Kutsal Bağlar: Anne Miti

selvi
Türkçe Yayın
Published in
3 min readJul 15, 2019
Self-portrait of Le Brun with her daughter -Le Brun(1789)

Günümüze kadar gelmiş olan “anne miti”nden bahsedecek olursak karşımıza çocuklarının bakımını üstlenen, fedakar, onlar için her şeyi yapan kutsal bir anne figürü çıkıyor. Halbuki araştırmalar anneliğin evrensel bir davranışını belirlemiyor. Çünkü annelik sanılanın aksine, her kadına, yetiştiği kültüre, aldığı eğitimden hayallerine ve hırslarına kadar birçok değişkeni barındırabilen bir toplamdan ibaret. Bu noktadan hareketle anne sevgisi de içgüdüsel bir kodlanma haricinde yalnızca bir duygudan ve koşulların sunduğu bir sonuçtan kaynaklanıyor. Kadınların ev işlerindeki ve çocuk bakımındaki emek gücü üretkenlikten yoksun ve bir döngünün içine hapsolduğundan, erkeklerin karşılığında ekonomik gelir elde ettiği emek gücü kadınlarınkinin yanında daha değerli hale gelir. Bu şekilde yerleşmiş olan toplumsal cinsiyet rolleri kadının emeğini düşürürken erkeğin emeğini ise yükseltip, gelenekçi yapıyı güçlendirir. Bu noktada neoliberal politikaların yaptığı, kadını bu sistemde tutabilmek ve devamını sağlayabilmek adına ardı arkası kesilmeyen ev işleri,çocuk bakımı gibi döngüleri devam ettirmek ve kadının yaptığı bu tek taraflı meşguliyetleri “annelik kutsaldır” aldatmacasının arkasına gizlemektir. Anneliğin kadınlığa ve kadınlığın anneliğe indirgendiği bu noktada kadın da kendini anneliğiyle var eder ve tüm anlamını buna yükler. Çocukları için var olan, fedakar bir anne kimliğini benimser ve kalan hayatını bu kimlik üzerinden şekillendirir. Anne kimliği ve kadın kimliğinin ayrışması gereken yerde bu kimlikler birbirlerinin üzerine biner ve bir olur. Bu modern zamanda da tüm vaktini çocuklarına ayırıp tüm boş zamanını onları memnun ederek geçiren, her şeyi çocuğu için yapan anne tasviri öne çıkarılmıştır. Özellikle söylenilen “anneliğin içgüdüsel bir davranış modeli olduğu” iddiası erkekleri çocuk bakımından uzaklaştırmakta ve tüm sorumluluğu kadına yükleyen bir kandırmaca olmaktadır. Kız çocuklarının anne ile özdeşimi erkek çocuklarından daha çok olduğu için bu özdeşimler kanaatimce annelik rolünün de özdeşleşmesine ve tanınmasına sebebiyet veriyor. Sevgi dolu anneler ile büyüyen çocukların yanında sevgisiz anneler ile büyüyen çocukların da olması bu deyişleri etkisizleştirmiyor. Bu sadece annelik içgüdüsü ve sevgisi gibi deyişlere bürünmüş toplumsal cinsiyet rollerinin kadınları eve ve çocuğa hapsetmeye dayalı zincirinin bir halkası. Kullanılan söylemler ile modern annelik spekülatif bir hal alıyor ve annenin çocuğuyla oluşturduğu “doğal bağ” yüceleştirilerek sadece anneyle kurulabilecek bir “kutsal bağ” nosyonu haline gelmesini sağlıyor. Bu doğal bağın majik hale getirilmesi ve kutsallaşması ile babanın bu noktada dışta kalması ve sorumluluğu anneye bırakması meşrulaşıyor. Anne olmak kadınların hayatında toplumsal anlamda önem verdikleri ve öne çıkardıkları bir kimlik olsa da bu kimlik kadını dünyada yeniden şekillendiren (maddeleştiren) kurgulardan yalnızca bir tanesi.

“Irkı kısmen ırkçılık, cinsiyeti cinsiyetçilik, eşcinselliği de homofobi inşa etmiştir. Tarih bir abjection (dışa atma) tarihidir.Bu dışa atmanın tarihinde devlet toplumsal yapıya şeklini ve karakterini veren bir kurum olduğundan toplumsal cinsiyetlendirme iktidar tarafından pekiştirilir.

“Toplumsal cinsiyet ideolojisi, milliyetçi ve militarist düşünce üretiminin ayrılmaz bir parçasıdır.”Ordu nosyonu tarihsel olarak bakıldığında eril bir yapılanma ürünü olduğundan ve toplum tarafından erkekliğin inşasında çok önemli bir yeri oluşturduğu için devlet tarafından ulusu oluşturan temel kavramlardan biri olarak gündemin ayrılmaz bir parçasıdır. Askerlik ideasında erkek olma yolunda büyük adımlar atacaklarına inanan erkekler, kadınların toplumsal cinsiyet rollerini benimseyişleri ve militarizme destek oluşlarıyla birlikte askerlik kurumuyla ve güçlü hayallerle ilişki kurarlar.

“Askeri kurum içinde itaati öğrenen erkek, her türlü bireysel özerklik ve seçimden yoksun bırakılarak iktidarsızlaşır. Toplumsal erkeklik bu iktidarsızlık içinde kendi iktidarını üretir. Öncelikle kadınlara, beraberinde kendi içindeki farklılıklara, çocuklara, eşcinsellere, sakatlara ya da vicdani retçilere “iktidarsız kahramanlık” taslar.Eril tahakkümün militarizmden beslendiği bu noktada feminist düşünce ve anti-militarist düşünce birliği bu tahakküme karşı toplumsal cinsiyet rollerini özgürleştirmek adına önemlidir. Toplumsal cinsiyetin rollerini benimseyen ve hayatını çocuklarına adayan kadınların, annelik mitinin aslında içi politik ve kültürel etkenlerle doldurulmuş bir kavram olduğunu anlaması kadınlık ve annelik rollerinin birbirlerinden ayrı kimlikler olduğunu idrak etmelerinde kolaylık sağlayacaktır. Fedakar anne rolünü benimseyen anneler çocuklarına bağımlılık geliştirme ve aynı şekilde çocuğunda kendilerine bağımlılık geliştirmesine yol açarak çocuğun bireyselleşme gerekliliğine ket vurabilirler. Hayatının ileriki dönemlerinde problemlerini kendi başına çözebilecek bağımsız bireyler yerine her zorlukta kendini çaresiz ve bağımlı hissedecek karakter özelliklerine sahip öz yeterliliği eksik çocuklar yetiştirmek hiçbir ailenin karşılaşmak istemeyeceği bir problem. Her çocuk birey olabilmek adına önce anneden psikolojik olarak ayrılmak durumundadır.

Kadınların özgürleşmesi ve bağımsızlaşması öncelikle kendilerinin de bir birey olduklarını idrak etmelerine, hayatlarının anlamını kurdukları ilişki bağlarından ayrı değerlendirmelerine bağlıdır. Son olarak annelik sevgisi insani bir duygudur; acımasız bir yaklaşım olsa da her duygu gibi insani, belirsiz ve kusurlu olabilir.

Kaynakça

Zeynep Direk, Cinsiyetli Olmak: sosyal bilimlere feminist bakışlar, İstanbul:YKY, 2007/2019.

Facebook | Twitter | Instagram | Slack | Kodcular | Editör | Sponsor

--

--