Mutsuzluk ve İş Dünyası Üzerine

Ferhat Yalcın
Türkçe Yayın
Published in
4 min readMar 4, 2020

“İnsanlara özgü bir iş yaparız biz ve insan acılarını tanırız. Rüzgarla, yıldızlarla, geceyle, kumla, denizle birlikteyizdir. Doğal güçlerle oynarız biz. Baharı bekleyen bir bahçıvan gibi şafağın sökmesini bekleriz. Vadedilmiş topraklar gibi bekleriz duraklarımızı ve onların gerçekliğini yıldızlarda ararız.” Saint Exupéry

İnsan hayatının ilk bölümünde her zaman ailesinin koruması ve çemberi etrafındadır. Bir çocuk her zaman hızlıca büyümeyi hedeflerken, ailesi de onun etrafındaki sorunları çözebilmeyi ve onun sadece kendini ve hayatı anlamasına ve tanımasına yardımcı olmaya çalışır. Bunu yaparken engellerin çocuk tarafından ortadan kaldırmasını beklemez, bunu görev olarak yapar.

Photo by Daiga Ellaby on Unsplash

İş dünyası ise sanayi toplumunun kuruluşundan bu yana her zaman eğitimli, okumuş ve sorun çıkartmayan insanların ortaya çıkmasını istemiştir. Bunun için üç ana öge vardır; işi zamanında teslim etmek, soru sormamak ve otorite karşısında bir sorgulamaya gitmemek. İdeal çalışanların ortaya çıkması için sanayi devrimi ile başlayan iyi bir eğitim alma ve iyi bir sosyal hayat kurma çerçevesi çizildi. Öyle ki daha önce var olmayan tatil ve mesai günleri, çalışma saatleri gibi kavramlar insan hayatına dahil oldu. Bireylerin yeni kurallara uyduğunda başarılı olacakları, daha iyi kazanç elde edecekleri ve kendilerine ait bir dünya kurabilecekleri gösterildi ve bu büyük bir rüya olarak pazarlandı.

https://www.instagram.com/turkceyayin/

Aileler de aslında çocuklarının doğumundan itibaren bilmeden iş dünyası sistemine hizmet etti. Çocuklarına daha iyi eğitim vermeye çalışırlarken, hep bir çerçeve içinde kalmaları beklenti haline geldi. Şımarlıklık ve haylazlıksa onun bile bir sınırı vardı, aynı şekilde hayaller de bir yere kadardı… Böyle bir eksende büyüyen nesiller, iş dünyasına girdiklerinde iş dünyasının sert ve net acımasızlığıyla karşılaşma ve bununla yüzleşmek zorunda kaldı. İş dünyasının istediği talep ve ihtiyaçları fazlasıyla nesiller tarafından karşılandı ama ortada büyük bir sorun var; insanların yaşamlarını anlamaması ve mutsuz olmaları.

Photo by Oscar Keys on Unsplash

Bugünün çalışanları ailelerinin onlar için kurduğu güvenli bölgelerinden çıkmış ve sorunsuz hayatlarından iş hayatına giriş yaparak büyük bir değişim geçirmek zorunda kaldılar. İlk yıllar kişisel kazanç sağlaması, rekabet ve toplumda kendisini ispat etmek gibi dürtüler ile mutlu ve iyi çalışan insanlar, zamanla içinde bulundukları ama anlamadıkları sistem üzerine düşünmeye, mutsuz olmaya ve mutsuz bir nesil olarak hayatlarını sürdürmeye çalışıyorlar.

Bugünün iş dünyası teknoloji, internet ve dijitalleşme ekseninde hızla değişim gösteriyor. Artık kimse sanayi devriminden konuşmuyor ve hatta o zamandan kalan kurum, kuruluşlar ve kültürden herkes mutsuz. Sanayi devrimi gücünü yetirmeye başladıkça üç husus da değerini yitiriyor; Artık belirli bir görevi aynı şekilde yapacak roller kalkıyor, hiyerarşi fayda sağlamıyor ve zaman ve mekan kavramları stabil değil. Daha önce talep edilen ve doğru olduğu iddia edilen kavramların ve beklentilerin hepsi birkaç yılda geçerliliğini yitirdi.

Oysa günümüzde yaratıcı işlerin değeri artıyor ama bugün talep gören beceri ve yetkinlikler daha önce öğretilen ve talep edilen bir yetenekler değil. Zaman ve mekan kavramı internet ile beraber ortadan kalktı. Kimin nereden nasıl çalıştığından ziyade ne ürettiği daha kıymetli. Hiyerarşiye gelince kimsenin iyi bir efor sarfetmesi için bir başkasından emir almasına gerek kalmadı.

İş dünyası değişirken bu değişim sadece belirli eksenlerde gerçekleşmiyor. Toplum da hızla değişiyor. Bugün tarihte ile defa bir nesil kendi istek ve beklentileriyle iş dünyasını değiştirmeye aday. Z jenerasyonu internet dünyasında doğan bir nesil olarak beklentileri ve istekleriyle öne çıkıyor. Bu öne çıkışın en büyük sebebi ise internetin verdiği güç, iş dünyasının değişimin farkında olması ve yeni neslin eski ve demode kurallara uymak istememesi.

Photo by Markus Spiske on Unsplash

Sanayi devriminden kalan eski fabrika kültürü ile yönetilen kurumlarının işlevsiz hale gelmesi ve şirketlerinde değişimi anlamaya başlamaları ile birlikte iş dünyası içinde artık mutlu çalışanların olduğunu görmek ve daha da çok görebileceğini bilmek, gücün artık kurumlarda veya sistemlerde olmadığını ve gücün artık insana geçtiğini gösteriyor. Ailelerin de gayretinin yeni nesillerde ses bulacağı ve onların sadece öğrencilik ve aile hayatında değil, iş dünyasında da mutlu olabileceği artık çok açık bir şekilde duruyor.

“Sanayi devrimi bize seri üretim bandı kavramı üzerine kurulu bir eğitim miras bıraktı. Şehrin orta yerinde beton bir bina var, içinde birbirinin aynı bir sürü oda, hepsinin içinde sıra sıra masa ve sandalyeler. Bu modeli alaya almak kolay ve eski başarılarına rağmen artık iflas ettiğine neredeyse herkes katılıyor. Ama henüz bir alternatif geliştirmedik. Yuval Harari

Teşekkürler,
Ferhat Yalçın
Founder at Tomorrow

--

--

Ferhat Yalcın
Türkçe Yayın

Dijital Stratejist, Danışman, Girişimcilik Uzmanı, İçerik Üreticisi, Dijital Dönüşüm Profesyoneli. ferhatyalcin@tomorrow.com.tr