Mutlu Yaşamak İçin Akıl Sağlığımızı Korumak Önemli!

NAZAN AY
Türkçe Yayın
Published in
4 min readMay 28, 2019

Yaşadığımız olumsuzluklar çoğu zaman kendimizi yorgun ve tükenmiş hissetmemize sebep olur.

Büyük zorluklar karşısında olduğundan daha güçlü olabilirken, “incir çekirdeğini doldurmayacak kadar küçük” diye tabir ettiğimiz olaylara bile tahammül edemeyiz kimi zaman. İşte o an her şey bitmiş gibi umutsuzluğa kapılırız. Karşılaştığımız olay ya da içinde bulunduğumuz durum karşısında; ne yapmamız ne yapmamız gerektiğine, belki de nereden başlayacağımıza bir türlü karar veremeyiz.

Bizi derinden etkileyen ve aslında bir birikimin sonucu olarak “bardağı taşıran son damla” niteliği taşıyan bu son acı karşısında sanki; Beynimiz işlevini durdurmuş! Kalp gözümüz kapanmış! Kulaklarımız ise işitemez olmuş! hissini verir.

Başkası birisi söz konusu durumu yaşadığında, büyük bir gayretle moral veren, yol gösteren, akıl veren, yardımcı olan biz… kendi başımıza aynı şey geldiğinde karar verme mekanizmamız devre dışı kalır ve bildiğimizi sandığımız onca şey bir anda silinip gider aklımızdan. En kötüsü hiç bir işe yaramadığımızı dahi düşünebiliriz.

Tabiri yerinde olacaksa, insan psikolojisinin dibe vurduğu bu durumlarda, sandığımızın aksine, aslında hiç bir şey bitmiş değildir. Bu gibi durumlarda içimizde var olan savaşçı ruhumuzla yeni bir mücadeleye başlayarak, yaşadığımız deneyim ve kazandığımız tecrübeden yola çıkarak hemen harekete geçmeliyiz. Kaybettiğimizi sandığımız her yaşanmışlık yeni bir kazanımdır bizim için! Önemli olan hatalarımızdan ders çıkarabilmektir. Hata yapmadan tecrübe kazanmak, tecrübe kazanmadan olgunlaşmak, olgunlaşmadan dayanıklılığın artması neredeyse imkansızdır!

Yazımın bu kısmına kadar bahsettiğim konuda asıl vurgulamak istediğim mesaj ise; hayatınızı olumsuz yönde etkileyen sorun her ne olursa olsun; sakın deneyimlediğiniz olumsuzlukları unutmaya ve bastırmaya kalkmayın!

Maalesef insan beyni yaşanan kötü olayların, acı veren duyguların silinmesine izin vermiyor. Sadece daha derine bastırıyor hatta gömüyor, farklı bir deyişle üstünü örtüyor. Biz bunları unutarak üstesinden gelebileceğimizi düşünürken; öğrendiğimiz faydalı bilgiler güzel hatıralar ve iyi olan her şey de yavaş yavaş aynı derinliğe hapsoluyor.

En kötüsü de ne biliyor musunuz? Bildiklerimizi hatırlayamama, öğrendiklerimizi çabuk unutma ve yeni bir şeyleri de öğrenememe durumlarıyla karşı karşıya kalıyoruz!

İşte bu yüzden hepimiz sık sık şunları dile getiriyoruz:

⦁ Dün ne yediğimi sorsalar hatırlamıyorum,

⦁ Bir kez gittiğim yerin adresini bir daha ki sefere kolay bulamıyorum,

⦁ Bazen kendi telefon numaramı bile unutuyorum,

⦁ En sevdiğim dostumun ismi ya da siması hafızamdan siliniyor,

⦁ Bir süre görmediğim bir arkadaşımla karşılaşınca ismi dilimin ucunda ama hatırlayamıyorum,

⦁ Okuduğum hiçbir şey aklımda kalmıyor, içimde bir yerlerde dolu ama karşımdakine aktaramıyorum,

⦁ Muhabbetin tam ortasında ben ne diyecektim ya? Sözümü nereye bağlayacaktım? Hay aksi! silindi gitti aklımdan,.. gibi örneklerle karşılaşıyoruz ve boşu boşuna Psikiyatri’nin yolunu tutarak ilaç tedavisine başlıyoruz.

Ruhsal bunalım düzeyimizin arttığını ve içsel çöküntü çıkmazımızın ilerlediğini fark eden, duyarlı bazı dostlarımız tavsiye vermeye başlıyor. Sağ olsunlar! “İlaç kullanma kendi kendinin doktoru ol!” Ancak, hepimizin de gayet iyi bildiği gibi, ilaçla tedaviye başladığımız süreçte, bu nasihat kimseye her hangi bir fayda sağlamayacaktır.

Asıl vurgulamak istediğim konunun yanlış anlaşılmasını kesinlikle istemem çünkü Psikiyatri’ye giderek yardım almak ve gerektiğinde ilaç tedavisine doktor kontrolünde başlamak en doğrusu! Ama gerçekten gerek arz eden durumlarda.

Bunlar çağımızın hastalığı olarak bilinene unutkanlık, hafıza kaybı veya alzheimer değil! Kendi irademizin ve maneviyatımızın zayıf bulduğu boşlukları fırsat bilmesi sonucu, zihinsel olarak beynimizde oluşturduğumuz rahatsızlıklar.

Bu yüzden siz siz olun korkularınızın, endişelerinizin ve her türlü acılarınızın üzerinde gidin.

⦁ Kaybettiğiniz bir yakınınızın yokluğuna katlanmak için, ölmemiş gibi davranmak yerine, sık sık mezarını ziyaret edin.

⦁ Eşinizle, arkadaşınızla yaşadığınız tatsızlıkları susarak ya da olmamış gibi görerek içe atmak yerine, ne hissettiğinizi anlatarak karşılıklı konuşun.

⦁ Yorgun olduğunuzda, canınız sıkkın olduğunda veya o an o şeyi yapmak istemediğinizde Polyannacılık oynamayın, mutlaka dile getirin.

⦁ Her şeyden önemlisi sınırlarınız olsun. Her kim olursa olsun çocuğunuza, eşinize hatta patronunuza dahi “hayır” demesini bilin.

⦁ Tutamayacağınız sözleri vermeyin ve boşu boşuna zor durumda kalmayın.

⦁ Bugünün işini kesinlikle yarına bırakmayın.

⦁ Her gün her iş yapılmaz! Disiplinli ve planlı yaşayın.

⦁ Fedakarlık adı altında sürekli başkası için yaşamayın ve konfor alanınız olsun ki kendinize de zaman ayırın.

Manevi huzurunuzu ve akıl sağlığınızı kaybetmeden, kendinizle ve sevdiklerinizle yaşayarak hem mutlu hem de sağlıklı kalın!

Facebook | Twitter | Instagram | Slack | Kodcular | Editör | Sponsor

--

--