Karl Marx ve Diyalektik Materyalizm Üzerine Bir Eleştiri
Son zamanlarda insanların Karl Marx ve fikirleri üzerinde bilerek ve ya bilmeyerek oldukça fazla yanlış bilgi sahibi olduklarını fark ettim. Bu sebeple Marx, diyalektik materyalizm, artı değer ve diğer fikirleri üzerine yazmak istedim fakat yazmaya başladıktan kısa bir süre sonra eğer tüm konulara değinirsem yazının oldukça uzun bir hal alacağını fark ettiğimden dolayı sadece diyalektik materyalizm üzerine yazmaya karar verdim.
Diyalektik düşünceyi Karl Marx mı buldu?
Konuya hiç hakim olmayanlar, kulaktan dolma bilgilerle hareket edenler(ki maalesef ülkemizde oldukça yaygındır) ve Marksist kişiler tarafından diyalektiği Karl Marx’ın bulduğu söylenir. Hatta buradan yola çıkarak kendisinin felsefeci olmasının yanında bilim adamı olduğunu dahi söyleyenler vardır. Oysaki Marx, bir bilim adamı olmadığı gibi diyalektiği de bulduğu, bu sebeple de dünyaya büyük katkılarda bulunduğu tamamen saçmalıktır. Çoğumuzun bildiği “Aynı ırmakta iki kere yıkanılmaz” sözünün sahibi Herakleitos bu cümleyi kurduğunda Marx’ın doğumuna 2000 seneden fazla vardı.
Hegel Etkisi
Karl Marx, birçok konuda Hegel’in fikirlerinden oldukça etkilenmiştir. Diyalektik de bu örneklerden birisidir. Diyalektik düşünceden Herakleitos çok daha önceleri bahsetmiş olabilir fakat Marx’ın, diyalektiği formüle ettiği söylenir. Bu da hiç mi hiç doğru değil maalesef. Görüşlerinden oldukça etkilendiği Hegel’in diyalektik bakışından yola çıkarak Hegel’in formüle ettiği diyalektiği tersine çevirerek kendi sistemini oturtmuştur. Hatta Das Kapital’de “Benim diyalektik yöntemim, Hegelci yöntemden yalnızca farklı değil, onun tam karşıtıdır da” demiştir. Hegel, diyalektik idealizmi savunurken Karl Marx ve dostu Friedrich Engels diyalektik materyalizmi savunur. Kısaca iki felsefenin Marx’ın tabiriyle birbirinden farkı şudur: Hegel, her şeyin fikirlerden oluştuğunu Marx ise her şeyin maddeden oluştuğunu söyler. Yani Karl Marx’ın diyalektik materyalizm’i Hegel’in idealizminin baş aşağı çevrilmiş şeklidir.
Felsefeyle ilgilenip, marksist felsefeyi benimseyen çoğu insan diyalektik materyalizmin bilimsel yöntemlerde oldukça yararlı olduğunu söyler. Zaten diyalektik materyalizm ve Karl Marx bu yüzden önemli görülür. Ama işin doğrusu pekte öyle değildir. Diyalektik materyalizmin, bilimsel yöntemlerde pek bir işe yaradığı görülmemiştir. Hatta bir sosyalist ve fiziksel kimya profesörü olan Robert Havemann, Diyalektik ohne Dogma(Dogmasız Diyalektik) adlı kitabında “diyalektik materyalizm bilim insanları tarafından neden ciddiye alınmıyor?” Diye sorar. Sonuçta, bilim 20. Yüzyılın başlarında oldukça büyük gelişmeler gösterir ve marksist felsefecilere göre, bu gelişmeler bilim için çok önemli olduğunu savundukları diyalektik materyalist açıdan da yorumlanmalıdır. Hatta Sovyet Bilimler Akademisi’nde birçok filozof bu konuda çalışmalar yürütmüş, fiziğin bu açıdan yorumlanabilmesi için kitaplar yazmıştır. Fakat tüm bunlara rağmen hiçbir bilim insanı bunca gelişmeyi diyalektik materyalist açıdan değerlendirmeye almamıştır. Sebepleri de oldukça açıktır. Filozoflar, fizikteki gelişmeleri hiçbir fizik bilgisi olmadan diyalektik materyalist düşünce sistemi kalıbına oturtarak yorumlamaya çalışıyordu. Sonuç ise tam bir rezillik! Konuyu bilmeden gelişmeleri felsefi olarak yorumlamaya kalkan felsefeciler, doğal olarak bilim insanları tarafından ciddiye alınmıyorlardı. Bir diğer sebepte diyalektik materyalizmin aslında bilimsel bir analiz yapmak için oldukça geniş bir yelpazeden olayı ele alıyor olmasıydı. Diyalektik materyalizmin incelediği temel konular; her şeyin birbiriyle bir bağının olduğu, her şeyin bir tersinin olduğu, her şeyin değişmekte olduğu, dinamik bir yapıda olduğu ve nicel değişimlerin nitel değişimlere yol açtığıdır. Peki, bunlara bakarak diyalektik materyalizm bilimsel konularda genel geçer saptamaların ötesinde bir yargıda bulunabilir mi?
Anlayacağınız diyalektik, bilimsel gelişmelerin yorumlanması, denenebilmesi için iyi bir yöntem olmadığı gibi ilerleyen dönemlerde bu görüşü benimseyen filozoflar, Marx ve Engels’in görüşlerinin tersini söyleyen bilimsel gelişmeleri reddetmeye bile başladılar. Bunların başında hiç şüphesiz big bang teorisi gelir. Diyalektik materyalizm savunucuları evrenin sonsuz olduğunu, başının ve sonunun bulunmadığını her daim var olduğunu söylerler.
Evren yaratılmış bir şey değildir. Eğer yaratılmış olsaydı, o takdirde, evrenin Tanrı tarafından belli bir anda yaratılmış olması ve evrenin yoktan var edilmiş olması gerekirdi. Yaratılışı kabul edebilmek için, her şeyden önce, evrenin var olmadığı bir anın varlığını, sonra da, hiçlikten (yokluktan) bir şeyin çıkmış olduğunu kabul etmek gerekir. Bu ise bilimin kabul edemeyeceği bir şeydir.
Bu sözler materyalist bir görüşe sahip Georges Politzer’in kaleme aldığı felsefenin başlangıç ilkeleri adlı kitabında yer almaktadır. Politzer’in bu cümlelerinde yokluktan bir şeyin çıkmasının bilimin kabul edemeyeceğini söyler fakat bu bilimin değil, materyalist düşüncenin kabul edemeyeceği bir şeydir. Çünkü bilim her şeyin maddeden olduğu gibi dayanıksız bir temel üzerine değil; deneme, gözlem ve hesaplamalara dayanır. İşte tam da burada big bang teorisi devreye girer. Georges Lemaître 1920'de Albert Einstein’ın genel görelilik kuramından yola çıkarak evrenin büyük patlamayla meydana geldiğini ve genişlemekte olduğu teorisini ortaya atar. Bu fikir ve kanıtları birçok bilim adamı tarafından kabul görür fakat materyalist düşünceye sahip olanlar statik bir evren modeline inandıkları için bu teoriyi çürütmek için oldukça uğraşacaktır. 1929 yılında Edwin Hubble’ın büyük patlamaya dair sunduğu yeni kanıtlara rağmen bu bulguları göz ardı ederek fikri reddetmemeye devam ederler. Hatta materyalist bir fizikçi olan Arthur Eddington “felsefi olarak doğanın şu anki düzeninin birdenbire başlamış olduğu düşüncesi bana itici gelmektedir” diyerek bilimsel gelişmelere bilimsel kaygılarla değil, ideoloik kaygılarla karşı çıkarak bilime ne kadar önem verdiğini de göstermiştir.
Yine bir başka olağanüstü bilimsel gelişme olarak nitelendirilen kuantum mekaniği de maalesef materyalistlerin hedefi haline gelmiştir. Bunun sebebi ise materyalizmin mutlak madde olarak kabul ettiği atomun içerisinde aslında var olmayan enerji dalgaları bulunmasıydı. Atomun içindeki bu küçük parçalar, tıpkı ışık gibi, istedikleri zaman dalga gibi davranıyor, istedikleri zaman da parçacık özelliği gösteriyorlardı. Yine akılcı ve bilimsel bir bakışla değil sırf kendi inançları olan bir görüşe karşıt olduğu için kuantum mekaniği marksist çevre tarafından kabul görmedi. Gün geçtikçe big bang ve kuantum mekaniğine ait yeni şeyler ortaya konuldukça inkar etmenin doğru bir yol olmadığını düşünen bazı materyalistler, bu gelişmeleri kendi materyalist görüşlerine uydurmaya çalıştılar.
Şimdi sormak istiyorum sizlere. Karl Marx ve diyalektik materyalizm felsefesi hangi yönüyle bilime katkılarda bulunmuştur? Hangi yönüyle bu kadar önemlidir de Marx’tan ve diyalektik materyalizmden bu kadar övgüyle söz edilir? Hatırlarsınız ortaokulda ve lisede hocalara sık sık “Hocam bu konuyu bilmek, gerçek hayatta nerede işimize yarayacak?” diye sormuşuzdur. Peki, diyalektik materyalizmin pratikte insanlığa nasıl bir yararı olmuştur?
Not: Son olarak konuyla alakalı değil ama ilk görseli ekleme sebebim olan olaya değinmek istiyorum. Komünist felsefenin kurucusu olan Karl Marx’ın mezarına girişin ücretli olduğunu biliyor muydunuz? Gerçekten güzel bir ironi olsa da bence asıl ironi, komünist sistem üzerine onlarca kitap yazmış, kitleleri peşinden sürüklemiş bu şahsiyetin kendi isteğiyle devletin tahsis ettiği bir alana gömülmek yerine, kendisine özel bir mezarlıktan yer satın almasıdır diye düşünüyorum. Bkz: Highgate Mezarlığı
KAYNAKLAR
- Dialectics of Nature, Friedrich Engels
- S. Jaki, Cosmos and Creator, Regnery Gateway, Chicago, 1980, s. 54
- Georges Politzer, Felsefenin Başlangıç İlkeleri, İstanbul: Sosyal Yayınlar, 1989, s. 84
- David Filkin, Stephen Hawking’in Evreni: Kainatın Sırları, Aksoy Yayıncılık, 1998, s. 81
- Diyalektik materyalizm mi dediniz? , Engin Erkiner
- Das Kapital: A Critique of Political Economy, Volume 1
- Dialektik ohne Dogma, Robert Havemann 1964, s. 71
- Komünist Manifesto, Friedrich Engels, Karl Marx, 1848