Koi Balıkları ve İç Sesine Yenik Düşmek

Koi balıklarının efsanevi hikayesini hiç duymuş muydun?

Ferhan Kır
Türkçe Yayın
5 min readMay 27, 2024

--

Akıntıya karşı yüzmeleriyle bilinen koi balıkları hayatta azmi ve başarıyı temsil ediyorlarmış. Akıntıya karşı yüzmelerine rağmen oldukça naif bir görüntüye sahip olan bu balıklar görünüş ve renkleri itibariyle pek çok sanat eserinde de kendilerini göstermektedirler. Efsaneye göre Çinde bulunan Yangtze nehrinde akıntıya karşı yüzüp şelaleye geldiklerinde sıçrayarak şelalenin tepesine ulaşabilen koi balıkları ejderhaya dönüşürmüş, bu da bu balıkları gücü ve azmi temsil etmesine sebepmiş.

Photo by Worachat Sodsri on Unsplash

Koi balıklarının hikayesini ilk kez duyduğumda bana çok etkileyici gelmişti çünkü diğer türlerden daha farklı bir biçimde, suyun akış yönünün tersine yüzüyorlardı ve bunu çok özgün bulmuştum. Bir yandan da “düzene ters gitmek her zaman ilham verici bir hikaye mi doğurur?” diye düşünmekten kendi alamamıştım. Üzerine tekrar düşününce koi balıklarının yaşam amacının bu olduğunu ve koi balıklarını böyle ünlü yapan şeyin bu özgünlükleri olduğunu anlayabildim.

Ne Yaparsan Yap Ruhun ile Yap

Ruhunu katarak hayatta var olmak değeri henüz tam olarak anlaşılmamış, fakat hayatta önemli bir yeri olan bir unsur. Koi balıklarına bakınca bunu görüyorum; ne için yaşadıkları, yaşam amaçları belli. Bunu yaparken de ruhlarını ortaya öyle güzel koymuşlar ki ilkel olarak yaptıkları akıntıya karşı yüzme davranışından koskoca bir efsane yaratılmış. Bu bir uzak doğu mitolojisi olmasına karşın bugün tüm dünyada koi balıkları ve onların efsaneleri biliniyor.

Yaptığım en ufak bir işte bile ruhumla var olmanın önemini yakın zaman önce keşfettim. İşin içine kendi ruhumu katmayınca yaptığım işin ne kadar basitleştiğini ve sıradan göründüğünü kendi gözlerimle gördüm. Ruhumla yaptığım işlerde ise nasıl parıl parıl parladığımı, çok kendine has ve dışarıdan ilgi çekici bir şey ortaya çıkardığımı gördüm. Bunun gerçekten böyle olduğunu sizlere kanıtlamak için çok basit bir deney sunacağım; dışarı çıkmak için hazırlandığınız bir gün düşünelim, güzel kombinlenmiş fakat içinde kendinizi rahat hissetmediğiniz bir kıyafet giydiniz, saçınız/makyajınız da güzel oldu ama rahat değilsiniz. Evden çıkmadan son bir kez aynaya baktığınızda ne hissedersiniz? Güzel bir yüz, mükemmel bir kombin, ama tüm bunların içinde acı çeken bir ruh. Gelin bir de şu senaryoya bakalım; evden çıkmadan içinde gerçekten rahat ve özgüvenli hissettiğiniz bir kombin yaptınız, belki dışarıdan bakılınca harika bir kombin değil ama içinde şahane hissediyorsunuz. Saç/makyaj da tam olarak istediğiniz gibi oldu. Evden çıkmadan son bir kez aynaya baktığınızda ne gördünüz? Çok güzel / çok yakışıklı biri size bakıyor, ruhunuz adeta zevkten dört köşe olmuş çünkü olması gerektiği gibi değil olduğunuz gibi görünüyorsunuz! Bir ruha verebileceğiniz en büyük hediye onun var oluşuna saygı duymak ve olduğu gibi olmasına izin vermektir.

“Neden” Sorusuna Cevap Vermek

Bazen “Her şeyde bir anlam arama” derler çok düşünen insanlara. Bence her şeyde bir anlam aranmalı, eğer anlam bulunamıyorsa hayatın sunacağı sürprizlere bırakmalı kendini insan. Çünkü başımıza gelen her bir şeyin, tenimize değen rüzgarın bile, bir anlamı olduğuna inanıyorum. Önce “Neden” sorusuyla başlamalı. “Bu işi neden yapıyorum”, “bu insanla neden birlikteyim”, “bu kıyafeti neden giyiyorum” vs gibi. Sorulara verdiğiniz cevaplar sizi tatmin etmiyorsa, biraz daha derin düşünmeye çalışın; kalbiniz size ne söylüyor? Yaptığınız işi neden yaptığınızı sorgulayınca verdiğiniz cevap daha çok para kazanmaksa, kendinize bir de şunu sormayı düşünebilirsiniz; “Daha çok para kazanabileceğim pek çok meslek arasından neden bunu seçtim?”

Yaptığım işlerin anlamını sorgularken ben genelde içimdeki küçük çocuğun kapısını çalarım, onun bana söyledikleri bana yol gösterir. Yetişkinler çocukları pek ciddiye almıyorlar ama bence evrenin tüm bilgeliği çocukluğumuzdaki tertemiz çarpan kalplerimizde saklı. Çocuklardan ve içimizdeki çocuktan öğrenebileceğimiz çok şey var, eğer onların seslerine kulak verebilirsek… ah bir duyabilirsek.

Bir çocuğun gözünden dünyayı görmek ve anlamak isteyenler için “Küçük Prens” kitabını okumalarını şiddetle tavsiye ederim.

🤴🏻 “…Üzerinde kırmızı bir adamın olduğu bir gezegen biliyorum. Hiçbir çiçeği koklamamış. Hiçbir yıldıza bakmamış. Hiç kimseyi sevmemiş. Hayatında toplama-çıkarma haricinde hiçbir şey yapmamış. Aynı senin gibi bütün gün tekrar eder dururdu: “Ben ciddi bir adamım! Ben ciddi bir adamım! Ve bu onu gururdan şişirirdi. Ama bir adam bile değildi, sadece bir mantardı!” (Küçük Prens)

Özgün Yanlarını Kabul Edebilmek

Merriam-Webster’a göre 2023 yılının kelimesi “authentic” yani “özgünlük” olarak belirlenmiş. Özgünlüğün son dönemlerde trend bir konu haline geldiğini de söyleyebiliriz rahatlıkla. Peki kaçımız özgün yanlarını sevgi ve şefkatle yanında taşıyabiliyor? Bu yıl keşfettiğim ve kendisiyle çok ortak bağ kurduğum bir yazar oldu; “Özgün Yanını Kucakla” blogunun ve “Affedersiniz İçe Dönük” kitabının yazarı Gözde Attila. Kendi hikayesini ve farkındalıklarını kaleme alan Gözde Attila, özgün yanlarını sevgiyle kucaklamanın önemini vurguluyor. Bunu yaparken de öyle güzel ayna tutuyor ki defalarca kez kendime dönüp içimde neler olup bittiğini sorguladım; neleri tercih ederken nelerden vazgeçtim, başarı tanımını neye veya kime koydum, benim dışımdaki insanlara nasıl baktım, neyden utandım, nelerden kaçtım, şimdi neredeyim ve ne hissediyorum? Tüm bu sorulara Gözde Attila’nın yazılarını okuduktan sonra sordum kendime. Yunus Emre ne güzel söylemiş; “İlim ilim bilmektir ilim kendin bilmektir.” Önce kendini tanıyarak başlamalı insan, sen kimsin, neyi, neden, niçin yapıyorsun?

Yine Yunus Emre’den, beni üzerine uzun uzun düşündüren şu dörtlüğü paylaşmak istiyorum;

Çevik bahri olmak gerek
Bir denize dalmak gerek
Bir inci çıkarmak gerek
Asla sarraf bilmez ola

Kim bilir kendi içimizde ne cevherler, ne inciler var kimsenin bilmediği. Bunları çıkarmak veya saklamak da yalnızca bizim elimizde olan çok büyük bir güç.

E.E. Cummings’in şu meşhur sözünü hatırlayalım;

“Seni diğerlerinden farksız yapmaya bütün gücüyle gece gündüz çalışan bir dünyada, kendin olarak kalabilmek, dünyanın en zor savaşını vermek demektir. Bu savaş bir başladı mı, artık hiç bitmez.”

Photo by Girl with red hat on Unsplash

Biz özgün yanlarımızı diğerlerinden gizlemeye çalışarak veya diğerlerine benzemek için törpüleyerek aslında ruhumuzu köreltiyor ve basit bir makinaya dönüşüyoruz zamanla. İçimizdeki gerçek “sen”e ulaşmaktan kaçıp toplumun yarattığı “biz”e dönüşmek, ardına bakmadan kendinden uzaklaşmak demektir. Örneğin ben sosyal ortamlara hızlıca adapte olabilen, herkesle eğlenceli sohbetler kurup kolayca arkadaşlık kuran biri hiçbir zaman olmadım. Bu nedenle bazı insanlar tarafından “soğuk” veya “üstten bakan” biri olarak tanımlandım uzun süre. İçten içe soğuk bir insan olmadığımı biliyordum ama bir yandan da diğerleriyle bağ kuramadığımı düşünüp bende bir tuhalık olmalı diye de düşünüyordum. Bir süre sonra fark ettim ki ben insanlarla derin sohbetler edip kuvvetli bağlar kurmayı sevdiğimi, bu yüzden de tek gecelik arkadaşlık durumunu ruhumun kabul etmediğini gördüm. Bu farkındalıktan sonra bu yönümü geliştirilmesi gereken bir yan olarak görmekten çıkıp kendi süper gücüm olarak tanımlamaya başladım. Eğer ben ruhuma dönmeseydim, beni yargılayan iç sesime yenik düşüp kendimi her zaman eksik ve yetersiz bir insan olarak görecektim.

Özetlemek gerekirse; koi balıklarının ilham veren efsanesiyle kendi özümüze yani ruhumuza dönüp onu anlamalı, başkalarına benzemeye çalışmak yerine olduğumuz gibi olmaya izin vermeliyiz. İçimizdeki çocuğa kulak vererek ruhumuzla bağ kurmalı ve bizim için anlamlı yollara girmeliyiz.

Birbirimize ayna tuttuğumuz nice farkındalık dolu günlerimiz olsun. Sevgiyle kal!

Florya Atatürk Ormanı, 2024

Beni desteklemek için yazılarımı beğenebilir ve düşüncelerini yorumlarda paylaşabilirsin! İletişime geçmek için ferhankr28@gmail.com adresine mail atman yeterli. 🫶🏼

Geçmiş yazılarımı incelemek için;

--

--

Ferhan Kır
Türkçe Yayın

Yaşama dair farkındalıklarımı yazıyorum. Profilime hoşgeldin! Substack'te de yazıyorum: https://konubendegilim.substack.com mail: ferhankr28@gmail.com