Monte Cristo Kontu Hakkında

Havva Nur Koruca
Türkçe Yayın
Published in
2 min readDec 21, 2022

Edmond Dantés, 14 yılını haksız yere 1800'lerin If Şatosu adı verilen cezaevinde geçirmişti. Oradan çıktığında öyle bilgi ve birikim edinmişti ki kendisinde.. And içmişti, kendisinin bunca yılını heba eden, kendisine iftira atan, mezarı dahi bulunamayan babasının yoksulluk içerisinde ölümüne neden olan, nişanlısının kendi kuyusunu kazanlardan biriyle evlendiğini öğrendiğinde intikam için motivasyonunu hazırlamıştı. Edmond Dantés, kötülüklerden bihaber olarak girdiği If Şatosundan sadece intikam alacağı ve gerçek adaleti sağlayacağı inancıyla kaçmış ve kendisine bir dönüp baksa asla tanıyamayacağı vahşi bir insana dönüşmüştü. İntikamı ve ardından gelen planları için tanrının yeryüzüne gönderdiği bir el olduğuna inanmıştı. Sahip olduğu hazineleriyle etrafına da adeta sen yüce bir şahsiyetsin dedirtiyordu. Ancak başarmış olduğu intikamın sonucunda, geriye kendisinde kalanın sadece geri dönülmez bir pişmanlık olduğunu görmek zorunda kalmıştı; “Bu ürkütücü sahne karşısında benzi solan Monte Cristo intikam hakkının sınırlarını aştığını, artık “Tanrı benden yana ve benimle birlikte” diyemeyeceğini anladı.”

Bir zamanlar kendisini tanrı kadar kudretli sanan Edmond, tanrıdan gelecek bir merhamete ihtiyacı olduğunu sonradan görmüştü; “en büyük gücün ve sınırsız bilgeliğin sadece Tanrı’nın ellerinde olduğunu anlayan bir adam için ara sıra dua etmesini söyleyin. Bu dualar belki de o adamın yüreğinin derinliklerindeki vicdan azabını hafifletecektir.” diyecek ve insan eliyle yeryüzünde adaleti sağlayamayacağını anlayacaktı.

İki ayı geçen bir zaman dilimi içerisinde bitirdiğim bu kalın romanın ikinci cildinin son yarısında elimden bırakamaz olmuştum. İntikam süreci planlama ve tasarımı okuyucuya ne şekilde intikamın alınacağını söylemeden, adım adım ilerliyordu. Belki Monte Cristo kontu kadar ağır acılarım olmadığından belki de yaratılışım gereği öç alma duygusundan uzak olduğumdan, nedendir bilmiyorum nasıl intikam alınacağını anlamlandıramadığım sayfalarda yer yer sıkıldığımı hissettim. Belki o sıralar hayatımda bu konular yer etmiyordu bilmiyorum ama kitabın son yarısından sonra bu kitabı ne için okumaya başladığımı anladım. Monte Cristo Kontu romanı, okuyucuya neyi vermek istediğini saklayarak, bekleyerek ve uzunca bir süre sabretmesini zorunlu kılarak açıklıyordu ve bu anlamda kendini sıradışı bir eser yapıyordu; kitabın son satırlarında ise bana beklemem gerektiğini her yönden vurguluyordu. Monte Cristo kontu olan Edmond Dantés, iki ciltlik bu iki bin sayfaya yakın romanın son sayfalarında şu sözlerle romanı sona erdiriyordu: “Yüreğimin sevgili evlatları, yaşayın ve mutlu olun ve Tanrı’nın geleceği insanın gözlerinin önüne sermeye tenezzül ettiği güne kadar tüm insani bilgeliğin şu iki sözcükle ifade edileceğini asla unutmayın: beklemek ve umut etmek!’’

--

--