Minimalizmi İnsan Mı İstedi, Sanat Mı İnsanı Zorladı? (1)

Ece Zeren Aydinoglu
Türkçe Yayın
Published in
4 min readApr 22, 2020

Minimalizm, pek çok alanda yaşamı derinden etkileyen, sadeliğiyle üstlendiği tüm eserlerde gösterdiğinin fazlasını hissettiren, sanatta hatta yaşamda konsept kavramını tekrar düşünmemize sebep olan akımlardan biri.

Ben, minimalizmin her zaman odaklandığı konunun bir fazlasını verdiğini düşünürüm. Akımı ortaya çıkaran bazı sanatçılar “sanat ne görüyorsan odur” şeklinde tanımlamalar yapmış olsa da zamanla tüm yaşamı kapsayan bu akım, forma tanıklık ederken verdiği etkiyle hep daha ötesini gösteriyor bana kalırsa.

Simone Hutch, Unsplas.

Bu yazıyı minimalizmin insanı ve toplumu nasıl etkilediği konusunda minik detaylar veren bir serinin ilki olarak şekillendirdim. Seriyi ilerleyen süreçte başka metinlerle destekleyerek minimalizmin hayatımızdaki etkisini kendimce, naçizane anlatmayı planlıyorum.

Peki minimalizm nasıl ortaya çıktı?

Hepimizin bildiği üzere 20. yy. birçok alanda köklü değişikliklerin yaşandığı önemli olaylara tanıklık etti. İlk aşama olarak 1'inci ve 2'inci Dünya savaşlarını ele alırsak, ekonomik sistemler de dahil ciddi yapılanmalar bu dönemlerin etkisiyle değişti. 1. Dünya Savaşı’ndan sonra küresel çapta büyük bir yokluk ve buhran oluştu. Onun hemen ardından gelen 2. Dünya Savaşı ise tam anlamıyla ideolojilerin, toplumsal yapı ve fikirlerin değişmesine sebep olan bir diğer etkiydi.

Bilindiği üzere sanat da toplum davranışları ve sosyal olaylardan etkilenen, onlarla ilgilenen ve onlarla birlikte değişen bir anlayış biçimi. Kişi özünde yaşadığı deneyimleri, çalkantıları, değişen ne varsa onu gün yüzüne çıkarır ve temelde değişen toplum olur. Çünkü bireyler toplumun parçasıdır.

Miti, Unsplash.

20. yy. da yaşanan sosyal, siyasi ve ekonomik olaylar, sanatçı ve düşünürleri en az toplum kadar derinden etkiledi ve onları üretimlerinde değişiklik yapmaya davet etti (belki de zorladı).

Süreç uzun vadede şekillenirken, 1950’lerden sonra gelişen endüstri ve ekonomik yapı, eleştirel teorilerin artmasına sebep oldu (1923 yılında kurulan Frankfurt Okulu’nun çalışmaları buna örnek gösterilebilir).

Sosyoloji, felsefe ve sanat akımları bu olaylar doğrultusunda yeniden düşünüldü, eleştirildi ve şekillendi. Minimalizm de bu süreçlerin bize getirdiği önemli tarzlardan biri olarak hayat buldu.

60’lardan önce minimalizmin temelini atan ilk isim, 1913 yılında beyaz zemin üstüne siyah bir kare yerleştiren Rus sanatçı Kazimir Maleviç olarak kabul edilir. Kendisi resmin belli nesnelerle anlam yaratma ve ifade çabasına sırt çevirerek salt kendinde anlam bulan bir tavrı ortaya koymayı amaçladı (Sanatçının “Tatlin İçin Anıt” eseri minimalizmin ilk örneği olarak kabul ediliyor).

60’larla birlikte ABD’de, yükselen akım, biçimde sadeliği ve nesnelliği destekleyen bir yapıyı ortaya koyuyor. Gerçeklik, nesnellik, sadelik ve işlevsellik kavramları üzerinden çözüm bulmayı amaçlayan minimalizm, anlattığı şeyi doğrudan, aşırıya kaçmadan keskin bir tarzla vermeyi hedefliyor.

Bugün minimalizm, tarihsel sürecini de beraberinde getirerek yalnızca görsel sanatlarda değil, yaşamın her alanında merak edilen ve uygulanan bir akım halini aldı. Sadelik odağında yaşam tarzı oluşturmak isteyenlerin de ilgilendiği bu akımı; sinema, edebiyat, müzik, tasarım (mimari, moda, grafik vd.) gibi birçok alanı etkiledi ve oldukça fütüristik, geleceğe atıfta bulunan, özgün çalışmalar ortaya çıkardı.

Buradaki önemli nokta bence minimalizmin küreselleşmenin getirdiği aşırı tüketim, parlak dünya ve şaşalı nesneler arayışındaki, sosyal ve psikolojik açıdan yorulmuş bireyin kaçış noktası olarak temel bulmasıydı.

Jordie Poncy, Unsplash.

Minimalizmin tasarım ve mimarlıktaki karşılığı da “en az malzemeyle en yalın, en ekonomik ve en işlevsel sonuca gitmek” olarak değerlendirilebilir. Mimarlık alanındaki önemli ekollerden Bauhaus ekolü “az çoktur” anlayışını ortaya atarak aslında bu kavramın kentlerde, evlerin içinde ve dolayısıyla yaşam tarzlarında tekrar tanımlanmasını sağladı. Yapılar ve kavram özellikle doğadan esinlenilerek form bulan ve sadeliğiyle insanı etkisi altına alan eserlere dönüştü.

Örnek vermek gerekirse, 20. yy. ın öncü mimarlarından Tadao Ando bu akımı eserlerinde kullanan ve mimarlığa yeni bir yorum getiren önemli isimlerin başında gelir. Beton, güneş, su, cam ve peyzaj ile oluşturduğu kompozisyonları, Japon kültürü ile modernizmi kaynaştıran başarılı eserler arasında görülür. (Işık kilisesi, 1999, Tadao Ando)

Amerikalı sanatçı Dan Flavin’in “Tatlin için Anıt” adlı yapıtı da akımın etkili diğer örneklerinden sayılır. Sanatçı, floresan ışıklarıyla yaptığı düzenlemede sanatın ifadesini değiştirmeyi amaçlamıştı.

Öğr. Gör. Elif Dastarlı, “1960 Sonrası Sanat Hareketleri: Minimalizm” / Docplayer.

Daha önce de bahsettiğim gibi edebiyattan sinemaya etkisini göstermiş ve çok önemli eserlere öncülük etmiş bu akımın açıklaması elbette ki bu denli kısa bir yazı için yeterli değil. Serinin bir sonraki anlatısında görüşmek üzere :)

Kaynak:

Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü, Tizgör Kemal, 2008, “Sanatta minimalizm ve günümüz seramik sanatına yansımaları”.

Arkitera Diyalog, Arşiv: Adnan Kazmaoğlu, 2003, “Minimalizm, Sanat, Tasarım, Mimarlık”.

Marmara Üniversitesi, Güzel Sanatlar Enstitüsü, Resim Ana Sanat Dalı, Burcu Or Bayram, 2002, “Çağdaş sanatta boşluk kavramı minimalizm - mistisizm ilişkileri”.

--

--