Kuzeyin ve Hollanda’nın Venedik’i: Giethoorn

M.Cagatay TÜRK
Türkçe Yayın
Published in
7 min readOct 17, 2020

Bu yaz gezmek içip yaptığım listemde sadece Almanya’daki tarihi ve turistik yerler vardı. Ama bir arkadaşımın tavsiyesi ile Amsterdam’ın kuzeyinde bulunan, evlerinin yapım şeklinden dolayı insanların Hobbit köyü diye de adlandırdığı Giethoorn’nu da ziyaret etmeye karar verdim. Bu şirin köy beni, gördüğüm ilk dakikadan ayrıldığım son ana kadar kelimenin tam anlamıyla büyüledi diyebilirim. Geçen sene Türkiye’den gelen bir arkadaşımla da burayı ziyaret etmeyi düşünmüştük ama vaktimizin yetersiz olmasından dolayı bu ziyaretimizi ertelemek zorunda kalmıştık. Burayı gezerken; “Keşke bir yıl önce de bir yolunu bulup gelebilseymişim.” diye hayıflandım. Çünkü köyün o kadar farklı bir havası ve sıra dışı bir yerleşim tarzı var ki, sokaklarında gezerken kendinizi bir masal ülkesinde dolaşıyor gibi hissediyorsunuz. Küçükken okuduğumuz masallarda tasvir edilen köylerin ya da şehirlerin gerçeğini görmek istiyorsanız, doğru adresin Giethoorn olduğuna emin olabilirsiniz. Şimdi size beni kendine hayran bırakan, peri masallarında tasvir deilen yerlerin güzelliğine eş bu Hobbit köyünü fotoğraflar eşliğinde tanıtacak, çok uzaklarda olsanız da ruhen sizleri Giethoorn’un sokaklarında ya da daha doğru bir deyişle su kanallarında dolaştırmaya çalışacağım.

Bu seferki seyahatim de yine yaşadığım şehir olan Düsseldorf’tan başladı. Düsseldorf ile Giethoorn arası yaklaşık 250 km ve ortalama iki buçuk saatlik bir yolculukla ulaşmak mümkün. Ama Türkiye’den ya da dünyanın başka bir noktasından gelerek bu fantastik yeri gezmek isterseniz size Amsterdam hava limanını öneririm. Çünkü orası ile Giethoorn arası yaklaşık bir saat kadar. Bu sayede Amsterdam gibi mükemmel bir şehri de gezmiş olursunuz. Düsseldorf’tan trenle de Giethoorn’a ulaşmak mümkün ama hem daha ekonomik olduğu için hem de seyahat konforu açısından kendi aracımızla gitmeye tercih ettik. Hollanda sınırlarına girer girmez karşımıza çıkan Starbucks’tan kahvemi alıp yudumlamaya başladığımda keyifli bir gezi için mükemmel bir başlangıç yapmış oldum. Çünkü kahve; bir aşk,bir tutku, içmeden duramadığım iksirli bir içecektir benim için!

Kahvelerimizi içerek koyu bir muhabbet eşliğinde yolumuza devam ederken navigasyonumuzun uyarısıyla hedefimize yaklaştığımızı anladığımızda muhteşem bir gölün içinden geçiyor ve ufakta Giethoorn olduğunu bilmeden büyülü bir şehrin manzarasına bakıyorduk. Manzarasıyla görenleri büyüleyen Giethoorn’un da üzerine kurulduğu bu muhteşem gölde biraz vakit geçirmeye karar verdik. Bilhassa yaz mevsiminin sıcak günlerinde insanların yüzmek ve sörf yapmak için yoğun olarak tercih ettiği bu göl, ayrıca Giethoorn’a da bambaşka bir güzellik katıyor.

Eğer sizde aracınızla gelirseniz otomobilinizi girişindeki otoparklardan birisine park etmenizi tavsiye ederim. Çünkü, burada araçlar için sokak ya da caddeler yok. Onun yerine ulaşım kanallarla sağlanıyor. Hatta o kadar ki; acil durumlarda bile, örneğin yangın gibi, acil müdahale ekipleri kanallardan yangın yerine ulaşıyor ve olaya müdahale ediyor.

Bu şirin yerleşim alanını ziyaret eden turist sayısında son yıllarda büyük bir artış yaşanmaya başlanmış olsa da adını ilk kez 1958 yılında çekilen ve Hollanda film tarihinin kilometre taşlarından birisi sayılan “Fanfare” isimli filmden sonra duyurmuş bütün dünyaya. Son yıllarda ise bir kaç blog yazarının ve gezginin hakkında yazılar yazmasıyla uzakdoğu ülkelerinde oldukça meşhur olmuş ve onbinlerce km uzaktaki bu fantastik köye ziyaret akını başlamış. Bu yüzden ziyaret eden turist kitlesinin hatırı sayılır kısmı Uzakdoğudan.

Giethoorn’u gezmenin en güzel ve en çok tercih edilen yolu; oldukça heyecanlı ve bir o kadar da romantik kayıklarla Venedik’i andıran kanallarda şehrin içinde dolaşmak. Açıkçası bunu size kesinlikle tavsiye ediyorum. Çünkü buraya kadar gelip de kayıkla şehrin etrafını turlamamak büyük kayıp olur. Kiraladığınız kayığın büyüklüğüne ya da konforuna göre rakamları değişmekle birlikte ortalama 30€ gibi bir fiyata güzel bir kayık kiralayabilirsiniz. Tabii ki bu bir saatlik ücreti. Eğer arzu ederseniz daha uzun da kullanmak mümkün ama bir saatlik kayık gezintisinin yeterli olduğunu söyleyebilirim. İşin doğrusu ben kayıkları kullanan bir görevli olur diye düşünüyordum ama yanılmışım! Çünkü kiraladığınız kayıkları kendiniz kullanmak zorundasınız. Ama endişe etmenize gerek yok. Çünkü kullanımı oldukça basit ve bir o kadar da keyifli olan bu şirin vasıtaların üzerinde gezinirken ufak çarpmalar ya da benzer minik kazalar bile tatlı bir adrenalin yaşatıyor insana. Kayık gezintisi esnasında sizi tam bir huzur, mükemmel bir ruh dinginliği ve oldukça romantik dakikaların bekleyeceğine emin olabilirsiniz. Şehirdeki her ev tablolardan fırlamış gibi güzel, etrafı süsleyen çiçekler cennet bahçelerini andırırcasına inanılmaz, yeşil örtü ve ağaçlar ile suyun birlikte oluşturduğu ortam ve manzara gerçekten çok masalsı diyebilirim. Üstelik şehirde araç yolu olmadığı için insan huzurunu bozacak ne bir korna ne de bir trafik gürültüsü var. Kayıklar bile elektrikli olduğu için duyabileceğiniz tek ses kuş cıvıltıları. Bundan dolayı Giethoorn’da geçireceğiniz saatler ve günler sizde kesinlikle terapi etkisi yapacaktır.

UNESCO’nun Dünya Mirasları Listesinde de bulunan Giethoorn köyünde yaklaşık 2500 kişi ikamet ediyor. Yerleşim yerinde ulaşım için sadece su kanalları olması nedeniyle “Hollanda’nın Venedik’i” ya da “Kuzey’in Venedik’i” olarak da biliniyor. Sakinlerinin yaşadığı her ev görenleri kendine hayran bırakırken “burada yaşamak insanın ömrüne ömür katar” diye düşündürüyor insana. Her yerde kanallar olduğu için insanların evlerine ulaşması amacıyla yaklaşık 185 civarında tahtadan oldukça şirin köprüler inşa edilmiş. Özel mülke giden köprüleri kullanmak mümkün olmasa da yine de bir çoğunun üzerinden geçmek ya da fotoğraf çektirmek mümkün.

Aslına bakarsanız burada sosyal etkinlik adına yapılacak çok bir şey yok. Sadece doğanın, yeşilin huzurun ve sessizliğin tadını çıkarmaya odaklanmalısınız. Tabii ki yemek yiyebileceğiniz harika restoranlar ya da kahvelerinizi içebileceğiniz mükemmel manzaralı kafelerden oldukça fazla sayıda var. Şayet havanın güzel olduğu bir güne denk gelirseniz masalsı güzellikteki bahçelerine oturabilir, kahvelerinizi ya da içeceklerinizi yudumlayabilirsiniz. Bazı kafe ve restoranların gerçekten inanılmaz büyüleyici atmosferi var ki, saatlerce otursanız vaktin nasıl geçtiğini anlamazsınız. Bundan dolayı size ilk önce kayıkla şehri turlamanızı, şayet yeterince vaktiniz varsa gölün ortasındaki minik adayı ziyaret etmenizi ve turunuz bittikten sonra keyifli bir kafeye oturarak huzurla içeceklerinizi yudumlamanızı tavsiye ederim.

Giethoorn’da ziyaret edebileceğiniz ve otantik bir çiftlik evinin gündelik yaşamını keşfedebileceğiniz bir kaç tane müze var ama “Museum Giethoorn ‘t Olde Maat Uus” adındaki 1988 yılında açılmış olan müzenin en keyiflisi olduğunu söyleyebilirim. Bu müzede yerel halkın hikayelerinden geleneklerine kadar her şeyi bulabilir, şayet yorulursanız içindeki ufak ve şirin kahve köşesinde kahvelerinizi yudumlayabilir ve sevdikleriniz için hediyelik eşyalardan satın alabilirsiniz.

Zaman olarak yaz aylarını tercih etmeniz durumunda sık sık yapılan müzik festivallerini ziyaret edip eğlenebilir ya da Ağustos ayının son cumartesi gününe seyahatinizi denk getirirseniz kanallar üzerinde yapılan geçit töreni ve karnaval havasındaki etkinlik ile kendinizi bir anda büyülü bir peri masalında bulabilirsiniz. Açıkçası gelmişken burada bir hafta sonu geçirmek alacağınız keyfi daha da arttıracaktır. Daha fazla vaktiniz olacağı için şehrin her köşesini görebilir, her kafesinin ya da restoranının lezzetini tadabilir, böylece bu masalsı güzellikteki köyün hiçbir köşesini ıskalamadan iliklerinize kadar hissedebilirsiniz. Konaklamak için hotel ya da ev alternatiflerinden biri tercih edilebilir. Ağaçtan inşa edilmiş minik ama oldukça şirin ve tatlı evlerde konaklamanız durumunda sabahleyin uyanıp kapıyı ya da pencereyi açtığınızda göreceğiniz manzara sizde tarifi mümkün olmayan hisler uyandıracaktır.

Tabii ki yeryüzünün en güzel köşelerinden birisini ziyaret ediyorsanız bolca fotoğraf çekerek bu muhteşem anlarınızı ölümsüzleştirmenizi tavsiye ederim. Bakmaya doyamayacağınız arka fonlar yakalayacağınızdan emin olabilirsiniz.

Ağustos 2020 Düsseldorf, Almanya.

--

--

M.Cagatay TÜRK
Türkçe Yayın

✈️ A traveller with memories from 52 countries (so far) and passion for books, politics, economy and cryptocurrencies. Currently 📍Dusseldorf, Germany🇩🇪