Michelle Obama Ve Hikayesi

Altı çizili cümleler: Benim Hikayem

Hamuş Melike
Türkçe Yayın
5 min readDec 17, 2019

--

Kim Beyaz Saray’da olmanın cazibesinden etkilenmez ki ve daha da önemlisi kim sarayın içinde neler olup bittiğini merak etmez? Michelle Obama bu kitabıyla kitlelere samimi bir dille kendisinin tüm hikayesini, Obama ailesini ve Amerika’yı anlatıyor.

Umarım bir nebze merakınızı giderir.

Michelle Obama, Afrikalı Amerikalı olmanın dezavantajlarıyla henüz çok küçükken karşılaşmış ve bunlara rağmen ailesinin desteğiyle iyi eğitim almayı başarmış. Her zaman başarılı bir sporcu olan ağabeyini örnek alan bu hırslı genç kız iyi bir kariyer için her zaman çok çalışmış ve sonunda da bunu başarmış. Başarılı bir avukat olup Barack Obama ile tanışmış ve hayatı değişmiş. Sık sık ailesinin kendisine sunduğu destekleyici ve güç veren tarafını vurgulayan Michelle Obama, babasının kaybı ile yaşadığı zor süreçleri de bu kitapta okuyucuyla paylaşıyor. Michelle Obama, avukat olarak yaptıklarından tatmin olmayıp kendini sivil alanda çalışırken buluyor ve annelikle beraber gelen yoğun hayatını dengelemeye çalışıyor. Tüm bunlar olurken herkesin hayran olduğu Barack siyasete atılıyor ve hayatları bambaşka bir şekilde devam ediyor.

Altı çizili cümlelerim sizlerle…

Çocukluk arkadaşı Sanita’nın siyasette yer alan babası için, insanları kendilerine acımaktan vazgeçip kaderlerine sahip çıkmaya teşvik ediyordu, diyor Michelle Obama. İlk kez politik bir yüz ile bu sayede erken yaşlarda tanışmış ve daha o yıllarda politikanın sıkıcı bir alan olduğuna kendi içinde kesin karar vermiş. Ama işte kaderin cilvesi…

Üniversitede yeni ortama alışma evresinde de kendine şunları söylüyor: “Tedirgindim ama bir şeylere tutunmaktansa temiz bir kopuş yapmanın daha iyi olacağına inanıyordum.” Bu sözleriyle Michelle’in, henüz üniversite dönemindeyken bile her zaman ne istediğini bilen, değişimi kabullenen ve güçlü bir karakterde olduğunu anlayabiliyoruz.

Barack Obama ise girdiği her ortamda dikkat çeken, güçlü hitabeti ve etkileyici sözleriyle kısa zamanda tüm ilgiyi üzerine toplayan bir karakter, ancak geceleri uzun uzun toplum meselelerini düşünen ve çözüm arayan bir insan olarak tasvir ediliyor kitapta. Kenyalı bir baba, Hawaili bir anne ve düzensiz bir çocukluk hayatına rağmen Obama farklı ve güçlü olmayı başarmış. “Yetiştirilme şartları onun kendisine güvenen, bağımsız ruhlu ve her nedense iyimser bir insan olmasına yol açmış. Alışılmadık bir çocukluğun içinden bu kadar hasarsız çıkması ileride çok şeyler yapabileceğinin bir işaretiydi bence.”

“Obama’nın amaç odaklı hayatına uyum sağlamak alışmam gereken bir durumdu. Özgüveniyle böbürlenen biri değildi, ama özgüveni her zaman canlıydı, bu kimsede görmediğim bir özellikti. Onun bu keskinliği, dünyada bir fark yaratabileceğinden bu kadar emin olması karşısında ben hafiften şaşkına dönüyordum.”

“ Hatıra defteri tutmaya da bu amaç odaklılığı örnek alarak başlamıştım. İlk sayfasına da şunları yazmıştım:

  1. Hayatımın hangi yönde ilerlemesini istediğimden hiç emin değilim. Nasıl bir insan olmak istiyorum? Dünyaya ne gibi katkılarım olsun istiyorum?
  2. Barack’la olan ilişkimi çok fazla ciddiye alıyorum ve kendimi daha iyi anlamam gerektiğini hissediyorum.

Sonrasında fark ettim ki ben avukatlıktan nefret ediyordum. Bu mesleğe hiç uygun değildim. İşimi iyi yapıyordum ama bundan en ufak kıvanç duymuyordum. Bunu kabullenmek zordu çünkü buraya varmak içi çok fazla çalışmış ve çokça borca girmiştim. Mükemmel olma her şeyi kusursuz yapma hırsı beni öyle körleştirmişti ki birtakım belirtileri görmemiş, yanlış yola sapmıştım. İkincisi, çok derin ve mutlu bir aşk yaşıyordum ama sevdiğim adamın güçlü zihinselliği ve müthiş azimliliği belki sonunda beni yutabilirdi. Daha o zamandan dip akıntılı dev bir dalganın üstüme üstüme geldiğini görmüştüm, yolundan çekilmem de mümkün değildi, çünkü onu çok seviyordum ve ona çok bağlanmıştım.

Bu da yeni bir meslek edinmek demekti, ne acıdır ki ne yapmak istediğim konusunda somut fikirlerim yoktu. Onca yıl okumuştum ama kendi tutkularım üzerine düşünmemiş, o tutkularla bağdaşacak anlamlı bir meslek aramamıştım. Gençlik yıllarımda hiçbir keşfe çıkmamıştım. Barack’ın nasıl bu kadar olgunlaştığını anlamıştım sonunda. Toplumsal örgütçü olarak çalıştığı yılların, hatta öncesinde okuldan mezun olur olmaz iş danışmanlığı firmasında danışmanlık yaptığı o manasız yılın bunda önemli bir katkısı olmuştu. Farklı şeyler denemiş, bir sürü insan tanımış, böylece kendi önceliklerinin neler olduğunu kavramıştı. Bense bocalamaktan o kadar çok korkmuş, saygınlığa ve para kazanmaya o kadar heves etmiştim ki, hiç düşünmeden kendimi hukukun kollarına atmıştım.

Hayatımda her şeyimi sorgulayan, hırslarımı ve sıkıntılarımı bu kadar didikleyen biri olmasaydı, bunu kendi kendime yapmayı akıl eder miydim acaba?

“Öyle bir iş bulmalıydım ki hem kafam çalışsın hem de gönüllü bir şeyler yapmaya vaktim olsun; sanatla ilgileneyim, çocuk sahibi olayım… Aslında bir hayatım olsun kendimi bütün hissedeyim istiyordum. Beni ilgilendiren konuların listesini yaptım: eğitim, çocuk, siyahların öz saygı gelişimi. Böylesi erdemli bir işin daha az kazançlı olacağının farkındaydım elbette. İkinci olarak daha akılcı bir liste yaptım, aylık temel masraflarımın listesi. Beni idare edebilecek minimum maaşı tespit edip buna uygun eğlenceli hukuk konusundaki iş ilanlarını araştırmaya başladım.”

Bu kısım benim için en değerli bölümdü çünkü kişinin kendini tanıması ve hayallerinin peşinden gitme süreci risklerle dolu, bu nedenle akılcı hareket edebilmek ve CESARET en önemli kriterler oluyor. Michelle Obama sonrasında network kurarak istediği alanda çalışmaya başlıyor ve çok da başarılı oluyor. Bu süreci, kendimi gerçekleştirmem gerekiyordu olarak açıklıyor.

“Birisi öldükten sonra yaşamak insanın canını yakar. Babam öldüğünde daha 55 yaşındaydı, arkadaşım Suzanne ise 26. Alınacak ders gayet açıktı: Hayat kısa, boşa harcanacak vakit yok. Ölürsem arkamda hazırladığım bir yığın dava dosyası ve savunduğum kurumsal markaların listesiyle hatırlanmak istemiyordum. Dünyaya çok önemli katkılarda bulunacağımdan emindim, harekete geçmenin zamanı gelmişti.”

“Önündeki olanakların sonsuz olduğunu görüp de günün birinde bunları kaybedebileceğini düşünmekle vakit ve enerji ziyan etmeyen birinin yanında olmak insana güç kuvvet veriyor. Barack elde ettiği başarılar için canla başla çalışmış kendisine verilenleri çoktan hak etmişti. Ancak bunlarla övünmek ya da ulaştığı mertebeyi başkalarıyla kıyaslamak aklından geçmiyordu.”

“Yapılarımız çok farklıydı, onun kafası tıka basa bilgi dolu bir bavul gibiydi, bunlar birbiriyle ilgisi olmayan şeylerdi ve istediği bilgiyi istediği anda çekip çıkarıyordu içinden. Ona ‘olgucu adam’ diyordum çünkü konuştuğumuz konu ne olursa olsun uygun bir istatistik veriyordu. Belleği fotografik dedikleri cinstendi.”

Michelle Obama evliliklerinden, Anne olma sürecinden ve iş-ev dengesi kurma çabasından bahsederken Barack Obama’nın sık sık yalnız kalma ihtiyacı duyan ve bu nedenle aileden bazen uzakta kalıp kafasını toplayan düşüncelerini düzene sokup dönen bir adam olduğunu anlatıyor. Herkes gibi ilişkileri zor süreçler yaşadığında terapiste de gitmişler. Anne olmaya verdiği önemi sürekli dile getiren Michelle, aile düzenlerinin bozulmaması için her şeyi yapmaya çalışırken Barack politikaya atıldığında gerçekten çok isteksizmiş hatta içten içe politikada olmamasını dilemiş.

Sonrasında ise eşine güvenen ve inanan biri olarak onun seçim sürecinde her zaman yanında olmuş ve kampanyasına destek vermiş. Seçildikten sonraki süreçte de özellikle sağlıksız beslenmeye karşı cephe almış ve elinden geleni yapmaya çalışmış. Gençleri motive etmeye, örnek olmaya özen göstermiş ve kızlarının normal bir hayat yaşayabilmelerini çok istediği için elinden gelen her şeyi yapmış.

Obama’nın dediği gibi:

Bırakın Dünya Olması Gerektiği Gibi Olsun!

Güzel hikaye ve anılarla dolu kitabın sonunda Michelle, Trump’ın başkan olması sürecine verdiği tepkiyi de gizlemeden edemiyor. Trump gerçekten de cinsiyetçi ve egoist tavırları ile Amerika’da Obama ailesinin inşa ettiği farklılıkların güzellik olduğu olgusunu yıkmak için her şeyi yapıyor.

Kitapta dikkatimi çeken altı çizili cümlelerimi sizlerle paylaştım, vakit bulup tamamını okumanız dileğiyle.

Sevgiyle, şiirle, umutla kalın.

Hoşça kalın.

hamuş melike

--

--

Hamuş Melike
Türkçe Yayın

Kendini ve hayatı anlamak için okuyan, yazan biri. Türkçe Yayın Genel Yayın Yöneticisi https://www.linkedin.com/in/parlakkilic-melike/