Müzik Sınıfını YouTube’a Taşımak

ikiSekizlik’in öyküsü

Arda Arman
Türkçe Yayın
4 min readMay 23, 2020

--

Bir kara tahta, bir piyano ve renkli tebeşirler… İlkokulda müzikle tanıştığım sınıfta bundan daha fazlası yoktu. Anlamlı bir şekilde birleştikleri zaman son derece etkili olabildiklerini biliyordum. Karantina sırasında, çevremdeki insanlara değer katabilecek bir uğraş ararken, müzikle ilgili öğrendiklerimi birkaç sezonluk bir video dizisiyle anlatabileceğimi düşünmeye başladım. Böylece ortaya ikiSekizlik çıkmış oldu. Bu yazıda, projenin nasıl oluştuğunu anlatacağım.

ikiSekizlik’in öyküsü

Size son zamanlarda elimden bırakamadığım bir alışkanlığı (hayranlık da diyebilirim) anlatarak başlayayım. Birkaç haftadır KhanAcademy’deki videolarla zaman geçiriyordum. Salman Khan’ın ufak bir çalışmasıyla başlayan ve koca bir sanal eğitim merkezine dönüşen sitede ağırlıklı olarak matematik ve fen dersleri kısa videolarla gösteriliyor. Bu videoları izlerken, “öğrenciler” her dersin sonunda işledikleri konuyla ilgili birkaç soru çözüp bilgilerini ölçebiliyorlar. Bunun neredeyse bağımlılık yapan etkisini, çekim gücünü deneyimlemek için ücretsiz olarak kaydolup öğrenmeye başlayabilirsiniz.

Ben de tebeşirle yazmak istiyorum!

Beni KhanAcademy’ye bağlayan, sitedeki içeriğin sadeliği olmuştu. Siyah bir fon üzerine, pastel renkli kalemleriyle yazıp duruyor Salman Khan. Hollywood’u andıran sahneler ya da ustaca kesip biçilmiş bir görüntü yok. Saf bir düşünce akışıyla baş başa kalıp birkaç problemin çözümünü izlemekten başka yapacak bir şey de yok. İşte az önce anlattığım hayranlık ve elimdeki boş zaman birleştiğinde bu tür videoların bazı zorluklar aşıldığı zaman temel müzik bilgisine de uyarlanabileceğini düşünmeye başladım.

Kara tahtayı halletmek zor olmadı, zaten KhanAcademy’de de videoların nasıl yapıldığını açıklayan bir bölüm vardı. Ekransız, giriş modeli bir grafik tablet sayesinde kalemle yazdıklarım basit bir çizim uygulaması olan MyPaint’te renkli tebeşirlerden çıkan notalara dönüştü. Sesimi kaydetmek için de çaldığım konserlerde kullandığım ses kaydediciden fazlasına ihtiyacım olmadı. Bunları kullanarak çok sayıda konu anlatılabilir ama müzik dersi için aklımdaki listeye iki ekleme daha yapmam gerekiyordu: piyano ve metronom.

İlk zorluk, piyano klavyesini sanal ortama taşımak oldu. Derdim öğrencilerime piyano dersi vermek olmasa da müzikteki neredeyse her konu piyanoyla daha kolay hale geliyor. Notaların yerleri ve birbiriyle olan bağlantıları tuşlara bakarken daha kolay göze çarpıyor. Evimdeki dijital piyanoya bir kamera tutup bununla kendi elimi çekmek bir çözüm olabilirdi, ama bunu yaptığım zaman her örnek için bilgisayarın başından kalkmam gerekecekti. Bu yüzden, bilgisayarın ayarlarını kurcalayarak bir internet tarayıcısı penceresini yan çevirip çerçevenin içine sığdırmanın bir yolunu buldum. Üstelik bunu baş aşağı duran bir piyanoyla yapmak, işlediğim konuları çok daha kolay açıklamamı sağladı, bunu yazarak anlatmak zor ama merak ediyorsanız birinci sezonun ikinci videosuna bakabilirsiniz.

Piyanonun tuşları ve nota çizgileri aynı hizada mı duruyor?

Kara tahtaya yaptığım ikinci ekleme olan metronom, müzisyenlerin notaların sürelerini daha kesin belirleyebilmek için kullandıkları “tık tık” yapan bir alet. Aslında eski ve gürültülü bir duvar saati gibi, ama “tık”ların hızı değiştirilebiliyor, böylece saniyede bir vuruştan daha hızlı çalmak istediğimizde zamanı hızlandırabiliyoruz. Özellikle ritimlerden ve müzikteki zaman hesaplarından bahsettiğim videolarda bir metronom kullanmak zorundayım. Bunu yaparken de öğrencilerimin yalnızca “tık” seslerini duymalarını değil, vuruşun ve ölçünün (yani müzikte birkaç vuruşun birleşmesiyle oluşan zaman bütünlüğünün) neresinde olduğumuzu da görmelerini istedim. Dolayısıyla metronom da görünür olmalıydı. Bunu çözmek için de klavyenin biraz üstüne bir metronom penceresi ekledim. Böylece piyanosu ve metronomuyla tam bir sanal müzik sınıfı elde etmiş olduk.

Geriye videoları çekip bunlarla bir YouTube kanalı oluşturmak kalmıştı. Bunun için konservatuvardaki eğitimim boyunca öğrendiğim konuları İngilizce ve Almanca kaynaklarla karşılaştırıp müzik tarihine de uyacak şekilde sıraladım. Her konuyu birkaç cümleyle açıklanabilecek kısımlara ayırdım. Bu sıralamada yaptığım bazı değişiklikler sayesinde ortaya hoşuma giden bir durum çıkmış oldu. Sonra da birer birer bu konuları açıklamalı videolara çevirdim. İşlediğim konuların neredeyse hepsinde, öğrencilerin kuralları öğrenmeleri kadar şunu da düşünmelerini istiyordum: “Bu kuralı keşfeden bestecinin yerinde ben olsaydım benzer düşünceleri izleyerek aynısını ben de keşfedebilirdim!” Bunu düşünen bir öğrencinin öğrendiği ne olursa olsun konuya sevgiyle yaklaşacağından eminim. Kim kendi keşfettiği gerçeklere inanmak istemez ki?

Medium sayfamda daha önce de öğrenme yöntemleriyle ilgili yazılar yayınlamıştım. Doğru adımları izleyen herkesin, istediği her şeyi öğrenebileceğine inanıyorum. Bunun için projedeki çalışmalarımda doğru soruları doğru sırada sormaya çalıştım. İkiSekizlik bugün YouTube’da herkese açık bir kanal olarak yayınlandı. Şimdilik yalnızca 9–10 videodan oluşan bir giriş sezonunu herkese açık hale getirdim, ama yayına hazırlanan neredeyse bir bu kadar daha yeni video var. İkiSekizlik zaman içinde büyüyecek ve öğrencileriyle birlikte gelişecek...

Gelecek haftalarda, ikiSekizlik’teki konuları özetleyen, bölümlerin nasıl oluştuklarını açıklayan yazılar yayınlayacağım. Takipte kalın!

--

--