Kintsugi

Selin K.
Türkçe Yayın
3 min readApr 26, 2018

--

Kintsugi veya Kintsukuroi 15. yüzyıldan bu yana süren bir Japon geleneği. Bu gelenek kırılmış veya zarar görmüş nesnelerin tamir edilmesi şeklinde basitçe özetlenebilir. Özellikle porselenlerde kullanılan bu teknik; değerli metaller, sıvı altın veya gümüş kullanılarak kırılan parçaların bir araya getirilerek eşyanın tamir edilmesi olarak tanımlanıyor.

Aslında bu gelenek Çin’in Japonya’yı işgal etmesi sırasında ortaya çıkmış. Tam olarak uygulanmaya başlandığı tarih bilinmese de buna ilişkin tabiki de bir Japon efsanesi var. Efsaneye göre Ashikaga Yoshimoa’nın (8. Ashikaga şogunu- “ Şogun” askeri bir rütbe olarak geçmektedir.) çok sevdiği bir bardağını kırmasıyla ve bunun tamir edilmesiyle başlıyor.

Kırılan veya zarar gören şeyleri ne yapıyoruz? ( Arabesk bir tını olarak kalp kırıklıklarına hiç girmiyorum doktor bey) en azından ben olduğu gibi çöpe atıyorum. ( yıkanamayan tencereleri bile çöpe atanları gördü bu gözler). Ama Kintsugi bize diyor ki aslında kırılan tamir edildiğinde olduğundan başka bir “şeye” veya “anıya” dönüşüyor. Kırılan, bozulan ve artık “güzel olmayandan” korkma demek istiyor.

Kırılan, dökülen ve artık eskisi gibi güzel olmayandan neden kurtulmaya çalışıyoruz? Artık kullanamayacağımız için mi? Yoksa artık“çirkin” olduğu için mi? Veya hiçbir fikrimiz yok mu?

Yırtılan t-shirtlerin anne gazabına uğrayıp toz bezi olması bana kalırsa, 15. yüzyıldan öncesine dayanıyor gibi. Kesinlikle Türk-Osmanlı geleneğinde vardır bu. Kahrolası Japonlar!

Kintsugi’ye geri dönecek olursak aslında tekrar yapıştırma, nesneyi eski pozisyonuna getirme-kırılan bir farklılık algısıyla yerine koyma- felsefi açıdan da bize çok şeyi anlatabiliyor. Bizi kimi zaman yere yapıştıran, öldürmeyen ama güçlendiren, Müzeyyen Senar şarkılarına müptela eden acılardan bahsediyorum sayın seyirciler.

Herkesin acıyla veya kendisindeki bozuk veya kırıklıklarla başa çıkma yöntemi farklı. Başa çıkmak kimi zaman halı altına süpürmek,kimi zaman yok gibi davranmak, kimi zaman da ben ne travmalar yaşadım arabeskliğine varıp melankolik bir hayat rengine sebep olabiliyor. Fakat önemli olan hususlardan biri de şu: Tamir etmek istiyor muyuz? Yoksa böyle iyi mi? Tamir etmek istesek bizim değerli altın veya gümüş yapıştırıcılarımız var mı?

Kintsugi’ye göre tamir ederken kırılan veya deforme olan parçayla bağ kurmak önemli. Parçayı anlayıp “nereye yapıştırılmak istediğini sezmek”.Kırılanı “tekrardan tecrübe etmek”. “Olduğu yere tekrar geri koymak”.

Peki herşey yerli yerinde harika kırılmış ama yeniden derlenmiş “yenisi gibi” (asla değil) olan yeni bir parçamız var. Bu yeniliği kabul edebilecek miyiz? o vazo artık bizim eskiden hatırladığımız vazo mu yoksa sokaklarda terör estirebilecek yetiye sahip korkusuz, 1959 bir El Camino’yu kullanabilecek bir vazo mu?

Kusuru kabullenmek ve “mükemmeli” bambaşka bir şekilde karşılamaktan bahsediyorum. Güzelliği, olması “gerektiği gibi olmayan” bir nesneyi veya bir insanı alıp kabul edebiliyor muyuz? Mükemmellik gören gözlerde mi yoksa çok daha iyi bir gözlüğe sahip 7 numara olan sağ gözde mi?

Mükemmel olmak veya arzulanabilir olmak için kredi kartımızın hacminden çok alışveriş yapmıyor muyuz? Kredi borçlarımızdan evimizin üzerinde ipotek dumanları tütmüyor mu? Mükemmel bir anne ve baba olmamamızdan ötürü mavi ekran vermiyor muyuz? Kırıklarımızı, deforlarmızı veya son kullanım tarihimizi saklamak için elimizden geleni yapmıyor muyuz? Sonra araba pazarındaki kilometresi oynanmış arabalara kızıyoruz. Nasıl bir dünya?

Güzellik olarak değerlendirdiğimiz sadece anda kalıyor. Suya koyulan çiçek açıtığında doğanın güzelliklerine inanmak sonrasında solan çiçeklerin çirkin olduğuna inanmak neden? Çiçek içinde o renkleri barındıran aynı çiçek değil mi?

Güzellik algımızı yeniden modifiye eden durumlar olmuyor değil. Bununla ilgili bir örneği aşağıya iliştiriyorum.

Yaralar ve kırıklar aslında ışığın girdiği yerler değil mi?

Herkesin kırıkları için bir altın veya değerli metalleri olmasa bile kendisini olduğu gibi kabul edecek insanları bulması temennisiyle.

Bu yazıyı çok sevdiğim birine armağan etmekten kendimi alıkoyamıyorum.

Sevgiler..

Podcast| Youtube | Slack | Facebook | Twitter | Instagram | Kodcular

--

--