Mağdur taksicileri “vatandaşlık maaşı” ile kurtarabilir miyiz?

Nazmelis Zengin
5 min readMar 20, 2018

“Nasıl yani, yıllardır kendi sermayelerine sermaye katan bir topluluğu devlet mi besleyecek?” dediğinizi duyar gibiyim ama denemekten zarar görmeyiz diye düşünüyorum.

Yıl 2016, soğuk bir Cumartesi sabahı Üsküdar Emniyet Taksi Durağı’nda taksicilerle milletvekili Metin Külünk buluşuyor, bu buluşmanın tek gazeteci şahidi de bendeniz. Güzel bir sohbet sırasında o sırada ülkeye yeni giriş yapmış UBER bir taksicinin diline düşüyor, öbür taksici İsrail ve Rusya’ya söverken söze giriyor: “Vekilim, UBER diye bir musibet başımıza olmaya hazırlanıyor, ne yapmalıyız?” Vekil net bir biçimde, meselenin büyümeyeceğini söylüyor ve sigorta şirketlerine sözü getirip, daha gündemde olan bir sorun ile UBER’i unutturmaya çalışıyor.

Bu sıralarda UBER aldı başını yürüdü, İstanbul Taksiciler Esnaf Odası’nın “Beyfendi taksiciler gelene kadar…” sloganı ise sürekli meclise sundukları raporların içinde kaybolup gitti. Tüketicilerdeki yılların öfkesi yüz binlerce kişinin ekmek görmesini sağlayan bir mesleğin baş düşmanı haline geldi.

Başlarda vergi nedeniyle hükümetin de başını ağrıtan UBER, başarılı girişimleri ve sosyal destekleri ile Türkiye’de yerelleşme politikalarını ne kadar ciddi yürütmüş olduğunu gösterdi.

O esnada esnaf odası başkanı, İstanbul için şöyle bir açıklama yaptı:

“Kentte ulaşım için 5 kilit nokta var ve maalesef bunlar bazı ufak oluşumların elinde. Birincisi, havaalanları. Müşteri seçme yüzünden yoğun şikayetler alıyoruz. İkincisi Sultanahmet bölgesi. Maalesef burada turist harici yolcu alınmıyor. Üçüncü nokta Cehavir AVM önü. Yine aynı şekilde sadece Arap yolcu alınıyor. Dördüncü bölge Yenikapı İDO iskelesi ve beşinci bölge Taksim meydanı. Buralarda kısa mesafe yolcu almama gibi durumlar var. Burada bazı taksiciler başka taksicileri bölgeye sokmuyorlar. Halk bunlardan çok şikayetçi. İş böyle olunca halk uygulamaları tanımaya başladı. Bundan sonra mücadelemizi sürdüreceğiz. İstanbul’daki tüm taksicilere sesleniyorum: Beyefendi olacaksınız.”

Ama taksiciler beyfendi olmayı seçmediler. Bir topluluğa her şeyi dayatmak mümkün ama söz konusu ahlak oldu mu, göreceli bir kavram oldu mu maalesef içinde para bile söz konusu olsa gerçek bir karşılık bulamıyordu ve son olaylarla birlikte sarı taksiler tercih edilen olmaktan çıkmaya başladı.

Bilemiyoruz, serbest piyasa artan rekabet ile kaliteyi geliştirir diye yıllarca okuduk ama burada sadece öfke görüyoruz. Sizce neden?

En büyük darbe paylaşım ekonomisinden

Taksiciler dünyanın en efendi insanları bile olsa, bir şeylerin değişmeyeceğini düşünmek herhalde biraz aptallık olurdu. Çünkü ihtiyaçlar her geçen değişmeye devam ediyor. Ve “paylaşım ekonomisi” odaklı tüm oluşumlar piyasada diğer muadillerinin yerini almaya devam ediyor. Peki nedir bu paylaşım ekonomisi? Şöyle diyelim, Çin’de bu ekonomi altında şu anda “şemsiyeler bile” kiralanabilir hala geldi. Hatta istediğiniz şemsiyeyi, hangi şemsiye otomatından alacağınız bir uygulamaya bile dahil edildi.

İşte o şemsiyeler…

Airbnb ve UBER’in de temelini aldığı bu ekonomi, sürdürülebilirliği desteklediği için kartel çevresinde gelişim gösteren bütün piyasalara darbe vuruyor. Bir sabah iki İngiliz vatandaşı İstanbul’da bir evden apar topar çıkartılırken görüyorsanız, yaşadıklarının UBER şoförünün yediği dayaktan çok da farksız olmadığını siz de fark edeceksiniz.

Dünya otomasyonun önemli etkileri tanışmadan bir adım önce paylaşım ekonomisi ile sınanırken sanmayın ki çok yakın zamanda ağlayan UBER çalışanlarını görmeyelim. Onlar da şimdilerde sürücüsüz araçların piyasaya sürülmesi ile birlikte gözyaşı döküyorlar. Ve tüm bu istihdama bağlı değişimler hızlı bir biçimde değişmeye devam ederken insanoğlunun elinden ne yazık ki çok da bir şey gelmiyor.

Çözüm koşul aramaksızın verilen bir maaş olabilir mi?

Otomasyonun istihdama olan olumsuz etkileri nedeniyle harekete geçmeyi düşünen kimi dünya ülkeleri yepyeni bir kavramla karşımıza çıktılar. Onlar evine ekmek götüremeyen taksicileri mağdur etmemek için “universal basic income” adı verilen bir kavramla bizi tanıştırdılar. Temelini ekonomist Milton Friedman’dan alan bu teoriye göre ilerde olası teknolojiye bağlı işsizliğin önüne geçebilecek tek kurtarıcı hareket, her vatandaşa koşul aramaksızın temel gelir üzerinden maaş ödemek. Avrupa’da şimdilerde göçmenler üzerinde uygulanmaya başlanan bu maaş sistemi, şu an deney aşamasında olsa da önümüzdeki birkaç yıla daha ciddi sosyal politikalar çerçevesinde literatüre girmeye hazırlanıyor.

Şu ana kadar basic income uygulamasına dahil olan ülkeler

Uygulandığı yerlerde güzel sonuçlar veren vatandaşlık maaşı denemeleri Namibiya’da 2008–2009 arası uygulanmış ve bölgede çocuk ölümlerinden suç oranlarına kadar birçok şeyi azaltırken ekonomik faaliyetleri de güçlendirmiş.

Çok yakın zamanda Finlandiya’da da uygulanmaya başlanacak bu uygulama ile yalnızca otomasyona bağlı işsizliğin değil, yaşlanan nüfusun da yol açtığı işsizliğin önüne geçilmeye çalışılacak. Fransa’da yüksek genç işsizliğin önüne geçmek için şu aralar 18 yaşını geçen her gence 750 dolar civarında bir maaşı ödemek için kollarını sıvadı. Birçok ekonomik soruna çözüm getirme potansiyeli olan vatandaşlık maaşı Türkiye’de nasıl karşılık bulur sizce?

Mesela işsiz kalan taksiciler devletten bu konuda istekte bulunsa istediklerini alabilirler mi?

Cevabını verelim hemen, imkansız değil. Mümkün. Paylaşım ekonomisinin yol açtığı zarardan etkilenen taksiciler değil, birçok meslek grubunun bundan faydalanarak maaş alabilmesi mümkün ama sizce taksiciler bunu ister mi?

İşte onu hiç sanmıyorum. Kaygıları üzerine bugün bir araştırma yapılsa taksicilerin yüzde kaçı evine ekmek götürmeyi dert edinir bilemeyiz ama çoğu zaten bu mesleği ikinci meslek olarak tercih ettiği için dertleri genelde “daha fazla kazanmak” üzerine. Geçtiğimiz sene yapılan bir araştırma da bunu gösteriyor. Çalışan taksicilerin yüzde 45’i emeklilik sonrası bu mesleği tercih edenlerden oluşuyor. Yani ortada topyekun bir işsizlik söz konusu değil. Bir iş bulamadığı için bu mesleğe yönelenlerin sayısı ise yüzde 25. İşte bu kitleyi mutlu edebilmek adına bir şeyler yapılabilir mi onu iyi düşünmek gerekiyor. Eğer güç sahiplerinin sahici derdi taksicilerin evine ekmek götürmesi ise vatandaşlık maaşı üzerinden hazırladıkları bir raporu hükumete sunması çok da zor değil. Ama gelin görün ki bunu kimsenin yapacağını düşünmüyorum. İstediği kadar muhalif olsun, haksızın yanında olduğunu ifade eder olsun, birilerinin tek bir derdi var o da taksi plakalarından elde ettikleri geliri koruyabilmek…

Podcast| Youtube | Slack | Facebook | Twitter | Instagram | Kodcular

--

--

Nazmelis Zengin

Social media, Social journalism, Generation y(Millennials), yuccies