Marslılar ile Ne Zaman Tanışacağız?

Yerle gök arasında nice şeyler var ki Horatio,
Senin okulda bellediklerin düşüne bile giremez.

Mansur Yüksel
Türkçe Yayın
5 min readNov 27, 2020

--

Tevekkeli söylememiş bay Shakespeare.

Hal böyle iken gizemini! koruyan bir gezegen var ki sadece gizemini değil gerçeklerini de korumakta. Hani Mars ismiyle maruf şu bildiğimiz! kızıl gezegen.

Hatta arada bir dünya gözü ile gördüğümüz zannımca onlarında Mars gözü ile gördüğümüzü gördükleri ve nasıl ki dünyada yaşam varsa orada da bu kadar bir yaşam var dediğim gezegen. Evet, yüksek sesle hayat yok denildiği benimde malumum lakin, bir yandan var diyen kısık seslerin çığlığı kulaklarımıza göz kırpıyor, bunu duymazdan gelemeyiz.

Gören ve duyan?

Kulakların görmesi şurada dursun. İşaretler çok fazla olsa da görebilecek, gördüğünün farkına varabilecek gözler lazım.

Sen nereden duydun ki dediğinizi görür gibiyim!

Bilmediklerimizin mantığımızla açıklayamadıklarımızın yanında, bildiklerimiz daha doğrusu bildiğimizi sandıklarımız oldukça zavallı kalıyor.

Başlıktaki soruyu kendine sormayan vardır belki ama bunu aklından geçirmeyen yoktur. Peki içten içe düşünürken ne oldu da kalemime vurdu? Buyurun size de daldığım hayret ummanından bir katre ikram edeyim…

Kendi kendime tasavvur ettiğim bir hayalin müşahhas resmini, hiç görmeyi ummadığım bir mecrada görmek ve gördüğüm şeyi sadece görmek değil görenleri görmekti beni vurup, sarsan.

Hemen hazıra o görseli görmek tesir verir mi size sanmıyorum zira sefere çıkmadan, serden geçmeden zafere ulaşmak yavandır. Hele birde zafer’le değil seferle memur iken. Buna teşebbüs beyhude olur.

O görsele gelmeden önce bana bu merak kementini atan İnsan ve Hayat’ın Şubat 2016 da ki kapağındaki “Merihten yeni bir haber var mı?” sorusuna aynı dergi cevabı bu ay Kasım 2020 de bir içerik yazısı “Sene 1879 Merihten işaret var” ile verdi.

Trajikomik olan şu ki bu yazılar içinde bulunduğumuz teknolojik çağın nimetleri ile kaleme alınan yazılar değil arşivlerden istifadeyle yazılmış.
Birisi 3 Eylül 1926 diğeri 18 Ağustos 1894.

19. yüzyıl nerede 21. yüzyıl nerede 2 asır önceki teknoloji ile şimdiki teknoloji arasındaki farkı izahtan haya ederim. Müşahhas bir misal vereyim de bana hak vermekle ne kadar haklı olduğunuzun hakikati ayan ola.

Yıl 1879. Yer, İtalya. Gözlemci Giovanni Schiaperelli 22 santimlik teleskobuyla, Merih’in ilk haritalandırma işlemini yapıyor.

Şu an nice gelişmiş teleskoplar var ki en çarpıcılarından biri şu gördüğünüz uçan gözlem evi ki kendisi Boeng747 den modifiye edilmiş ve On binlerce km yükseğe çıkıyor strastosphere de uçabiliyor. Bu uçuş kabiliyeti, Dünya atmosferi üzerindeki tüm su buharının üzerine çıkması demek. Zira su buharı kızıl ötesi ışınların yere kadar ulaşmasına engel olduğu için yukarıda daha sağlıklı gözlem yapılabiliyor. Gördüğünüz siyah bölümde de 2,5 metre çaplı bir teleskop var.
Farkın ne kadar büyük olduğunu varın siz tahayyül edin!

Sofia Uçak Gözlemevi

Teleskobu da geçtim Marsa 1960'dan beri araç gönderiliyor. Hatta 1969 da Mars’a ulaşan Mariner-6 ve Mariner-7 araçları Dünya’ya iki yüz kadar Mars fotoğrafı gönderdiler. Ve 99 dan beri Rover gönderiliyor. Sadece Amerika 11 kez Marsa fırlatma yaptı ve son fırlatılan Atlas 5 ile 9. kez araç indirecek ki bunu içinde helikopter “Ingenuity” de var.

Şimdi, dört gözle 18 şubat 2021 yılını bekliyor oluciğiz ki bu da merakımın temelini atan derginin yayınlanmasından tam 5 yıl sonrasına tekabül ediyor. Bu konu üzerine nice yazılar kaleme alındı meraklılarına kaynağını aşağıda seve seve bırakıyorum. Hatta bunu bir görev biliyorum zira nice bilgisine güvendiğimiz kurumlar bize yalan söylüyor olabilir.

Niye mi?

Zira, en küçük böceklerin cinsini, türünü tayin gibi şeylere ömürlerini sarf edip çalışarak hayal ve hatıra gelmez bunca keşifler yapıyorlar.

Bunlardan binlerce fikir ve hüner sahibi ise Şark lisanları ile uğraşıp duruyor da 1400 seneden beri dünyanın pek büyük bir kısmına yayılmış İslamiyet’e dair elde yüz binlerce kitap varken bu dinin hakikati, Avrupa’ya bu kadar meçhul kalıyor! Bu hal, şayan-ı hayret değil midir?

Kim bilir belki orası gezegence müslüman kardeşlerimizin ikemetgahı ve NASA bunun malumatını gizliyor, çıkarlarına ve maksatlarına zıt olduğu içün(varın siz komplo teorisi olarak düşünün ama benim içün daha ötesi bir hakikatin gizlendiği tezi olarak kalsın)

Sadece kulaktan dolma bilgilerle kendimizi sınırlamanız zatımıza yaptığınız kötülüklerin büyüklerindendir, nasıl ki bir konu hakkında daha önce öyle duyduk diye sebepsiz yere o bilginin doğru olduğuna inanma gafletine düşüyor kendimizi kandırıyorsak bu da en az onun kadar kötü.

Gelelim benim Merih’i nasıl tahayyül ettiğime…

Malumu aliniz çokça Mars yüzeyine ait fotoğraf gördük ama hepsi kızıllıktan öte geçmeyen birbirinin benzeri ve hani hayat varda neden yüzeyinde hiç emaresi yok dedirten kareler idi. Sonra okuduğum şu 1926’da yayınlanan yazının verdiği malumat…

“Merih bizden eski bir hayata malik olduğu için oradaki insanların bizden daha medeni daha ileri oldukları kabul edilmektedir. Merih’te hayat başladığı zaman bizim küremiz henüz duman halinde idi, küremizde hayat başladığı zaman Merih’te insanlar bizim kadar eskimişlerdi…”

Onlarla muhabere edememekliğimizin en önemli sebebi bizim henüz Merih’le haberleşecek kadar kuvvetli araçlara sahip olmayışımıza atfedilmektedir.

Yani dolayısıyla bizden teknoloji olarak daha gelişmiş olduklarını bu satırlar ispat edercesine cevaplıyordu.

Hal böyle olunca bende hımm öyleyse bizim gördüğümüz kızıllığın altında bir yaşam var olabilir belki bu şekilde gezegenin atmosferini koruyacak tarzda kalkan yapmış olabilir ya da bu sadece kabuğudur içinde yaşıyorlardır diye bir tahayyül hasıl olmuştu…
Ki hala varlığını korumakta iken şu mezkur meşhur görseli görmek beni hala hayretlere gark etmekte.

Çamlıca Çocuk Ekim 2020

Yazıma Refik Halid’in 1954 yılındaki yazısında Merihli ile farazi konuşması ile nihayete erdireyim.

“Zira bizim sizler hakkında artık bilmediğimiz bir nokta kalmadı. Hâlbuki dünya sakinleri Merih’i ve üzerindekileri hiç tanımıyor. En tuhafımıza giden şu övündüğünüz icatlardır. Mesela en yenisini ele alalım: Televizyon, Merih’te ecdadımız bunu iki asır önce seyrederdi. Merih’te harp yoktur. Beş yüz bin seneden beri silah kullanılmıyor. Harp ve silah çok ibtidaî, fikri olgunluğa erişememiş, aynı zamanda gelişmeye elverişsiz küçük kafalı ve bozuk ahlaklı mahlûkların işidir…”

Teşrifleriniz içün teşekkür ediyorum!

Kaynakça:

Her daim, okurken günün stres, yorgunluk ve halsizliklerin yerinde huzur, keyif ve ferahlıkla dolduran sayfalarınız olsun!

--

--

Mansur Yüksel
Türkçe Yayın

“-Herkes okusun diye mi yazıyorsun? -Hayır, kimse okuyamadım demesin diye yazıyorum.”