Moskova Notlarım I

Enes Talha Elbüz
Türkçe Yayın
Published in
13 min readApr 1, 2023
Zaryadye Park’tan St.Vasili’ye Bakış (Kadrajımdan)

Merhabalar ! Çok uzun bir aranın ardından tekrardan, bu sefer kendi hikayemden bir şeyler anlatmak için geri geldim. Peki, bu kadar uzun bir aranın ardından beni yeniden yazmaya iten sebep neydi?

Rasputin’in hikayesini anlatan yazımın ilk cümlesine geri gidelim:

“Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar. Ya bir insan yolculuğa çıkar; ya da şehre bir yabancı gelir.”

Evet, yaklaşık 6 ay önce kahramanımız bir yolculuğa çıktı. Hem de beklenmedik bir rotaya: Kuzey’e, Moskova’ya !

“Ne işin var orada !, Neden oraya gittin ki ?!, Gidecek başka ülke mi yoktu ?!, Ee abi savaş yok mu orada ?!, Peki ya yaptırımlar ?!” hatta “Dikkat et, füze atmasınlar :)” bunlar şu an belki ilk anda aklınızda beliren, sormak istediğiniz ve benim de şu an veya gelmeden önce çok sık muhatabı olduğum sorulardı. Ancak, bu yazımda beni buraya getiren süreçten ziyade burada neler gördüm, neler yaşadım sorularının cevabını vermeye çalışacağım. Belki, “Neden buradayım?”ın hikayesini başka bir yazıda ele alırım.

Ama küçük bir ipucu verecek olursam, Moskova’ya yüksek lisans amacıyla geldim ve şu anda Higher School of Economics’te (HSE/ВШЭ) “Politics, Economics, Philosophy” alanında yüksek lisans eğitimime devam ediyorum. Burada, üniversitem hakkında küçük bir bilgi verebilirim: HSE özellikle siyaset bilimi, sosyoloji, ekonomi gibi alanlarda Rusya’nın 1 numaralı üniversitesi (https://ac.hse.ru/en/ranking). Ayrıca, Rusya’daki üniversitelerin eğitim kalitesini anlayabilmek ve kıyas yapabilmek adına bir küçük bilgi daha paylaşayım: 2023 verilerine göre dünyanın en iyi 500 üniversitesi sıralamasına Rusya’dan 17 üniversite dahil olurken Türkiye’den -maalesef!- 1 üniversite sıralamaya girebilmiştir. (https://www.topuniversities.com/university-rankings/world-university-rankings/2023)

Eğitimle başlamışken bu noktada edindiğim tecrübelerle devam edelim:

Higher School of Economics (HSE/ВШЭ), Myasnitskaya Kampüsü

Üniversite ve Eğitim Hayatı

Rusya’da tüm seviyelerde eğitim 1 Eylül’de başlar. Ben, her ne kadar Eylül ayı sonunda Moskova’ya gelmiş olsam da ilk modülde çok fazla dersim olmadığı için kaçırdığım dersleri hızlı bir şekilde telafi edebildim. Burada eğitim hayatına dair ilk tecrübem; dersler noktasında başarı notunuzun 4–5 farklı kritere bağlı olması. Türkiye’de, lisans eğitimi aldığım üniversitede vize ve finalden alınan not belli oranlara göre hesaplanarak başarı notunuz ortaya çıkardı (Ders, bölüm ve üniversiteye göre muhakkak farklılık gösterecektir, ben kendi bölümüm özelinde konuşuyorum). Burada ise %15 — %30 bandında farklı 4 veya 5 kriter hesaplanarak sizin ders başarı notunuz ortaya çıkıyor. Yoklama, derse katılım, ara sınav, final, essay veya rapor, sunum bu kriterlerden bazıları. Bir ders için bu kriterlerin hepsi talep edilmiyor ama bahsettiğim gibi dersten iyi bir notla geçmek istiyorsanız ayrı ayrı kriterlerin hepsine dikkat etmeniz gerekiyor.

Bir diğer farklılık ise “Seminer ve “Ders (Lecture)” ayrımı. “Derslerde” hoca gelip dersini anlatıp gider ve derse katılımınız çok beklenmez. Bunun için ayrıca “Seminer” şeklinde farklı bir etüt icra edilir. Seminerlerde mevcut tartışmaya 10–15 dakika kadar katkı yapacak şekilde hazırlanmanız istenir. Bunu yapmak için de dersle alakalı materyal, makale vb. çalışmaları okumanız ve kendi argümanlarınızı oluşturmanız gerekir. Aynı şekilde bu seminerlere katılımız yukarıda bahsettiğim ders başarı notunuzu yaklaşık %15–20 oranında etkileyecektir.

Bir diğer husus ise özellikle genç nüfusun eğitim ve entelektüel seviyesi. Lisanstayken bir hocamın şöyle dediğini hatırlıyorum: “Rusya’da çoğu genç akademik eğitimiyle beraber kültür, sanat, spor alanlarından birinde de küçüklükten itibaren eğitim görmeye başlar ve 20–25 yaşına geldiğinde ilgilendiği alanda yetkinlik kazanır.” Gerçekten de tanıştığım birçok Rus genci bu duyduğumu tasdikliyor. Bir yanda 7 yıldır jimnastik ile uğraşan, diğer yanda çok iyi resim sanatı icra eden, başka bir yanda sinema ile uğraşan ve daha nicesi. Aynı zamanda bu öğrencilerin çoğu Rusya’nın iyi üniversitelerinde eğitimlerine de devam ediyorlar. Artı olarak, birçok öğrenci çeşitli değişim programları veya projelerle yurtdışına çıkmış, 6 ay veya 1 sene eğitimini Amerika, İngiltere, İtalya gibi batı ülkelerinde veya ilgi alanına göre Çin gibi doğu ülkelerinde devam ettirmiş. Tabi ki, bunun dünya görüşü ve dil gelişimi üzerindeki etkileri de oldukça fazla. Sadece Rus öğrencilerden değil, bölümde beraber okuduğum yabancı arkadaşlardan da örnek vermek istiyorum: Endonezyalı bir arkadaşım Glasgow Üniversitesi’nden, Mısırlı bir arkadaşım İngiltere’den, Hindistanlı bir arkadaşım İtalya’dan, Çinli bir arkadaşım yine İngiltere’den mezun olup buraya geldiler ve biz beraber Moskova’da aynı programda yüksek lisans eğitimi görüyoruz. Bundan bahsetmemin sebebi ise eğer bu yazıyı okuyan bir öğrenci arkadaşım varsa ona ilham olabilmek. İnsanlar, dünyanın bir ucundan diğer ucuna eğitim almaya gidiyorlar. İstediğiniz bir ülkede okumak veya yaşamak belki de çok zor değil. Hemen hemen herkesin ortak noktası heves ve azim. Çünkü, beni de böyle bir karar almaya iten şey yıllar önce okuduğum bir yazının sonunda küçük bir notun yaktığı bir kıvılcımdı:

“Hala 20li yaşlarının ortasında bu yazıyı okuyan genç bir kardeşim varsa ona verebileceğim en güzel tavsiye eğer motivasyonunuz ve enerjiniz varsa mutlaka en az 2 sene yurtdışında yaşayın. Zorluklarla tek başınıza mücadele edin, kararlar alın, farklı bir ülkede yaşama tecrübesi edinin ve kendi ülkenize bir de dışarıdan bakın. Kesinlikle pişman olmayacaksınız !”

Evet, belki geleli 6 ay oldu ama şu anlık her şey yolunda ve inanıyorum ki bundan 10 sene sonra “İyi ki!” diyebileceğim tecrübeler biriktiriyorum.

Moskova Nehri, 11.10.2022 (Kadrajımdan)

Konumuzdan çok fazla sapmadan buradaki eğitim ile alakalı son birkaç şeyden daha bahsetmek istiyorum. Şu an bahsedeceğim husus biraz kendi bölümüm özelinde ve bir nevi özeleştiri niteliğinde olacak. Ben, “siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler” bölümü mezunuyum ve bizim bölümümüz çok geniş bir alanı ve birçok disiplini kapsıyor. Buna rağmen, bölümü okurken öğrencilerden herhangi bir bölge/ülke veya konu üzerine uzmanlaşmaları beklenmiyor. Bu noktada inisiyatif tamamen öğrenciye bırakılıyor ve öğrenciden kendi imkanları dahilinde bir şeyler yapması bekleniyor. Üniversitenin, öğrenci için sunduğu imkanlar da bu noktada biraz kısıtlı. Şimdi, okumakta olduğum üniversite özelinde bir örnek vermek istiyorum. HSE’nin “Dünya Ekonomisi ve Uluslararası İlişkiler” fakültesi bünyesindeki bölümlerinde, öğrencilerin bir bölge/ülke seçme zorunluluğu var ve seçimlerine göre müfredatları da değişiyor. Mesela, “Doğu Araştırmaları” alanında eğitim görmek isteyen bir öğrenci Çin, Kore, İran, Türkiye vb. ülkelerden birini seçiyor ve ardından o ülkenin dili başta olmak üzere tarihi, edebiyatı, coğrafyası vb. birçok alan üzerine yoğun bir eğitim görüyor. Bahsetmiş olduğum fakültede, katıldığım bir etkinlikte Türkiye üzerine çalışan öğrencilerle kısmen Türkçe de olsa Türkiye tarihi hakkında kısa bir sohbetimiz olmuştu. Ders niteliğinde, aklımda kalan hoş bir anıdır bu. Ve bu durum sadece HSE’de değil başarılı bir diğer üniversite olan MGIMO’da ve zannımca başka üniversitelerde de aynı şekilde. Bir diğer nokta ise burada siyaset bilimi, uluslararası ilişkiler vb. bölümlerden mezun olan öğrenciler kendi bölümleri ile alakalı devlet kurumlarında, STK’larda, think-tanklarda iş bulabilirken Türkiye’de bu oranın daha az olduğunu ve SBF mezunu öğrencilerin çoğunlukla özel sektörde çalışmak zorunda kaldığını düşünüyorum.

HSE — Faculty of World Economy and International Affairs

Yine HSE bünyesinde, “Course Evaluation” dediğimiz, her modül sonunda yapılan bir ders değerlendirme anketimiz var. Bu ankette dersin içeriği, ders materyalleri ve dersin hocasıyla alakalı olumlu veya olumsuz değerlendirmeleri anonim olarak yapıyoruz. Okul yönetimi nezdinde bu anketler çok önemli ve gerekli görüldüğü takdirde, yapılan anketlere göre (dersin hocasının değiştirilmesi dahil) çeşitli değişikliklere gidilebiliyor. Haliyle, bu sistem hem öğrenci hem de akademisyen noktasında kaliteyi ve verimliliği arttırıyor. Hatta, her modül sonunda öğrencinin yapması zorunlu olan bu anketin, tekraren yapılmaması durumunda disiplin cezasına kadar giden yaptırımlarla karşılaşılabiliyor.

Üniversite bünyesinde akademik, kültürel, bilimsel, sanatsal vb. birçok alanda neredeyse her hafta etkinlik gerçekleştiriliyor. Girişimcilik üzerine bir panel, kültür festivali, herhangi bir spor dalında turnuva, okul orkestrasının konseri veya okul kulübü bünyesinde tarihi bir şehre gezi, katılabileceğiniz onlarca etkinlikten birkaçı. İlgili olduğunuz herhangi bir alanda üye olabileceğiniz birçok farklı öğrenci kulübü de üniversite çatısı altında faaliyet gösteriyor.

Moskova’da öğrenci olmakla alakalı bahsetmek istediğim son konu ise “masraflar”. Burada öğrenci vasfının dışında yaşamak nasıl olurdu tecrübe etmedim ama şu ana kadar öğrenci olmak pek de masraflı değil gibi :) Size bununla alakalı küçük bir tablo sunacağım ve ona göre siz kendi kıyasınızı yaparsınız:

  • Konaklama (Okul Yurdu): 1311 ₽
  • Aylık Sınırsız Ulaşım Bileti (Moscow Social Card): 470 ₽
  • Aylık Tarife Ücreti (20 GB): 690 ₽
  • TOTAL: 2471 ₽ (32.9 $)

Yazıyı yazdığım 30 Mart itibariyle 1$ = 77 ₽ (ben ortalama kur fiyatı olarak 75₽ olarak hesaplayacağım)

Aylık konaklama, ulaşım ve iletişim masraflarım sadece 33$. (Konaklama ücreti okuduğunuz şehre ve üniversiteye göre değişiklik gösterecektir.)

Aylık market masrafım da ortalama 4500–5000 ₽ civarında oluyor ki bu da 60–66 $‘a karşılık geliyor. Genel olarak -benim için- market alışverişi, konaklama, ulaşım ve iletişim masraflarım ortalama 90–100$ aralığında. Tabi ki sosyal aktivite, yeme-içme, gezme masrafları buna dahil değil. Sizin eğlence anlayışınız ve hayat tarzınıza göre bu ortalama fiyat değişecektir. (Şu anki mevcut durumdan ötürü kur sürekli hareket halinde, yaklaşık 2 ay önce -30 Ocak- kur 70 ruble idi.)

Ayrıca, öğrenci olduğumuz için çeşitli etkinliklere, müzelere, sergilere vb. gitmek istediğimiz zaman çok ciddi indirim imkanlarından faydalanabiliyoruz. Mesela, banliyö treniyle yakındaki tarihi bir şehre gitmek istediğinizde, öğrenci kartınızı gösterdiğiniz takdirde biletinizi %50 indirim ile alabilirsiniz.

Toplumsal & Sosyal Hayat

Moskova ile kısa bir giriş yapmak istiyorum. Burası da İstanbul gibi kaos ile ahengin, karmaşa ile estetiğin bir araya geldiği bir zıtlıklar şehri. Yaklaşık 850 senelik bir tarihin üzerine inşa edilen bu şehirde bir yanda o tarihin içinde harmanlanan estetiği, mimariyi ve kültürü görmek mümkünken diğer yanda hengameyi, stresi ve kalabalığı da tecrübe ediyorsunuz. Kasvetli gün de çoktur burada ama güneş açmışsa da ayrı bir güzeldir Moskova. Kuzey’deki bu metropolde bu süreçte neler gördüm?:

Moskova Metrosu / 30.12.2022 (Kadrajımdan)

İlk gözüme çarpan ve bahsetmek istediğim tecrübem, maalesef Türkiye’de hassasiyet kazanamadığımız bir mevzu: Trafik kuralları! Evet, Avrupa’da olduğu gibi burada da kurallar sıkı bir yönetmeliğe tabii. Haliyle ilk geldiğim zamanlar yaya geçidinde bizim geçmemizi bekleyen sürücüleri şaşkınlıkla karşıladım ama süreç içerisinde buna da alıştım. Eğer ki, ışık olmayan bir yaya geçidinde bekliyorsanız %95 ihtimalle, “yayanın önceliği” kuralınca sürücü sizi bekleyecektir ki benim de tecrübe ettiğim budur. Hatta, bazen yayaların etrafına bakmadan yaya geçidine daldığına bile şahit oldum. Çünkü, biliyor ki sürücü durmak zorunda!

Rusya gibi bir ülkede yaşıyorsanız maalesef İngilizce size yetmeyecektir. Belki eğitim için gelirseniz kısmen idare edebilirsiniz fakat uzun süreli kalma planlarında o da sizi kurtarmayacaktır. Moskova, Petersburg gibi şehirlerden dışarıya doğru gittikçe yabancı dil bilme oranı da azalacaktır. İngilizce ile eğitiminizi devam ettirebilir, asgari seviyede hayatınızı idame ettirirsiniz ama uzun vadede Rusça Şart!

GUM, Kızıl Meydan / 01.12.2022 (Kadrajımdan)

Son zamanlarda yerli ve özellikle yabancı sosyal medya kanallarında “Kediler Şehri İstanbul” gibi birçok betimlemeyle karşılaşıyorum. Burada durum tam tersi. Sokaklarda başıboş gezen bir köpek veya kedi görmedim desem yalan olmaz :) varsa da çok azdır. Burada hayvan sahiplenmek bir kültür haline gelmiş. Velev ki buraya gelirseniz sokaklarda köpeğiyle beraber yürüyüşe çıkmış birçok insan göreceksiniz. Sanırsam kedi sahipleri dışarı çıkmaktansa evde bakmayı tercih ediyorlar :)

Sosyal medya ve internet bağlamında birkaç şey söylemek gerekirse, burada birçok hizmet Yandex bünyesinde veriliyor. 1997 yılında Rus menşeli bir teknoloji şirketi olarak ortaya çıkan Yandex bugün Rus vatandaşlarına birçok hizmet sağlıyor. Toplumsal alana dokunan birçok hizmette Yandex’in servislerini göreceksiniz. Örnek vermek gerekirse: Yandex Taxi, Yandex Food (Яндекс Еда — Türkiye’deki muadili “Yemekspeti”), Delivery Club, Yandex Trip (otel rezervasyonu, uçak&otobüs bileti gibi hizmetleri kapsayan seyahat planlama platformu), Яндекс Афиша (Yandex Afişa — konser, sinema, bale, tiyatro vb. kültürel etkinliklerin duyurulduğu platform), Yandex Pay, Yandex Market ve daha nicesi. Bir başka nokta ise Türkiye’ye kıyasla WhatsApp’tan ziyade burada Telegram’ın daha çok tercih ediliyor olması. 6 aydır aktif şekilde kullanan biri olarak ben de Telegram’ın, WhatsApp’tan daha kullanışlı olduğu kanaatindeyim.

Yandex Ekosistemi

Bayraklar hazırsa memleketimizle alakalı bir gözlemimden bahsedeceğim: Türk dizileri ! Metroda giderken veya bir kafede duvarda asılı duran bir televizyonda Türk dizisi görmeniz işten bile değil. Her ne kadar oranını bilmesem de burada inanılmaz bir ilgi var Türk dizilerine. Ve muhtemelen bizden daha fazla hakimler dizi sektörüne :) Muhteşem Yüzyıl, Sen Çal Kapımı, Kösem Sultan, Fatmagül’ün Suçu Ne ve daha nicesi Rus hanelerinin vazgeçilmezi. Haliyle de Türk aktörler ve aktrisler de burada bayağı meşhur. Gördüğüm kadarıyla son zamanlarda Kerem Bursin burada çoğu kişinin gözdesi :) Sadece Rusya’da değil Orta Asya, Orta Doğu, Balkanlar ve Kuzey Afrika’da da bizim dizilerin rüzgarı esiyor. Beraber okuduğum yabancı arkadaşlarla da zaman zaman Türk dizileri hakkında konuşuyoruz ama çoğu zaman görüyorum ki benden çok daha hakimler bizim dizilerimize. (Dipnot: Yakın vakitte, bir haberde Türkiye’nin, ABD’den sonra dünyanın en büyük ikinci dizi ihracatçısı olduğunu okumuştum!)

Toplu taşımada, kadınlara ve özellikle yaşlılara yer verme kültürü burada hala devam ediyor. Bununla bağlantılı olarak da buradaki bayramlara ve tatillere değinmek istiyorum. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü burada resmi tatil ve buranın kültüründe önemli bir yer teşkil ediyor. (8 Mart’ta her yerde, erkekleri eşlerine, sevgililerine veya arkadaşlarına hediye etmek için aldıkları bir buket çiçekle göreceksiniz.)

Her senenin ilk haftası burada resmi Yılbaşı tatili ve Ruslar için yılbaşı ayrı bir öneme sahip. Haftalar öncesinden şehirler, caddeler süslenir, dekorlar asılır; hem bireysel hem de toplumsal olarak hummalı bir hazırlık yapılır yılbaşı için. 23–26 Şubat arası “Vatan Kurtarıcıları Günü”dür. İkinci Dünya Savaşı sırasında vatanını savunan Kızıl Ordu askerlerine ithaf edilen bayram aynı zamanda “Erkekler Günü” olarak da biliniyor. Son olarak, burada yaşadığım başka bir bayram ise “Maslenitsa”. Eski bir Slav geleneği olan Maslenitsa, baharın gelişini temsilen 11–17 Mart arasında Rusya’da ve birçok Slav ülkesinde kutlanıyor. Her günün farklı bir değeri temsil ettiği bayramda, geleneksel danslar ve eğlenceler icra ediliyor, bu bayrama özel Rusların “блины (Blini)” dedikleri pankekleri her yerde görmek mümkün.

“Maslenitsa”

Son olarak da marketlerde karşılaştığım bir durumu paylaşmak istiyorum. Türkiye’deki marketlerle gramaj-çeşit bağlamında karşılaştırdığımda Türkiye’de marketler ürün gramajı noktasında farklı seçenek sunarken Rusya’daki marketlerde çok büyük gramajlarda ürün göremezsiniz fakat bir üründen envaiçeşit bulabilirsiniz. Ekmek, süt, meyve suyu, peynir, atıştırmalıklar, soslar, baharatlar ve birçok üründe çok farklı tatlar ve seçenekler sunuluyor burada.

Coğrafya & İklim

Rusya denince akla ilk gelenler kuşkusuz soğuk iklim ve kış. Hatta o kadar özdeşleşmiş ki burasıyla literatürde bile kendine yer bulmuş (Bkz. “General Kış” — Hitler ve Napolyon’u durduran faktör). Kendi tecrübeme gelecek olursak, burada ilk karın yağdığı günü hatırlıyorum: 15 Kasım 2022. Üstünden 4.5 ay geçmesine rağmen hala zemindeki kar tam olarak erimiş değil. Varın siz düşünün nasıl çetin geçiyor burada kış.. Bu süreç boyunca hava genellikle eksilerde seyreder. Yanlış hatırlamıyorsam Ocak ayının ikinci haftasında Sibirya’dan gelen bir soğuk hava dalgasının etkisinde kaldık. O bir hafta hava sıcaklığı -25, -30 derecelere kadar indi. Dışarıda 10 dakika yürüdükten sonra (eğer içinize koruyucu bir katman giymediyseniz) bacaklarınızı yavaş yavaş hissetmemeye başladığınız, soğuktan şakaklarınızın ve kirpik diplerinizin ağrıdığı bir havayı düşünün… Bunlar, bu ülkenin gerçekleri fakat şunu da söylemek gerekiyor ki gerçekten kış bu şehre çok yakışıyor. Çoğu akşam Rusları, Moskova’nın dekorlarla süslenmiş ışıltılı caddelerinde gezerken veya yer yer kurulmuş buz pateni pistlerinde sanat icra ederken görebilirsiniz.

Nikolskaya Caddesi / 17.12.2022 (Kadrajımdan)

İklimle alakalı bir diğer husus ise kış boyunca kapalı gün sayısı çok fazla olduğundan maalesef uzun bir süre güneşe ve gün ışığına hasret kalıyorsunuz. Türkiye gibi, senenin birçok gününü güneşli geçiren bir ülkenin vatandaşı olarak her ne kadar zor gelse de bir müddet sonra alışıyorsunuz. Güneş ışığından uzun süre mahrum kalındığı için ekstra D vitamini, soğuk havanın sebep olacağı hastalıklardan korunmak için de ekstra C vitamini kullanımı burada haliyle bayağı yaygın.

Pokrovka Caddesi / 18.11.2022 (Kadrajımdan)

Ekonomi ve Gündem

Belki de en çok merak edilen konulardan biri de mevcut kriz durumunda hayatın burada nasıl devam ettiği. Bu noktaya da kısaca bir değinmek istiyorum. Gördüğüm kadarıyla, toplumsal anlamda kırılma noktası “seferberlik kararı” idi. Bu karar toplumun bizatihi kendisine temas ettiği için insanlar ister istemez tedirgin oldular ve ikinci bir seferberlik dalgası sanırsam Rusların şu aşamada en son görmek isteyecekleri senaryo.

Kriz hali hazırda bir senesini doldurmuşken özellikle Batı ülkelerinden Rusya’ya karşı sayısız yaptırım kararı alındı. Yaptırımlar neticesinde Rus ekonomisinin zayıflatılarak savaş alanında Rusya’ya karşı kazanımlar elde edilmesi öngörülüyordu. Fakat, öngörüldüğü gibi olmadı ve aradan geçen bir yılın sonucunda, politik manevralar sayesinde Rusya ekonomik alanda dirençli bir duruş sergiledi. İçeride benim karşılaştığım durum ise; belli aralıklarla düzenli olarak market alışverişi yapan biri olarak üç aşağı beş yukarı dalgalanmalar olsa da fiyatlar genel olarak sabit ve stabil. 6 aydır alışverişte doldurduğum market arabasına hemen hemen aynı parayı ödüyorum. (Şubat 2023 itibariyle Rusya’da enflasyon %11 civarında)

Bir diğer nokta yaptırımlar neticesinde ülkede faaliyetini durduran ve tamamen ülkeden çekilen markalardan dolayı ürün tedarikinde bir sıkıntı yaşar mıyım diye düşünüyordum. Muhakkak, makro seviyede teknoloji, endüstriyel, sanayi vb. ürünlerinde tedarik noktasında sıkıntı yaşanıyordur. Ama bir öğrenci olarak asgari seviyede özellikle gıda, tekstil vb. alanlarda herhangi bir sıkıntı yaşamadım şu ana kadar. Tecrübe ettiğim kadarıyla da burada insanlar olağan seyrinde hayatlarına devam ediyorlar. Tabi ki savaş öncesi ürün ve hizmet çeşitliliği de yoktur diye düşünüyorum. En basitinden, dünyaca ünlü gıda markaları McDonalds ve Starbucks Rusya pazarından aylar önce çekildi. Fakat, Rusya kendince bir çözüm bularak bu iki markayı yerli iki marka (McDonalds — “Вкусно и точка”, Vkusno i tochka / Starbucks — Stars Coffee) oluşturarak ikame etti. Diğer bir deyişle, bu işletmelerde organizasyon ve faaliyetler aynı şekilde fakat Rus markaları altında devam ediyor.

McDonald’ın Rusya pazarından çekilmesinin ardından sektördeki boşluğu “Вкусно и точка” (Vkusno i Tochka) doldurdu.
“Stars Coffee” ise Starbucks’ın ikamesi :)

Her ne kadar krizin ilk aylarından sonra ruble değer kazanmış ve bir senenin sonunda Rusya öngörülenden daha dirençli bir tablo ortaya koymuş olsa da uzun vadedeki sonuçlar henüz öngörülemiyor. Halihazırda her iki taraf ve genel olarak dünya ekonomisi olumsuz etkilendi ve süreç devam ettikçe, uzmanlara göre bilanço daha da kötüye gidecek.

Satır aralarında artılara, eksilere değinmeye çalıştım ama Türkiye’ye dair neleri özlediğimi soracak olursanız şu üçünü söyleyebilirim: İklim ve hava, Türk mutfağı, Türk insanının samimiyeti. İklimden kısaca bahsetmiştim yukarıda; bizim memleketimizde hava yılın büyük kısmında ışıl ışıldır; burada belki 4 ay boyunca güneş göremedik. Mart ayının ortalarından itibaren güneş yüzünü göstermeye başladı. İkinci olarak, yurtdışında değeri en çok anlaşılan şeylerden biri de kuşkusuz mutfağımız. Sadece Rus mutfağı değil, arkadaşlar vesilesiyle başka mutfakları da deneme fırsatım oldu ama benim nazarımda hiçbiri bir Türk mutfağı değil maalesef. Son olarak da buranın ikliminden midir bilinmez ama insanında bir soğukluk var gibi. Bizim topraklarda, tanımadığına bile iyi niyet göstergesi olarak “Kolay gelsin!”, “Hayırlı işler!”, “Allah’a ısmarladık!” denir. Buralarda bu anlayışı görmek bazen mümkün olmuyor. (Bireysel ilişkilerden ziyade toplum ilişkileri nazarında söylüyorum.)

Rus mutfağının gözdesi “Borş Çorbası”

Aslında değinmek istediğim başka hususlar da var ama sanırsam yeterince uzun oldu. Belki o konular da başka yazılarımıza başlık olur. Zor ve farklı bir coğrafyadan, olağanüstü koşullardan bahsetmeye çalıştım. Umarım keyif almışsınızdır…

Zafer Müzesi Bahçesi’nden / 10.01.2023 (Kadrajımdan)

--

--