Masalcı — Erhan Altunay
Aslında bunları anlatmak ne derece doğru bilemiyorum. Masalcı’nın masalı ve bu süreçle birlikte başımıza gelen gizemli olayları sosyal medyada paylaştıkça insanlar tek bir sorunun cevabını öğrenmek istediler: “Yazdıklarınız gerçek mi?” “Evet” ya da “Hayır” diye cevaplanabileceği varsayılan bu sorunun cevabı benim açımdan o kadar da kolay değil. Kitapta kurguladığım yerler var tabii ki ama gerçek olan yanı daha fazla. Ama neye göre gerçek? Gerçek ne biliyor muyuz? Bilmediğimiz o kadar şey varken, bir olayı gerçek ya da değil diye yargılamak bize düşmez sanırım.
Erhan Altunay, 2016 yılında yayına verdiği Masalcı kitabına bu cümleler ile başlıyor. Kitabının ön sözünü Eylül ayında, Bahreyn’de yazmış. Normalde o aylarda aşırı sıcak olan ülkede belki de kuzeyden gelen serin bir rüzgarı yakaladı ve bizler için bu satırları kaleme aldı.
Okumak bana ne yazık ki ancak 2020 senesinde nasip olabildi. Kitap içeriği hakkında hafif detaylıca konuşmadan önce yüzeysel olarak birkaç kelime söylemek istiyorum. Okuyun. Güzel bir eser ortaya konmuş.
İstanbul’un An’ları
Dan Brown’un ülkeler arasında geçen şifrelerle dolu romanlarından sıkılan bir jenerasyona, tarihin hemen hemen her an’ında var olan İstanbul’u farklı zaman perdeleriyle gösteriyor Erhan Bey. Bunu da hayali bir karakter oluşturmadan kendisini olayın içine sokarak çok hoş bir dille anlatıyor.
Erhan Altunay’ın okuduğum ilk kitabı olduğu için diğer kitaplarına göre bir karşılaştırma yapamayacağım. Fakat güzel bir roman üslubuna sahip olduğunu söyleyebilirim.
Gerçek şifreler, şifre oldukları dahi anlaşılamayanlardır, diye düşünüyorum. Erhan Altunay kitabın içindeki şifreleri güzel gizlemiş. En azından güzel gizlenmiş izlenimini çok güzel vermiş. Olayların gerçekliğini bize sorgulatacak tatta gerçeği ve masal olduğuna inandıracak kıvamda şüpheyi kitabına yerleştirmiş. Bu sebeple okuması oldukça sürükleyici ve düşündürücü.
Kurt Krallığı neresi, Boğa Krallığı şunlar mı, büyücü kim, çoban kim? Sorular sormaktan kendinizi alamayacaksınız. Cevaplara da ulaşacaksınız ancak asla cevapların doğru cevaplar mı olduğunu anlayamayacaksınız. Çünkü kitabın kahramanı Erhan da anlayamıyor.
Bu satırdan sonra kitaba dair hafif bilgiler ile incelememe devam edeceğim. Kitabı kendisi keşfetmek isteyen siz değerli okurları keşiflerinden sonra beklerim.
Kim Bu Masalcı?
Bir varmış bir yokmuş… Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal iken, pireler berber iken, ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken, çok eski zamanlarda bir krallık varmış. Bu krallığın adı Kurt Krallığı’ymış…
Kitabın içinde bir masal var. Boğa Krallığının ve Kurt Krallığının hikayesini anlatıyor. Olaya büyücüler, çobanlar, yaşlı adamlar karışıyor ve aslında bu günlerde yaşamış herkese tanıdık gelen bir hikayeyi içinde gizliyor. Gizliyor ancak içten içe sürekli bu gizemi çözmek için sizi de davet ediyor. Çok fazla masal vermiyor, size tahmin etmek ve düşünmek için zaman bırakıyor.
Bu masalı da yaşlı bir adam anlatıyor; Masalcı.
Erhan’ın bir kitap ararken, sahafta karşılaştığı bu adam onu zamanlar arasında dolaştırıyor. Bilerek ve isteyerek kendisinin dahil olduğu bir keşfe çekiyor onu. Erhan’ı kullanıyor gibi gözüküyor bir noktada ancak bana göre ona ihtiyacı olduğu için yapıyor bütün bunları.
Kısaca Masalcı kitaba adını veren karakter gibi anlatılıyor. Bir oradan çıkıyor, bir buradan. Erhan’ı da, okuyucuyu da meraklandırmaya bayılıyor. Bir de felsefi konuşmalara bayılıyor.
An’lar ve Anılar
Özünde Erhan’ın anılarını dinliyoruz. Bu sebeple her ne kadar kitap o yaşlı adamı Masalcı olarak önümüze koysa da, gerçek masalcı kesinlikle Erhan Altunay diye düşünüyorum. Yani karşımızda Inception misali bir masal silsilesi var. Erhan bir masal anlatıyor, an’lar arasında dolaşıyor ve birisi ona bir masal anlatıyor. O masalda da krallıklar benlikleriyle savaşıyor ve kazanmak için hep bir masaldan gelen ipucunu takip ediyorlar.
An’lardan anılar oluşuyor. Anılar da yeni an’lar oluşturuyor. Ön sözünde yazdığı gibi Erhan Altunay’ın; Gerçek ne biliyor muyuz?
Masal Nerede Başlıyor? Gerçek Nerede Bitiyor?
Ben ön sözdeki yargılamamak kısmına uyarak okudum kitabı. Kitap bir masaldı. Ama gerçekti de. Krallıkların olduğu masalda çoban büyüyü bozmak için hep masalları dinledi. Bu masal içindeki masal gibi geliyor bana. Görmesini bilene masallar güzel şeyler anlatır. Çünkü her masal bir yaşanmışlığı taşır.
Bu sebeple masalın nerede başladığı aslında önemli olmuyor. Masal sizin bulunduğunuz an’da başlıyor. Ben bu satırları yazarken başlıyor. Karaköy’de ve Balat’ta başlıyor… Peki, nerede bitiyor?
Siz inanmayı bıraktığınızda bitiyor. Ama Erhan Altunay’ın söylemeye çalıştığı ve eğlenceli olan taraf da bu zaten; siz bittiğini düşündüğünüz an’da masal başlıyor; taşlarla ve odunlarla dolu bir masal. Sonra birisi size gelip bir masal anlatacağım diyor ve gerçeklik başlıyor. Ama bu da size masal gibi geliyor.
Kafam Karıştı Şimdi?
Kafanız karışıyor değil mi? Güzel. Yazar da bunu istiyor. Bu aslında hem bir satış politikası, hem de gerçeğe giden yolun ta kendisi bu karışıklık. Her karmaşa insanı ve insanlığı bir sonraki seviyeye götürmüştür. Fakat karmaşada bilincine hakim olanlar, gidilecek seviyeleri belirlemiştir.
Bu yüzden kafanız karışsın. Üzerine düşünmeye devam edin derim ben. Ben düşüneceğim. Sadece ufak bir ipucu verebilirim; doğrusallıktan kurtulun. Zaman kesinlikle doğrusal değildir. Doğrusal olan tek şey biz insanların oluşturduğu takvimdir. Geri kalan her şey iç içedir ve her an’dır.
An’ları anladığında Allah’ın düzenini de anlarsın.
Keyifli yaşamlar,
Originally published at https://www.salihkus.com on May 31, 2020.