler. Hedefleri müslümanlardan gizlice saklanıp, Sicilya limanına gidip Papa’ya teslim etmek. Ama gelgelelim olaylar sürpriz tercihlerle yollarını başka yerlere çeker. Haçlıların çadırlarına baskın verip, yağmalama yapan ve kuşatma esnasında alıkonulan bir müslüman hırsız. Kendisi zindana atıldığına sevinir çünkü kendi yetenekleri ile buradan çıkıp hayatına devam edebilir. Müslümanların kuşatması ve şehrin düşmesinin yakın olduğunu anlayınca kapıyı açıp gizli tünelden tüymenin planını yaparken keşişe isim* denk gelir. O da kuşatma esnasında rahiplerin olmamasından dolayı kutsal emanetleri kendisine vazife belleyip Hıristiyan topraklarına götürmek istemektedir. Bunun için tebdil-i kıyafet hazırlayıp emanetleri sakladığı sandık ile gizli tünelden çıkıp onu bekleyen atına doğru giderken hırsıza denk geliyor ve ona yolculuk için teklifte bulunuyor. Birbirinde bağımsız farklı dünyanın iki insanı bir maceraya sürükleniyor. Bir yandan emanetleri canı pahasına bile olsa korumak isteyen keşiş diğer yandan büyük bir kese altın ile hayatını değiştirip hayalini gerçekleştireceğini düşünen bir hırsız. Aynı anda çıktıkları tünelde bir daha asla aynı olamayacakları maceraları başlıyor.
Olayın başlangıcı 1187 kudüs kuşatması arifesinde gerçekleşiyor. Kralın Kudüs Patriğinden istediği ve kaybedilmesinden korktuğu Kutsal Haç ve diğer emanetleri Müslümanların eline geçmemesi için daha önce yaptırdığı sahteleriyle değiştirir. Ve kaledeki o an tek kalan keşişe güvenerek bu görevi verir. Böylece emanetlerin Papa’ya ulaşmasını temenni eder. Müslümanlar bu duruma asla şüphelenmezler ama hiçbir şey göründüğü gibi olmayacaktır. Daha önce Kutsal Mızrak’ın kaybolduğunu düşününen Müslümanlar şehri ele geçirdiğinde gerçeği öğrenmeleri ile bütün işler değişir. Esir düşen Patrik bütün emanetlerin aslında Kutsal Kabir’de olduğunu ve artık kendi topraklarına gittiğini söyledikten sonra Selahaddin bütün İslam alemine yayılmasını söyleyip emir verir. Ama bizim iki yolcumuz yola çıkalı günler olmuş ve hiçbirinden haberleri yoktur. Kaderlerinin kesişmesiyle başlayan bu yolculukta başlarına geleceklerinden habersizdirler. Çünkü iki din alemi onları aramaktadırlar ve olaylar gelişir…
İlk yazım olduğu için hatalarım varsa yorum olarak belirtebilirsiniz. Kitabım için paylaştığım konu tarafımdan yazılan bir yazı. Her türlü değiştirme hakkım saklıdır. Paylaşırsanız ismimi kullanmanızı rica ediyorum.