Consuegra, İspanya’da “Don Quijote” yel değirmenleri. Wikimedia Commons

Klasiklere Rehberlik Etmek: Don Quijote, Dünyanın İlk Modern Romanı

M. Kaan Erdoğan
Türkçe Yayın
Published in
6 min readJul 24, 2023

--

La Mancha dolaylarında, adını hatırlamak için fazlaca düşünüp taşınmaya lüzum duymadığım bir yerde…

Miguel de Cervantes’in ilk modern roman olarak kabul edilen eseri La Mancha’lı Yaratıcı Asilzade Don Quijote işte bu satırla başlar. Bir satır ki İspanyol edebiyatı tarihinde daha çok bilineni muhtemelen yoktur.

1547 ila 1615 yılları arasında yaşayan Miguel de Cervantes Saavedra’nın portresi. Wikimedia Commons

1605 ve 1615 yıllarında iki kitap olarak yayımlanan eser, 16. yüzyılda bir İspanyol asilzadesi olan Alonso Quijano’nun başından geçenleri konu alır. Quijano o kadar tutkulu bir okuyucudur ki tıpkı bir şövalye gibi maceralara atılmak için yaşadığı evi terk eder. Çok geçmeden kendisi de bir gezgin şövalyeye dönüşür: La Mancha’lı Don Quijote’tur artık o. Hayranlık duyduğu edebi kahramanları taklit ederken yaşamının yeni anlamını keşfeder: zor durumda bulunan küçük hanımlara yardım etmek, devlerle çarpışmak ve yanlışları düzeltmek. Çoğu zaman kendi kafasında.

Fakat Don Quijote bundan fazlasıdır. Kitaplar hakkında bir kitaptır o. Okumak, yazmak, idealizme karşı materyalizm, yaşam ve ölüm gibi birçok meseleye değinir. Kaçık bir kişidir Don Quijote. Okumaktan “beyni kurumuştur” ve artık gerçekliği kurgudan ayırt edememektedir ki bu nitelik kitabın yayımlandığı dönemde gülünç bulunmaktaydı. Ne var ki Cervantes bir yandan da Don Quijote’un deliliğini özgür irade ile kader arasındaki bitmek bilmeyen tartışmayı deşmek için kullanıyordu. Akılsızca hareket eden kahraman aslında, hayalini kurduğu kişi olmak için kendi sınırlarıyla mücadele eden bir adamdı.

Serbest fikirli, gezmiş görmüş, oldukça iyi bir eğitim almış olan Cervantes, tıpkı Don Quijote’un kendisi gibi, doyumsuz bir okuyucuydu. İspanyol hükümdarına hizmet eden Cervantes, tanık olduğu maceraların bir kısmını daha sonra romanına dahil edecekti. Osmanlı İmparatorluğu’nun İnebahtı Deniz Muharebesi’nde [Battle of Lepanto] mağlup edilmesinin ardından (bu savaşta sol elini kaybetmiş, “Lepanto’nun tek ellisi” olarak anılmaya başlamıştır) esir düşen Cervantes, fidye için Cezayir’de alıkonulmuştu.

Otobiyografik unsurlar taşıyan bu olay ve kendisinin kaçma girişimleri, “Esir’in Öyküsü” (Don Quijote, I) bölümünde tasvir edilmiş, karakter burada “adı bilmem kim de Saavedra olan bir İspanyol askeri”ni anımsamıştır ki söz konusu ad, Cervantes’in ikinci soy adıdır. Yıllar sonra, İspanya’ya döndüğünde, kitabı bir hapishanede tamamlamak zorunda kalmıştır Cervantes; sebebi de hükümet için çalıştığı sırada hesaplarında görülen usulsüzlüklerdir.

Yel değirmenleriyle savaşmak

Quijano, birinci kitapta, yeni adı Don Quijote ile birlikte gezgin bir şövalye için olmazsa olmaz tüm aksesuarları bir araya getirir: bunlar arasında zırhı, Rocinante adını verdiği bir at ve Toboso’lu Dulcinea diye hitap edeceği bir hanımefendi -her şeyden habersiz bir köylü kızı- vardır. Şövalyeliğin en yüce edimlerini işte bu hanımefendi için sergileyecektir.

Don Quijote bir şövalye olarak çıktığı talihsiz ilk seferin yaralarını sararken, yakın arkadaşları rahip ve berber, kütüphanesine girerek okuduğu kitaplara göz atmaya karar verirler. Rahip ve berberin şövalyeleri konu alan kitaplar için yaptıkları yorumlar, edebi eleştirelliğin, Engizisyon’un şeytanla ilişkilendirilen metinleri yakma uygulamalarının bir parodisiyle birleşimidir. Birkaç kitap kenara ayrılsa da (Cervantes’in La Galatea isimli kendi eseri de bunlar arasındadır) kitapların çoğu, Don Quijote’un deliliğinde oynadıkları rol sebebiyle ateşe atılır.

Don Quijote’un ikinci seferinde, köylü Sancho Panza, sadık silahtarı olarak ona eşlik eder. Umudu, günün birinde kendi adasının hükümdarı olmaktır. İkili her açıdan birbirinden ayrışır. Don Quijote uzun ve incedir, Sancho ise kısa ve şişman (panza zaten “koca göbek” anlamına gelir). Sancho hiç mektep görmemiş, halktan biridir ve Don Quijote ne zaman özenli bir söylev çekecek olsa herkesin bildiği bir atasözüyle karşılık verir. Uyumsuz çift, o zamandan beri sıklıkla başvurulan bir edebi arketip olarak varlığını sürdürmüştür.

Jules David, Don Quijote and Sancho Panza, 1887. Wikimedia Commons

Romanın muhtemelen en bilindik hadisesinde Don Quijote, karşısına çıkan üç yel değirmenini, savaşması gereken heybetli devler olarak görür; “yel değirmeniyle savaşmak” deyimi de tam olarak buradan gelir. Birinci kitabın sonunda, Don Quijote ve Sancho, köylerine geri dönmek üzere kandırılırlar. Sancho gitgide Don Quijote’a benzeyerek hayalperestleşmiştir, kendi adasında hüküm sürerek servetine servet katmak onun için bir saplantı halini alır.

Don Quijote müthiş bir başarıydı. İspanyolcadan başlıca Avrupa dillerine çevrilmekle kalmadı, ünü Kuzey Amerika’ya kadar ulaştı. 1614 yılında bilinmeyen bir yazar, Alonso Fernández de Avellaneda, uydurma bir ikinci kitap yayımladı. Cervantes bu uydurma Don Quijote’a ve karakterlerine kendi yazdığı ikinci kitapta yer vererek modern anlatı tarihinde yeni bir sayfa açtı.

Don Quijote İkinci Kitap, 1615 yılında yayımlanan eserin kapak sayfası. Wikimedia Commons

Birinci kitap şövalyeleri konu alan kahramanlık hikayelerine bir tepkiyken; ikinci kitap, birinci kitaba bir tepkiydi. İkinci kitap, Don Quijote ve Sancho’nun ilk edebi maceralarından dönüşlerinin yalnızca bir ay sonrasını konu alıyordu. Onlara söylendiğine göre, yaşadıkları maceraları anlatan bir kitap yayımlanmıştı (birinci kitap).

İkinci kitabın geri kalanı, bir aynalar oyununu andırır. Geçmişte yaşanılan hadiseler hatırlanır ve yeniden yazılır. Aristokratlar gibi yeni karakterler, ki bunlar birinci kitabı okumuşlardır, uğraş olsun diye bilgilerini kullanarak Don Quijote ve Sancho ile oyun oynarlar. Karakterlerin geri kalanı tarafından üçkağıda getirilen Sancho ve kötü bir şekilde yaralanmış Don Quijote nihayetinde köylerine tekrar geri dönerler.

Birkaç günü yatağında geçiren Don Quijote için ölüm saati gelip çatar. O, Don Quijote olarak varlığından tümüyle vazgeçme ve ebedi kimliğini bir kenara bırakma kararı alır, ardından da ölür. Sancho’yu -en iyi ve sadık okuyucusunu- gözyaşları içinde bırakırken, ölmekle aynı zamanda gelecekteki herhangi bir taklitçi tarafından yapılabilecek eklemelerin de önüne geçer.

Orijinal, güvenilmez anlatıcı

Birinci kitabın önsözündeki anlatıcı, içten ve çetrefilsiz bir hikaye yazacağını öne sürer. Hiçbir şey, gerçekten bu kadar uzak olamaz. Metinsel otoriteyle arasına mesafe koyan anlatıcı, Arap bir tarihçi -zamanı için güvenilmez bir kaynak- tarafından çevrilen el yazmalarını derlemekten başka bir şey yapmadığını beyan eder. Okuyucu, neyin gerçek olup neyin olmadığına karar vermek zorundadır.

Don Quijote aynı zamanda önceden var olan kitaplardan yapılma bir kitaptır. Don Quijote’un şövalyeleri konu alan kahramanlık hikayeleriyle ilişkisi saplantılıdır ve farklı anlatı alt türlerinin -pastoral öyküler, pikaresk romanlar, İtalyan kısa hikayeleri gibi (ki Cervantes de bunlardan birkaç tane yazmıştır)- gülünç taklitlerini yapan parçalar barındırır.

Don Quijote’un asilzadeden gezgin şövalyeye dönüşümü, romanın yayımlandığı tarihte Avrupa’da yaşananlar göz önüne alındığında özellikle anlamlıdır. İspanya, İslam’ın yüzyıllar süren varlığının ardından Hristiyan asilleri tarafından yeniden fethedilmişti. Sosyal statü, etnik köken ve din, kişinin geleceğini belirleyen unsurlar olarak görülüyordu; fakat Don Quijote bunları hiçe saydı. Her kim onu “gerçek” ve asıl kimliğine döndürmeye çalışsa, “Kim olduğumu biliyorum ben” diye yanıtlıyordu sözünü hiç sakınmadan.

Çağlar boyunca Don Quijote

Goethe’den Stendhal’a, Melville’den Flaubert’e, Dickens’ten Borges’e, Faulkner’dan Nabokov’a, Don Quijote’dan ilham almayan yazar yok gibidir.

Aslında, birçok eleştirmene göre, romanın tüm hikayesi haklı bir biçimde “Don Quijote temasının bir varyasyonu” olarak değerlendirilebilir. Yayımlanır yayımlanmaz elde ettiği başarıdan bu yana roman sayısız kez İngilizceye çevrilmiştir ve bunların birçoğu değerli çevirilerdir. John Rutherford ve daha yakın zamanda Edith Grossman, yaptıkları çeviriler için takdir gören kimselerdir.

Edebiyatı bir kenara bırakırsak, Don Quijote birçok yaratıcı çalışmaya da esin kaynağı olmuştur. İkinci kitapta anlatılan Camacho’nun düğünü bölümünden esinlenen Marius Petipa, bundan yola çıkarak 1896 yılında bir bale gösterisi organize etmiştir. Aynı zamanda sahne için yaratılan 1960'lı yılların müzikali Man of La Mancha, en popüler yaratıcı eserlerden biridir. 1992 yılında İspanyol Televizyonu’nun yayımladığı birinci kitap adaptasyonu da büyük bir başarı kazanmıştır. Terry Gilliam’ın merakla beklenen filmi The Man Who Killed Don Quijote, Don Quijote’tan ilham alan uzun bir film listesine yapılan son eklemedir yalnızca.

Don Kişot’u Öldüren Adam (2018) filminin fragmanı.

Yayımlandığı ve büyük bir başarı kazandığı tarihten 400 yıl sonra bugün Don Quijote, ünlü yazarlar da dahil olmak üzere pek çok kişi tarafından dünyanın en iyi kitabı olarak kabul edilmektedir. Yel değirmenleri ve devlerin cirit attığı günümüzde Don Quijote’un hala anlamlı olan mesajı, gerçekliği filtreleme yöntemimizin -bunu yaparken hangi ideolojiyi kullanırsak kullanalım- dünyayı algılama biçimimizi etkilediğidir.

Yazarlar: Ana Puchau de Lecea, Vicente Pérez de León

İngilizceden çeviren: M. Kaan Erdoğan

Kaynak: The Conversation

--

--

M. Kaan Erdoğan
Türkçe Yayın

Gündüzleyin reklamcı, geceleyin öykü ve fragman yazarı.