Kitap İncelemesi- Gece Yarısı Kütüphanesi — Matt Haig

Yaşamla ölüm arasındaki kütüphane

Şerifenur Özata
Türkçe Yayın
4 min readNov 7, 2023

--

Özgün ismi “The Midnight Library” olan, ilk baskısı Haziran 2021 tarihinde yapılan bu eser 42 dile çevrilmiş ve Uluslararası Çok Satanlar listesinde uzun süre bir numarada kalmıştır.

Kitabı açtığımızda güzel bir alıntıyla karşılaşıyoruz:

Olmak istediğim her şeyi olmam, yaşamak istediğim bütün hayatları yaşamam mümkün değil. İstediğim bütün yetenekleri geliştirmem mümkün değil. İstememin nedeni ne peki?

Dip not : Yazarın kitabı sağlık çalışanlarına ithaf etmesi kalbimi çaldı ❤️

Kitabın ilk bölümünde baş karakterimiz Nora’nın hayatının değiştiği geceden 19 yıl öncesine bir yolculuk yapıyoruz. Nora okulunun kütüphanesinde olacaklardan habersiz Bayan Elm ile satranç oynuyordu.

Ne istersen olabilirsin Nora. Bütün olasılıkları düşünsene bir. Ne kadar heyecanlı.

Evet öyle galiba

Önünde koca bir hayat var.

Koca bir hayat…

İstediğini yapabilir, istediğin yerde yaşayabilirsin.

Kitabın diğer bölümüne geçtiğimizde intihara karar verişinden yirmi yedi saat öncesine gidiyoruz. Bu bölümleri okurken Nora’nın hayata bakış açısını, varoluşsal felsefeye hakimiyetini, insanlarla olan ilişkilerini ve onu intihar noktasına getiren olayları öğreniyoruz.

Bizi yaratan şey baskıdır ama. İlk başta kömürsünüzdür, basınç sayesinde elmas olursun.

Daha sonra Nora, konuşacak kimsesinin olmadığını, hayatının hiç yolunda gitmediğini ve hayatını asla yoluna koyamayacağını düşünerek hayatını sonlandırma girişiminde bulunuyor.

Kalmamın mümkün olduğunu hissetsem, kalırdım. Ama hissetmiyorum. Bu yüzden kalamam. Başka hayatları da mahvediyorum.

00.00.00

Saat tam gece yarısı…

Önce Nora’nın etrafını bir sis perdesi sardı. Hiçbir şey gözükmedi başta, daha sonra dikdörtgen bir şekil belirdi. Bu bir kütüphanenin şekliydi…

Daha sonra Nora içeri girdiğinde tanıdık bir yüzle karşılaşacaktı. Bu eski okulundan Bayan Elm’di.

Bayan Elm durumu şu sözlerle açıkladı:

“Yaşamla ölüm arasında bir kütüphane var, bu kütüphanedeki raflar sonsuza kadar gider. Her kitap yaşamış olabileceğin başka bir hayatı yaşama şansı sunar sana. “

Fakat Nora’nın bu cümleler karşısında düşündüğü tek şey ölmeyi bile becerememiş olduğuydu. Kendi içinde hala yetersizlik hissiyle savaşıyordu.

Tanıdık bir histi bu. Hemen her bakımdan yetersiz olma hissi. Tamamlanmamış bir insan yapbozu. Yetersiz bir hayat ve yetersiz bir ölüm.

Çok geçmeden Nora yaşadığı hayatı, pişmanlıklarını değiştirmek ve düzenlemek istedi. Pişmanlıklar kitabındaki sorunlarını çözerse istediği gibi bir hayatının olacağını düşündü.

Tek bir şeyi farklı yapmak çoğu zaman her şeyi farklı yapmak demektir. Tek bir hayatta ne kadar çabalasak da yaptıklarımızı tersine çeviremeyiz.

Böylelikle Nora, pişmanlıklarından yola çıkarak farklı hayatlar yaşadığı kitapları bulup, pişmanlığının olmadığı hayatlarında gözlerini açıyor. Bir hayatında Labirentler adlı grubun solistiyken, başka bir hayatında sevgilisi Dan ile küçük bir kasabada bar işletmeciliği yapıyor. Bir hayatında buzul bilimci olarak çalışırken diğer başka hayatında muhteşem bir ailenin sevgi dolu annesiydi.

İnsanlar şehir gibiydi. Bazı kötü yönleri var diye bütün şehirden nefret etmezdiniz. Sevmediğiniz yanları, birkaç tane tehlikeli ara sokağı ve mahallesi olabilirdi ama bu şehri yaşanır kılan şey iyi yönlerydi.

Çok geçmeden Nora, yaşadığı hayatlarından yorulup Gece Yarısı Kütüphanesi’ne geri döner. Nora kütüphaneye ölmek için değil yaşamak için dönmüştü çünkü. Çıkmak istediği hayatına bir şans daha vermeyi seçti ve o kütüphaneden çıkıp intihar ettiği zamana geri döndü.

Her yaşam milyonlarca seçim ihtiva eder. Kimi büyük, kimi küçük. Fakat bir kararın yerine başka bir karar geçtiğinde bütün sonuçlar da değişir. Dönüşü olmayan bir sapma gerçekleşir ve bu da başka sapmalara yol açar.

Yaşamadığımız hayatların hep iyi olacağını düşünmek kolaydır. Nerede yoksak, orada daha iyi olacağımız hissi hep içimizdedir çünkü. Sürekli kendimizi başkalarıyla kıyaslamak, sürekli başkalarının olmamızı istediği kişiye dönüşmek için çaba sarf etmek çok kolay. Bütün bunları yapamadığımızda da pişmanlık duymak, kendimizi yiyip bitirmek, hayattan nefret edip tüm güzelliklere sırtımızı dönmek de çok kolay elbette.

Ama esas sorun tüm bunlar değil. Sorun pişmanlığın ta kendisi. Kendimizi kısıtlayıp imkanımız olmayan şeyleri yapamadığımız için pişmanlık duymamalıyız. Elimizdeki hayatın kıymetini bilmeliyiz her zaman. Müziği anlamak için tüm müzik eserlerini dinlememiz gerekmiyor. Gözlerimizi kapayıp çalan şarkının tadını çıkarmak yeterli. Unutmamalıyız ki şu an yaşadığımız hayat eksiksiz ve tam bir hayat. Nefes almak insanlığa verilen en büyük hediye. Nefes aldıkça, ve en önemlisi kendi hayatımızı kendi istediğimiz şekilde yaşadıkça biz dünyanın en mükemmel, en şanslı insanları oluyoruz.

Hayatımızda olan insanlara iyi davranmalı, geçmişimizle barışmalı, anı yaşamalı ve geleceğe her ne olursa olsun umutla bakmalıyız. Yaşadığımız her anın arkasında mucizelerle dolu sonsuz olasılıklı gelecek güzel anlar var. Hayatın nasıl şekil alacağını, nasıl biteceğini asla bilemeyiz. Ee güzelliği de orada değil mi?

Bir sonraki incelemeye kadar kendinize çok iyi bakın 💙

Not: “Kitap İncelemesi” için fikir veren çok değerli arkadaşım Ece☀’ye sonsuz teşekkürler ❤️

--

--