Kimden Medet Umacağız ?
Salgın döneminde anlaşılan bilimin değeri.
1334 yılında Çin’de başladığı düşünülen Kara Ölüm, diğer adıyla veba salgını, özellikle 1347–1351 yılları arasında Avrupa’da yayılmış, sadece 14. Yüzyılda 200 milyon kadar insanın hayatına mal olmuştur. Floransa ve Siena gibi şehirlerin toplam nüfusunun % 60'ı salgın sebebiyle ölmüştür.
Kara Ölüm, bu kadar baskın bir şekilde hayatı etkilediği için Ortaçağ insanı ve kültürü üzerinde ciddi etkiler bırakmış ve özellikle o zamanlarda yaşamış İtalyan tarihçi ve yazarlar vasıtasıyla, durumun ve insanların tepkisinin net bir resmi çizilmiştir. Örneğin Agnolo di Tura insanların üst üste, yüzer yüzer gömüldüğünü, kendisinin 5 çocuğunu birden kendi elleriyle gömdüğünü ve bu ölümler karşısında halkın dünyanın sonunun geldiğini düşünmeye başladığını aktarır. Salgının sürdüğü yıllarda yaşamış İtalyan yazar Giovanni Boccaccio, dönemin zihniyetini yansıtan yazılarında, insanların salgının sebebini düşündüklerinde akıllarına gelen cevaplardan bahsetmiştir. İnsanlar, salgının gezegenlerin hareketlerinden kaynaklandığını ya da tanrıların insanları işledikleri günahlar, kutsala saygısızlık, sapkın düşünceler ve zina yüzünden cezalandırdığını düşünmüş ve bu duruma karşı önlemler almaya çalışmışlardı.
Hemen akla gelebileceği gibi bu felaketten çıkış yolunun Tanrı’nın gönlünü kazanmak ve insanlığın hatalarından pişman olduğunu göstermek olduğunu düşünmüşler, azınlıkta bulunan inanç mensuplarını, ki bunlar özellikle Yahudiler olmuştur, suçlamış ve onlara şiddet uygulamışlardır. Bu saldırılar yalnızca dine aykırı hareket ettikleri gerekçesiyle değil, bizzat suyu ve havayı zehirledikleri gerekçesiyle de yapılmaktaydı. Bu saldırı ve suçlamaların özellikle 1348–1349 yıllarında gerçekleştiğini ve salgının bundan sonra da devam ettiğini düşünürsek ya kısa sürede Tanrı’yı kızdıracak başka günahlar işlemiş olmalılar ya da salgının günah ve cezayla hiçbir alakası olmasa gerek.
Elbette konuyu sadece dine atıfta bulunarak çözmeye çalışmamışlar, günlük hayatta da bazı önlemler almayı denemişlerdir. Hastalığın kirli hava ve su vasıtasıyla ve insandan insana da bulaştığını tahmin etmişlerdi. Hasta olan yakınlarına bakan kişiler çok zaman geçmeden hastalanıyor ve sevdiklerinin arkasından kendileri de ölüyordu. Bu da onlara hastalığın bir insandan diğerine bulaşabildiğini göstermiş olmalı. Doktorların uygulamaya çalıştığı tedavi yöntemleri çoğunlukla ilkel ve faydasızdı. Kirli kanı vücuttan atma, aromatik bitkileri kaynatma, sirke ve gül suyu ile yıkama şeklinde çeşitli yöntemler denemişler fakat sebebin ne olduğunu bilemediklerinden bu denemeleri başarısız olmuştu. Bunların dışında, etkili olabilecek bir önlem almışlar ve günümüzde kullanılan karantina uygulamasını ilk kez denemişlerdir. Karantina sözcüğü İtalyanca “quaranta” yani 40 kelimesinden gelmiş ve Kara Ölüm döneminde hastalığın yayıldığı yerlerden gelen mal, hayvan ve gemilerin 40 gün boyunca bekletildikten sonra şehre alınması ile doğmuştur. Bu bilgiden yola çıkarak, hastalığın semptom göstermeden de var olabileceğini tahmin etmiş olabilirler. Her ne kadar yerinde bir tahmin ve uygulama olsa da, hastalığın asemptomatik seyrinin ne kadar sürdüğü gibi detaylar bilinmediğinden 40 gün uygulaması da herhangi bir deney ya da veriye dayanmak yerine dine dayanarak seçilmiştir. Birçok dinde yeri olduğu gibi, Hristiyanlıkta da önemli olan 40 sayısı, doğum yapan kadınların 40 gün dinlenmesi gibi diğer uygulamalarda da kendisini göstermiştir.
Kısaca insanlar virüsün kaynağını bilmeseler de enfekte olmamak için diğer insanlar ile aralarına mesafe koyulması ve karantina gibi bazı faydalı önlemlerin farkındaydılar. Peki bugün biz nasıl davranıyor ve kimden medet umuyoruz ? Yüzyıllar boyunca anlaşılamamış salgın hastalıkların sebebinin göremeyeceğimiz kadar küçük varlıklar olduğunu anlamaktaki başarımızı özellikle mikroskobun icadı ve gelişimine borçluyuz. Her ne kadar günün sonunda virüs ve bakterileri fark edip araştırmamıza olanak vermiş olsa da mikroskop icat edilip kullanılmaya başlandığı ilk tarihlerde, şu anda olduğu kadar güvenilir bulunmuyordu. Bakılan örnekte var olmayan renkler, yansımalar ve görüntüler, örneklerin daha net ve hatadan uzak görüntülenmesi için gerekli belli tekniklerin henüz geliştirilmemiş olması gibi durumlar sebebiyle mikroskopların, hücrelerin varlığını keşfetme aşamasına gelebilmesi 1830’ları buldu (Bynum 170). Bundan sonra, patojenlerin varlığının keşfedilmesine ek olarak, milyonlarca insanın öldüğü salgın hastalıkların sebebinin bu patojenler olduğunun anlaşılması ekstra süre gerektiriyordu (Bynum 178). Örneğin, yüzyıllar önce milyonlarca insanın ölümüne sebep olan veba salgınının sorumlusu Yersinia pestis bakterisi ancak 1894'te keşfedilebilmişti. O zamanlardan bugüne süren bilimin ilerleyişi sayesinde çok farklı bir pandemi seyri geçirebiliyoruz, bu her şeyi farklı yaptığımız anlamına gelmese de.
Orta Çağ insanının salgının sebebi olarak diğer gezegenlerin etkisinden ya da öfkeli tanrıların insanlığı cezalandırmasından şüphelendiğinden bahsetmiştik. Bu iki tahmin, ne yazık ki, bugün hala astrologlar ya da toplumların dindar kesimleri tarafından dillendirilen konulardır. Şu anda yaşadığımız pandemi esnasında bu tarz yorumları pek duymasak da gerek ülkemizde gerekse yurt dışında, deprem gibi bazı doğal afetlerin, bu şehirlerde yaşayan ahlaksız ve alkolikler yüzünden gerçekleştiği, bazı konularda tanrının artık yeter diyerek olaya el atıp, belli insan topluluklarını ya da tamamını cezalandırdığı söylenegelmektedir. Bu açılardan 700 yıl öncesinden hiç de bir farkımız yok gibi gözüküyor. Ki bu şaşırtıcı olmasa gerek. Çünkü dogmatik ve sorgulanamayan her düşünce biçimi statiktir ve söylemlerinde çok sınırlı değişimler gerçekleşir. Fakat bugün hepimizin mecburen tanık olduğu gibi, bilim hastalığa karşı alınabilecek her önlemi tıp, istatistik, matematik, psikoloji ve sosyoloji alanlarında gelişen bir birikimle dillendirebilmektedir. Sonuç olarak, bilim sürekli öğrenmeye, gelişmeye, ilerlemeye ve hayatlarımızı kurtarmak için en doğru yol olarak kalmaya devam edecek gibi gözüküyor.
“Bu konuda herkes aynı fikirde olmasa da geçtiğimiz yıllarda kıtlık, salgın ve savaşları dizginlemeyi başardığımız söylenebilir. Şüphesiz bu sorunları tamamen çözemedik ama onları doğanın anlaşılamaz ve önlenemez meseleleri olmaktan çıkarıp mücadele edilebilir unsurlara dönüştürdük. Bu sorunlardan kurtulmak için artık bir tanrıya ya da azize yakarmak zorunda değiliz.”
(Harari 13)
Bunlara ek olarak, günümüzün popüler problemlerinden olan ve medyanın eski alışkanlığından ileri geldiğinden midir bilinmez, gece oturumlarında koronavirüs konuşulurken, koltuklardan birisinin ayrılmış olduğu, her dönem uzmanlık alanları değişen, her işin duayeni kişiler yine kimsenin ulaşamadığı bilgilerden, hiçbir dayanağı olmayan komplo teorilerine kadar ağızlarına geleni söylemiş olsalar da, medya ve belki de insanların sağduyusu, ya da canlarını koruma zorunluluğu sonucunda bilim insanları ve hekimlerin söylediklerini önemsemek, bu kişileri daha çok ekranlara çıkarmak, hatta her gün her bültende konuk etmek düzenli bir aktivite halini aldı. Halk sağlığını bu derece tehdit eden bir durum karşısında halkı düzenli olarak gerçek uzmanların bilgilendirmesine ulaşabilir kılmak en büyük başarılarımızdan birisi sayılabilir.
Şimdi birkaç dakikalığına Ortaçağ’a dönelim ve bulaşıcı hastalıklara neyin sebep olduğunu bilmediğimizi düşünelim. Aynı zamanda bu bilgisizliğin yalnızca bize özgü değil doktorlar, bilim insanları ve yetkili sayabileceğimiz herkes dahil toplumun tamamında var olduğunu varsayalım. Yani ortada bir salgın hastalık var ve kimse sebebini bilmiyor, bilebilecek gibi de durmuyor. Bu durumda ne yaşardık? Şu anda insanlarla temas etmediğimizde, belli yüzeylere dokunduktan sonra elimizi yüzümüze götürmediğimiz taktirde ve kişisel hijyenimize dikkat etmek koşuluyla, önlemler çoğaltılabilir, hastalıktan korunabileceğimizi biliyoruz çünkü hastalığın kaynağı olan virüsten, bulaşma yollarına, etkili olabilecek önlemlerin geliştirilmesinden, hastalanırsak yapılabileceklere kadar birçok bilgi ve tecrübe sahibi bilim insanları ve sağlık çalışanlarına sahibiz. Bu yüzden, varsayımsal durumumuzda olduğu gibi evin bir köşesinde oturup “Acaba dünyanın sonu mu geliyor?” diye düşünmektense elimizden gelen bir şeyler olduğu için, ona güvenebileceğimizi defalarca kanıtlamış bilim ve bilimsel yöntem var olduğu için bir nebze rahatlayabiliyoruz.
Son olarak dün aşı ve evrim karşıtlığı, genel anlamıyla bilim karşıtlığını destekleyenler, bugün virüsün mutasyona uğrayarak insana geçmesi ve belki ilerleyen zamanlarda da başka bir mutasyon sayesinde, geliştirdiğimiz tedavi ya da aşıların işe yaramayabileceği gibi açıklamaları kabul etmeyecek ve dolayısıyla günlük hayatta doğrudan karşılaşılan bu halk sağlığı konusunu dayanaksız nedenlerle anlayamayacak ya da inkar edecekler demektir. Bir diğer yol ise, bilimden ve uzmanların görüşlerinden, yalnızca bilinmezin korkusunu hafiflettiği için faydalanmak yerine, doğruya ulaşmanın en akla yatkın yolu olduğu için bilime güvenmeli ve müteşekkir olmaktır diye düşünüyorum.
Kaynaklar ve İleri Okuma:
“‘A Most Terrible Plague’” is from Giovanni Boccaccio, The Decameron, in Stories of Boccaccio, trans. John Payne (London: Bibliophilist Library, 1903), pp. 1–6.
Bynum, William. Bilimin Öyküsü. İstanbul: Aylak Kitap, Nisan 2015.
“Consequences of the Black Death.” Wikipedia, Wikimedia Foundation, 17 Apr. 2020, en.wikipedia.org/wiki/Consequences_of_the_Black_Death.
Harari, Yuval Noah. Homo Deus. İstanbul: Kolektif Kitap, Kasım 2019.
History.com Editors. “Black Death.” History.com, A&E Television Networks, 17 Sept. 2010, www.history.com/topics/middle-ages/black-death.
Howard, Jenny. “Plague, Explained.” Plague (Black Death) Bacterial Infection Information and Facts, 20 Aug. 2019, www.nationalgeographic.com/science/health-and-human-body/human-diseases/the-plague/.
Howard, Jenny. “Plague, Explained.” Plague (Black Death) Bacterial Infection Information and Facts, 20 Aug. 2019, www.nationalgeographic.com/science/health-and-human-body/human-diseases/the-plague/.
“Kara Ölüm.” Wikipedia, Wikimedia Foundation, 20 Mar. 2020, tr.wikipedia.org/wiki/Kara_%C3%96l%C3%BCm.
Roos, Dave. Social Distancing and Quarantine Were Used in Medieval Times to Fight the Black Death. 27 Mar. 2020, www.history.com/news/quarantine-black-death-medieval.
“Science Museum. Brought to Life: Exploring the History of Medicine.” The Black Death and Early Public Health Measures, broughttolife.sciencemuseum.org.uk/broughttolife/themes/publichealth/blackdeath.
“Viruses and Evolution.” History of Vaccines, 2018, www.historyofvaccines.org/content/articles/viruses-and-evolution.