Mühendislikte Felsefe, Mantık, Bilim ve Etik

Burak Kesayak
Türkçe Yayın
Published in
3 min readApr 17, 2017

Geçtiğimiz ay bir etkinliğe katılmak için kısa süreli bir şehir dışı yolculuğuna çıkmıştım. Bu süreçte sabah ve akşam saatlerinde vaktimi değerlendirebilmek için ufak bir cep kitabı okumayı hedefledim. Seçimimi Zekai Şen’in “Mühendislikte Felsefe, Mantık, Bilim ve Etik” kitabından yana kullandım. Bu yazıyla ufak bir değerlendirme şeklinde, alt başlıklarla gözlemlerimi derlemek istedim.

Mühendislikte Felsefe

“seviyorum, peşinden koşuyorum, arıyorum”

Felsefeyle tanışmam birçok kişi gibi lise sıralarında oldu. Ancak dersler felsefenin ne olduğunu, neye yaradığını, günlük hayatın neresinde olduğunu anlatmaktan ziyade, felsefe tarihini anlatmak odaklıydı. Böyle olunca savaşlar sonrası imzalanan antlaşmaların maddelerini ezberlemekten pek bir farkı kalmıyordu.

Üniversite ikinci sınıfa geçtiğimde ise yavaş yavaş felsefe kitapları okumaya başlamıştım. Politzer’in “Felsefenin Temel İlkeleri” kitabıyla ilgim artmış, sorgulamanın gerekliliğini öğrenmiştim. Bunu gündelik hayatıma uygulamayı başarırken, eğitim hayatımda dogma halindeki donuk bilgiler yığını arasında sıkıştım. Lisans eğitimimde çoğu kişide olduğu gibi verilen formüller ve sabitler, dinlerden farkı yokmuşçasına kabul ettirilmeye çalışıldı. Öyle işte, sabit, sorgulama! Örneğin; boşluğun elektrik geçirgenliği sabit, boşluğun manyetik geçirgenliği ise başka bir sabit olarak öğretildi. Daha sonra bu ikisinin çarpımının karekökünün 1’e bölümünün ışık hızına eşit olduğu söylendi. Peki ama neden bu iki sabit bir şekilde ışık hızına eşit oluyordu? Bunlar neden sabitti ve daha büyük veya daha küçük bir değerde olsalardı ne değişirdi? Kendi başıma bunları araştırmaya, okumaya çalışsam da bunlar derslerde asla sorgulanmadı. Tek amaç vardı; formülleri ezberle, doğru zamanda ve doğru yerde kullan.

Mühendislikte Mantık

“..doğru ile yanlış arasındaki akıl yürütmenin ayrımını yapan disiplin”

ve-veya-değil bağlaçları birçoğumuza matematik derslerinde öğretildi. Ancak bunların simgesel mantıktan, sözel mantığa geçişte nasıl kullanılacağından hiç bahsedilmedi. Sayısal sonuç bulundu ve orada bırakıldı. Doğrulanabilirliği veya yanlışlanabilirliği üzerine yorum yapılmadı. Sayı vardı, çıkarım yoktu.

Özellikle bulanık mantıktan hiç bahsedilmedi. Beyaz ve siyah anlatıldı, gri yokmuş gibi davranıldı. Mantığın olmadığı bir yerde mühendislikten söz edilmeye çalışıldı.

Mühendislikte Bilim

“…neden, merak ve amaç besleyen bir olgu”

Öğretilen/öğrenilen bilgilerde “Neden?” sorusu sorulmadı. Bunu sormayınca merak olmadı. Merak olmayınca amaç olmadı.

Mühendislik, bilimin pratikteki uygulaması olmasına rağmen bilimsel gelişmelerden hiç bahsedilmedi. Eğitimim sırasında Aziz Sancar nobel aldı, Canan Dağdeviren giyilebilir kalp pili geliştirdi, Mete Atatüre ışık seviyesinin gürültüsünü ölçtü ve daha nice gelişmeler oldu. Ancak örnek gösterilmesi gereken bu güzel insanlar hiç konuşulmadı.

Dünya’da 4. Sanayi Devrimi gerçekleşirken Avrupa’daki nitelikli üniversiteler genç neslini buna hazırladı. Ancak birçok koltuk sevdalısı akademisyen slaytlarından “next — next” yaparak dogmatik bilgileri ezberletme çabası içerisinde ders sürelerini doldurdu.

Mühendislikte Etik

“…hiçbir yazılı metne dayanmayan kanunlar”

Tanım böyle olunca ahlak ile eş anlamlıymış gibi bir algı oluşuyor. Ancak mühendislikte etik kavramı daha dar bir şekilde “meslek ahlakı” anlamına geliyor.

Her meslekte olması gerektiği gibi mühendisliğin de bir ahlakı var. Bilgiyi iyiye ve doğruya yönelik kullanmak hayat görüşü seçilmeli. Ancak “karın tokluğuna” nasıl mühendis çalıştırırım derdinde olan şirket yöneticileri ve “aldığım para ortada niye daha fazla çalışayım” mantığındaki çalışanlar ile genel şekilde mesleki görevini yerine getirmeme ortaya çıkıyor. Sonrası ise acı bir şekilde yapılmayan denetimler ve bakımlar… Hatır, gönül, çıkar içinde yürüyen iş ilişkileri…

Son sözler:

Günümüzde bilgiye kısa sürede ve doğru bir şekilde ulaşabilmek çok kolay. Dolayısıyla bu tip eksikleri kapatmak aslında hiç de zor değil. Bizler daha çok okumalı, daha çok öğrenmeli ve en önemlisi daha çok paylaşmalıyız. Ne olursa olsun umudumuzu yitirmeyelim.

--

--