Markanız Hakkında İlk Bunu Yazın

Hubeyb Karaca
Türkçe Yayın
Published in
3 min readJan 9, 2023
“Marka manifestosu bir markanın şablonudur, sözcükler halindeki DNA’sıdır.” Luke Sullivan

Bir markanız olmasını istiyorsanız ya da hali hazırda yürüttüğünüz işinizde markalaşmak istiyorsanız ancak nereden başlayacağınız konusunda şüpheniz varsa, ilk adımınız bir marka manifestosu yazmaktır.

Marka manifestosu, bir markanın mihenk taşıdır. Ondan sonra uygulayacağınız bütün uygulamaları bu mihenk taşına nispetle değerlendirirsiniz. Marka manifestosu, gerçek kuzeyi gösteren bir pusuladır. İş geliştirmelerinizde ya da reklam çalışmalarınızda bir sıçrama noktasıdır.

Marka manifestosu, markanızın neden var olduğunu, amacının ne olduğunu, markanızın ruhunu kazıdığınız tabletlerdir.

Marka manifestonuz size bir çerçeve sunar ve savrulmanızı önler. İş dünyası canlıdır, dinamikleri her an değişmeye müsaittir ve sürekli içerisinde fırsatlar barındırır. Ancak bazı durumlarda yanında belli tuzakları da taşır. Size fırsat olarak görünen, aslında sizi yolunuzdan saptıracak ve iç tutarlılığınızı bozacak bir adım olabilir. İşte bu nokta da manifestonuza geri döner ve kim olduğunuzu sorarsınız.

Sen Nasıl İstersen

Bu nedenle marka manifestonuzu yazarken mümkün olduğunca enerjinizi ve ruhunuzu yansıtmalısınız. Kravatınızı genişletin hatta gerekirse çıkartın. Sıkıcı ve dinleyenlerin zorla alkışladığı bir duyuru yapmıyorsunuz, varlığınızın asıl nedenini haykırıyorsunuz.

İşte size bir marka manifestosu örneği: Factory Karaköy

Başarmak Tek Seçenek

Factory Karaköy, bulunduğu konuma sıfırdan, sadece güçlü bir inançla geldi ve onu sıfıra döndürecek tek şey de başarmaya olan bu inancın kaybolmasıyla olur.

Factory Karaköy, istediğimizi, istediğimiz şekilde elde etmenin mümkün olduğu bir dünyanın parçasıdır. Hayır, her türlü imkânın önümüze serileceğini söylemiyoruz. İmkansızlığı kabul etmediğimizi duyuruyoruz. Hikayemizden kısaca bahsedelim ki anlattıklarımız, bir sonrakini izlemeye yetecek kadar bile motive edemeyen motivasyon videolarıyla aynı etkiyi vermesin.

Factory Karaköy, bundan beş yıl önce sadece bir hayalden ibaretti. Hayalden, proje dosyasına dönüşmesi bir yılı aldı. Sonraki iki yıl boyunca da onlarca yatırımcının karşısında örselendi, parçalandı, koparıldı ve sürekli henüz gerçekleşmemiş varlığını korumaya çalıştı. Factory Karaköy’ün kurucusu Abdulkadir Karaca (korkmayın, bu yazıyı kendisi yazmadı yani kendinden 3. tekil şahıs gibi bahseden bir şizofrenin yazısı değil) bu projeyi gerçekleştirmek için tek kuruş sermaye yatırmadı. Onun sermayesi paradan daha değerliydi: 10 yılı aşkın sektör bilgisi, yıllarca ilmek ilmek dokuduğu itibarı ve başarmaya olan inancı. Bu nedenle, yöneticiliğini yaptığı markayı bırakıp hayallerini gerçekleştirmek için kollarını sıvadı. En büyük savaşı da tam burada verdi.

Hayallerin en zayıf olduğu an, gerçeğe en yakın oldukları andır. Factory Karaköy’de de öyle oldu. Hayalden, projeye döndüğü zaman her türlü saldırıya da açık hale geldi. Onlarca kapı yüzüne kapandı, yatırımcılar tarafından sürekli, daha çok para kazanmak amacıyla ekleme ya da çıkarma şartları sunuldu. Şartlara teslim olmadan ikna etme süreci de tam iki yıl sürdü. Tüm umutların tükenmeye yüz tuttuğu an ise sonunda aranan yatırımcı bulundu. Factory Karaköy, artık Karaköy’ün kafeler sokağının köşesinde ete kemiğe bürünmüştü.

Factory Karaköy’ün ruhu tam yerini bulmuştu. Hem ekip hem de gelen misafirler aynı duyguyu paylaşıyorlardı. Mükemmel bir şekilde geçen bir yılın ardından ise hiç beklenmedik bir şey olmuştu: Factory Karaköy’ün, yatırımcısıyla aynı vizyonu taşımadığı ortaya çıktı. Factory Karaköy bir kez daha saldırı altındaydı. Bu saldırıya cevap ise ortaklıktan ayrılmak oldu. Tek bir farkla: 21 kişilik tüm ekip de Abdulkadir Karaca’yla birlikte istifa etti. Tüm ekip Factory Karaköy ruhunu ve değerlerini tekrar yaşatmak için aynı sokakta bir araya geldi.

Factory Karaköy ruhunu yaşamak, ne yaptığınla ilgili değil, nasıl yaptığınla ilgilidir. Mükemmeli aramaktır. Önüne çıkan engellerin üzerine gitmektir. Doğru bildiğinden taviz vermemek, yeni bir yol açmaktır.

Bir Factory Karaköy çalışanı, eğer tatlı tezgâhındaysa ve ürünlerinde beklenmedik en ufak bir hata olursa satışı durdurur. Çikolatası, istediği kıvamda değilse mükemmel kıvama tekrar ulaşana dek yenisini yapar. Eğer barista ise ve kalibrasyon kayması tespit ederse, yeniden ayarlayana dek kahve yapmayı durdurur.

Biz, seçeneksiz bırakılmış bir jenerasyonuz. Ne yöne bakacağımız da ne yapıp ne yapamayacağımız da biz daha doğmadan belirlendi. Ömrümüzün ilk yarısı “zorunlu” görevlerden ibaret, ikinci yarısı ise bir illüzyondan.

Öyleyse yapmak için doğduğumuz şeyi yapalım. İstemediğimiz işleri, istediğimiz mükemmelliğe ulaştıralım ve istenilmeye değer bir dünya kuralım. Sosyal medya profillerini bir şikâyet duvarı haline getirenlere işlerin nasıl yapıldığını gösterelim. Kendi seçeneklerini oluşturmanın ve imkânsızlıklar içinde kendi yolunu çizmenin mümkün olduğunu bize her gün hatırlatan Factory Karaköy ruhuna sahip çıkalım. Ve tüm çabalarımızın sonunda, ödül olarak bir Factory Karaköy çikolatasını kendi zevkimize göre tasarlamanın hazzını sonuna kadar yaşayalım. Bunu hakettik.

Factory Karaköy

“Sen Nasıl İstersen!”

--

--