Masal Yoluyla Öz-Keşif

Zeynep Bostan
Türkçe Yayın
Published in
4 min readNov 8, 2019
Isaac Davis’in bir fotoğrafı.

Masallar uzun zamandır hayatımda. Masalları anlatıyorum, dinliyorum, okuyorum, araştırıyorum ve başkaları için de öğrenme deneyimine dönüştürüyorum. Her birini yapmak içimi kıpır kıpır ediyor, normalde pek yavaşlamayan zihnime nefes aldırıyor. Bu yüzden geçtiğimiz aylarda Ulusal Hikaye Anlatıcılığı Kongresi’ne (UHAK) atölye yapmak üzere davet edilince çok heyecanlandım. İnsanlara ilham verecek ve hayatlarında kullanabilecekleri bir atölye çalışması olsun istedim. Düşünmeye başladım. “Ne yapsam da bunca insanın ayıracağı kıymetli vakti en iyi şekilde değerlendirsem?”

Deneyimsel öğrenme metotlarını kullanan bir eğitmen olarak, sadece sunum yapmanın etkili bir öğrenme aracı olmadığını biliyorum. Katılımcılar hissetmeli, deneyimlemeli, ilham almalı ve uygulayabilecekleri bir şeyler alarak atölyeden çıkmalıydılar.

“Atölyemin odak noktası ne olsun? İnsanlar bu atölyeden ne alsın?” diye düşünürken, bu soruları önce kendime sormam gerektiğini anladım: “Ben masallarla yolculuğumdan ne aldım?”

Masallar hep hayatımdaydı. Çocukken annem ve babam masallar anlatırdı. Sonra TRT Ankara Radyosu’nda seslendirme yaptığım 9 yıl boyunca, sık sık radyo tiyatroları ve masallarla haşır neşir oldum. Sivil toplum kuruluşlarında gönüllü olarak eğitmenliğe başladığımda, tasarladığım ilk eğitim “hikaye anlatıcılığı” idi. Ancak masallarla iyice yakınlaşmam, kendimi “kendi hikayemin kahraman”ı olarak görmeye çok ihtiyaç duyduğum bir zamanda gerçekleşti. O zaman Radyo TEDÜ’de bir program yapacaktım ve programın konusunu bulmak istiyordum. Psikolog olduğum için birçok kişi psikolojiyle ilgili bir program yapmamı önerdi. Güzel bir öneriydi ancak içime sinmiyordu. ‘Yetişkinlere yönelik masal programı’ yapmak aklıma geldiğinde ise ikinci kez düşünmedim, hazırlamaya başladım. İhtiyacım olan şey buydu. Masallardaki sembollerle, kahramanlarının büyüme yolculuklarıyla bağ kurmak istiyordum.

Her hafta program yapmaya başladım. Masalların kökenlerini araştırıyor, popüler kültürle bağlantılar kuruyor, uygun müzikleri seçiyordum. Vaktimi en çok programda anlatacağım masalları seçmek alıyordu. Anlatmaya değer bulduğum, içime sinen masalları bulmak öyle zordu ki… Her hafta onlarca kitap karıştırıyordum. Anlatmak istediğim masalları bulduğumda ise tüm bedenim gevşiyordu, rahatlıyordum. Hele programı yaptıktan sonra… Sanki daha dolu ve daha derin nefes alırdım. İşte tam bu noktada, (kendim için) çok ilginç bir şey keşfetmiştim: Ben kendimi anlatan masallar seçiyordum. Bana iyi gelen, beni büyüten, benimle konuşan, bana kendimi ifade etmenin farklı yollarını gösteren masallar. Bunu keşfettiğimde masallar benim için “olağanüstü olayları anlatan halk hikayeleri” olmaktan çıktı. Bir insan olarak büyüme yolculuğumun bir parçası haline geldiler.

Zamanla masallarla ilgili bu keşfimin sadece bana özel olmadığını fark ettim. “Seninle konuşan bir masal”, onu okuyan/dinleyen herkes için iyileştirici olabilirdi. Bu yaz Judith Liberman’ın eğitmenliğini ve Hülya Tosun’un kolaylaştırıcılığını yaptığı 5 günlük bir masal anlatıcılığı atölyesine katıldığımda bunu daha iyi anladım. Katılımcılara neden masal anlatmak istedikleri sorulduğunda, hepsinin “çocuğumla kaliteli vakit geçirmek”, “öğrencilerime okuma alışkanlığı kazanmalarında yardımcı olmak,” “işimi daha ilginç hale getirmek” gibi gerekçeleri vardı. Ancak Judith’in daha ilk günden dediği gibi: “Kendinizi kandırmayın. Masal anlatmayı kendiniz için istiyorsunuz.”

Tiyatro Medresesi’nde masalcılar
Tiyatro Medresesi’nde masalcılar

Uyarmam gerek: Elbette okuduğunuz veya dinlediğiniz her masal iyileştirici-dönüştürücü bir etkiye sahip olmaz. Her masal sizinle konuşmaz. Yine bu yazki masal anlatıcılığı eğitiminde bunu daha iyi anladım. Eğitimin son günü herkese bir masal anlatmam gerekiyordu. Daha önce hiç anlatmadığım ve “benimle konuşan” bir masal bulunması şartı koşulmuştu. (Elbette Judith bunu da düşünmüştü.) Aradım, aradım, aradım. Sonunda Italo Calvino’nun “Azıcık Korkutan Masallar” kitabında buldum. İlk birkaç cümlesini okumuştum ki; masal konuştu: “Beni anlat.”

Bu masal haftası boyunca masalların konuştuğuna daha pek çok kere şahit oldum. Diğer 27 katılımcının pek çoğu benzer bir deneyim yaşadıklarını paylaştılar. Masalları onlarla da konuşmuştu ve fark etseler de etmeseler de masallar kendilerini anlattırmıştı. İşte yine (kendim için) çok ilginç bir keşfi daha bu noktada yaptım: Masallar bu yüzden bin yıllardır canlıydı. Dinleyen herkesi büyüttüğü, onlarla sembol dilinden (kişilerin bilmediklerini zannettikleri ama aslında bildikleri bir dil) konuştukları ve bir öz-keşif aracı oldukları için!

“Beni Anlat” diyen bir masalı dinlerken

Böylece UHAK’taki atölyemi insanlar için daha faydalı hale getirebilmek adına, masallarla olan ilişkimde bana en çok fayda sağlayan şey nedir diye düşündüm ve sordum: “Ben masallarla yolculuğumdan ne aldım?” Cevap: Öz-keşif.

Öz-keşif pek çok yolla yapılabilir, herkesin kendine has deneyimleri olduğuna da eminim. Masallar özünüzü daha iyi tanımak ve büyümek amacıyla kullanmanın bazı püf noktaları da olduğunu düşünüyorum. İşte atölyede bunları paylaştım. Atölye bittiğinde gözleri ışıldayan bir katılımcı yanıma yaklaştı ve şöyle söyledi: “Bu atölyeye tesadüfen ve vaktimi geçirmek için gelmiştim. Aydınlanarak çıkıyorum.” Bu katılımcı neden “aydınlanmak” gibi bu kadar güçlü ve iddialı bir sözcük seçti bilmiyorum. Elbette atölyem aydınlanmayı vaat etmiyordu. Ancak belli ki öz-keşif aracı olarak masalları kullanmak bu kişi için de uygunmuş ve bu tesadüf ona çok iyi gelmiş.

Atölyenin sonunda yanıma bir katılımcı daha yaklaştı. Vildan Hanım, çiçeği burnunda dernekleri için bir masal atölyesi yapıp yapamayacağımı sordu. Yaşamda Kadın ve Sanat Derneği için 26 Kasım’da küçük bir “masallar yoluyla öz-keşif” atölyesi daha yapmam üzerine sözleştik. Bakalım orada kimlerle tanışacak, kimlerin büyüme hikayelerini dinleyeceğim.

“Girmeye korktuğun mağara, aradığın hazineyi saklar.” Joseph Campbell

--

--