Macera Dolu Bir Doğa Etkinliği; Ormanda Tırmanış

M.Cagatay TÜRK
Türkçe Yayın
Published in
6 min readAug 21, 2020

Eskiden doğada icra edilen spor aktivitelerini pek sevmezdim. Bundan dolayı da Türkiye’deyken herhangi bir aktiviteye katıldığımı hatırlamıyorum. Fırsatını bulduğum an çantamı alıp yeni bir ülkenin yolunu tutardım. Herhalde epey fırsatım olmuş -ya da gezmeyi çok sevdiğim için ben fırsat oluşturmuşum, şu anda tam karar veremedim - geriye dönüp baktığımda onlarca ülkeye seyahat etmişim. Buna rağmen, ne yazık ki, kendi ülkemde gezip gördüğüm şehir sayısı, gördüğüm ülke sayısının yarısı kadar bile etmiyor.

Serbest zamanlarımı hep şehirlerde geçirince doğada yapılan herhangi bir etkinliğe de hiç iştirak etmemişim haliyle. Çevremdeki insanlar tarafından “Plaza adamı’’ olarak tanımlanmam da bu mesafeli duruşumdan olsa gerek. İşin doğrusu, inkar etmiyorum, Almanya’da yaşamaya başlayacağım zamana kadar biraz öyleydim. Fakat bu anlamda Almanya benim sadece yaşam tarzımı değiştirmekle kalmadı aynı zamanda karakterimi de pozitif yönde etkiledi. Doğayla iç içe yaşayan Almanların çevre ve doğa sevgisi de bir anlamda bana örnek oldu. Yaşadığım şehrin bana sunduğu imkanlar da zamanla onları özümsememe neden oldu.

Geçtiğimiz mayıs ayında bir Alman arkadaşımın tavsiyesiyle üye olduğum dernek aracılığıyla yaptığım etkinlikler beni hem doğa sporlarına karşı ilgili hale getirmeye hem de oldukça mutlu etmeye başladı. Ağırlıklı olarak Alman olmayan yabancı uyruklu insanların bir araya geldiği bu dernek vesilesiyle her iki haftada bir çoğunlukla trekking ama bazen de ormanda kapm, tırmanma ya da daha adrenalinli aktiviteler yapıyoruz. Bir sonraki etkinliğimiz bisiklet turu ile başlayacak, sonra kano ile devam edecek ve mangal partisi ile bitecek. Söz konusu etkinliği ve yapıldığı yeri tanıtan ayrı bir yazıyı da burada paylaşacağım. Bu hafta sonu yaptığım etkinlik ise; ormanda tırmanış. İngilizcesi “Climbing Forest” olan bu spora Almanlar “Kletterwald” diyorlar. Türkiye’de sanırım “İpli Parkur” ya da “Macera Ormanı” diye adlandırılmış. Bu etkinlik vesilesiyle sizlere Almanya’nın en büyük 2. Klatterwald parkurunu kendi yaptığım etkinlik ve bizzat çektiğim fotoğraflar eşliğinde tanıtacağım.

Düsseldorf’dan yaklaşık bir saat süren bir yolculuktan sonra ulaşacağınız, tarifi adete imkansız güzellikteki bu ormanlık alan Wetter (Ruhr) şehrinde. Bu şehir Bochum ile Dortmund arasında onlara nazaran biraz daha küçük ama oldukça şirin ve güzel bir yerleşim alanı. Almanların ağırlıklı olarak varlıklı kesiminin ikamet ettiği yerleşim yerlerine yakın bir ormanlık alanın içine kurulmuş aktivitenin yapılacağı macera dolu parkur.

Sabah 10:00’da açılan spor alanı akşam 19:00’a kadar hizmet veriyor. Etkinlik alanında 14 farklı parkur ve 150 çeşit aktivite yapacağınız bölümler mevcut. Yetişkinler için yaklaşık 4 saat süren bu etkinlik karşılığında 20€ ödeme yapmanız gerekiyor. Almanya için pek pahalı olduğu söylenemez. Ama buraya gelmeden önce eldiven, kask ve kesinlikle uygun bir ayakkabı temin etmelisiniz.

Öncelikle parkurda dikkat etmeniz gereken önemli kurallar hakkında bilgilendiriliyorsunuz. Sonra zorluk derecesine göre 1’den 14’e kadar sıralanmış parkurlardan birisini seçiyor ve maceraya başlıyorsunuz. Sizlere bu noktada tavsiyem kolaydan zora doğru parkurları takip etmeniz. Normalde biz de planlamamızı bu şekilde yaptık ama bizim önümüzde bulunan bir kız - herhalde yükseklik korkusu vardı ve kendisi de bu korkuyu o an fark etti - daha parkurun başlangıcında, ipe asılı olarak karşıya geçme görevini yapamayınca parkur tıkandı ve dolayısıyla biz de geri dönmek zorunda kaldık. Neyse ki bu olay daha aksiyonun başında yaşandı ve biz çok vakit kaybetmeden başka parkurlara geçebildik. Kıza ne mi oldu? Profesyonel bir ekip tarafından sağlanan ve yaklaşık bir saat süren psikolojik ve fiziksel desteğin sonunda sağ salim yere indirildi.

Başlangıç noktasında size verilen çengeli, güvenlik halatını parkurun güvenlik halatına taktığınız andan itibaren artık Rubikon’u* geçmiş oluyorsunuz ve geri dönüşünüz olmuyor. Çünkü arkanızdan sizi takip eden diğer insanların geriye doğru gitme şansları yok ve ancak bitiş noktasından parkuru terk edebilirsiniz. Yukarıdaki örnekten de anlaşılacağı gibi başlamadan iyice düşünmenizi tavsiye ediyorum. Eğer yükseklik korkunuz varsa ya da 4–5 saat boyunca spor yapacak kondisyonunuz yoksa sizin için biraz yorucu, belki de tehlikeli olabilir. Açıkçası ilk başta ben de biraz endişelenmedim dersem yalan söylemiş olurum. Çünkü hayatımda ilk defa yapacaktım ve bazı ön yargılarım vardı. Yeni şeyleri deneyimleme tutkum endişelerimden çok daha güçlü olduğu için bir elbise gibi giydiğim, güvenlik halatlarına bağlı çengeli parkurun ana halatına taktım ve Rubikon’u geçmek için ilk adımı attım. Yaşadığım heyecan ve adrenalin patlamasını herhalde en son, Amsterdam’da “Pasta” yedikten sonra yaşamıştım!

Bazı parkurlarda yapılması gereken görevler gerçekten çok yaratıcı ve zaman zaman korkutucu olabiliyor. Bir kaç yerde ciddi gerildim ve kendimi motive etmek için 3–5 dakika beklemek zorunda kaldım. Ama ekip olarak hareket ettiğimiz için herkes birbirini cesaretlendiriyor ve motive ediyordu. Ben grubun ortalarında bulunuyordum ve benim önümde, daha önce bu parkurları bir kaç kez denemiş bir arkadaşımın olması benim için bir şanstı. Tüm bunlarla birlikte, parkurda verdiğiniz mücadelede fiziksel olarak bir yardım alabilmeniz söz konusu değil. Dengemi kaybedip, havada asılı kaldığım bir parkurda, korku ve telaş içerisindeki uzun bir mücadele sonucu, ancak büyük bir efor harcayarak yeniden düzeneğin üzerine tırmanabildim.

Buraya kesinlikle bahar ya da yaz mevsiminde gitmenizi tavsiye ederim. Çünkü tüm parkurlar ormanlık alanın içine kurulduğu için aktiviteler esnasında yeşili ve doğayı iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Bazen bir hayli uzun kayarak geride bırakmanız gereken etaplarda, muhteşem bir yeşilliğin içinden geçerek havada süzülüyorsunuz ve bu size tarifi mümkün olmayan bir mutluluk ve adrenalin yaşatıyor. Aynı etkinliği boş bir arazide gerçekleştirseniz, sizde benzer etkiyi meydana getirmeyecektir. Aynı zamanda yer yer bölgeden kıvrılarak geçen Ruhr nehrinin de eşsiz manzarasını seyretme imkanı yakalıyorsunuz.

Toplamda 4 saat boyunca kısmen korku ama daha çok heyacanla yaptığım bu aktivite esnasında hayatımda hiç yaşamadığım bir deneyim tatmış oldum. Dört saat boyunca kafamın içi tamamen boşaldı ve günlük dertlerden ya da unutmakta güçlük çektiğim sıkıntılardan hiçbirisi aklıma gelmedi. Sadece o esnada yaptığım atlayışa, tırmanışa ya da verdiğim mücadeleye odaklandım. Bu yönüyle inanılmaz terapi edici bir yanı olduğunu söyleyebilirim. Açıkçası neden daha önce deneyimlemedim diye kendime kızıyorum.

Etkinliğin yapıldığı yerde çok harika bir de kafe var. Etkinliği tamamladıktan sonra bir şeyler içmek için kesinlikle kafenin terasına çıkın sonra da oradan yeşili, doğayı ve Ruhr nehrini seyrederek bir yorgunluk kahvesi içmeyi ihmal etmeyin.

*Rubikon’u Geçmek; Rubikon, İtalya’nın kuzey doğu tarafında bir nehir. Batıda “Rubikon’u Geçmek” deyimi dönüşü olmayan bir duruma geçmek anlamında kullanılır. Bu deyim tarihte M.Ö. 49 yılında Rubikon nehrinin Julius Sezar ve ordusu tarafından geçilmesinden sonra dönüşü olmayan başlangıçlar için söylenmeye başlanmıştır. Bu izinsiz geçiş Roma yönetimi tarafından ayaklanma eylemi olarak kabul edilmiştir. Sezar ve ordusu Rubikon nehrini geçtiği zaman Türkçe deyişle “Bütün gemiler yakılmıştır!” Pişman bile olunsa sonunda çoğunlukla ölüm vardır. O yüzden ya başarmak gerekir ya da geri dönüşü olmayan yola girildiği için sonucuna katlanmak gerekir.

Ağustos 2020 Düsseldorf, Almanya.

--

--

M.Cagatay TÜRK
Türkçe Yayın

A traveller with memories from 52 countries and passion for books, politics, economy and cryptocurrencies. Currently 📍Dusseldorf, Germany🇩🇪 IG:mcagatayturk