Jean-Léon Gérôme, Bonaparte Before the Sphinx, 1886. Wikimedia Commons

Napoleon Bonaparte ve Tartışmalı Mirası

M. Kaan Erdoğan
Türkçe Yayın
Published in
4 min readJul 25, 2023

--

Tarihçilere göre Napoleon Bonaparte aslında kimdi?

Avrupa’nın dört bir yanındaki savaş meydanlarında Fransa’nın şanına şan katan askeri bir deha mı? Fransız hükümetini, eğitim sistemini, ülkenin bankacılığını ve ulaşım ağlarını ıslah eden bir imparator mu? Feodalite artığı karmaşık yasaları tek bir kanun kitabıyla değiştiren, sivil özgürlükleri ve eşitliği teşvik eden, diğer uluslar için model haline gelen bir reformcu mu?

Yoksa yol açtığı savaşlar ile 3 milyondan fazla insanın ölümüne sebep olan güç aşığı bir diktatör mü? Düşmanlarını hapse tıkan, basını denetimi altına alan ve şahsi çıkarlarını her şeyin üzerinde gören bir tiran mı? Kendini olduğundan daha uzun resmeden sanatçılar tutan, imparator olduğunda tacını kendi giyen, gururlu ve kendini beğenmiş bir adam mı?

Yanıt, “yukarıdakilerin hepsi.”

Napoleon Bonaparte yaklaşık iki yüzyıl önce, yurdundan 6.600 km uzaktaki küçük bir adada, tutsak olarak yaşamını yitirdi. Ne var ki bilginler hala, savaş meydanında mağlup edilmeden önce Avrupa’nın yarısını fetheden, halkı tarafından reddedilip sürgüne gönderilen, imparatorluğunun yıkılmasına karşı koyamayan bu adamın başarılarını ve kusurlarını tartışıyor.

Napoleon (imparator olduktan sonra yalnız bu adıyla bilinmiştir) 1769 yılında Fransızlara ait Korsika adasında doğdu. Çocukluğunda, saatler boyunca süren şiddetli kartopu savaşları başlatmayı severdi. 16 yaşında askeri bir okuldan mezun oldu ve subay olarak Fransız ordusuna katıldı.

Birkaç yıl sonra Fransa, Fransız Devrimi denilen ve on yıl kadar süren kargaşayla dolu bir döneme tanıklık etti. Yüksek vergiler, gıda kıtlıkları ve işsizlik, kralı indirip onun yerine sıradan insanların da güç sahibi olabileceği bir hükümet kurmayı amaçlayan başkaldırılara yol açtı. Yeni bir Fransız Devrim Ordusu, protestoculardan yana saf tuttu. Komşu ülkeler ise tam aksine, özellikle XVI. Louis’nin 1793'teki idamından sonra protestoculara karşı bir tavır aldı. Bu durum, Avrupa’nın dört bir yanında çeşitli anlaşmazlıkların kapısını araladı.

Devrim, Napoleon’un kariyeri için kaldıraç etkisi yarattı. 26 yaşına geldiğinde, o artık bir generaldi. Avrupa ve Afrika’nın çeşitli yerlerinde savaştıktan sonra Fransa’ya döndü ve gücü eline almak için entrikalar hazırlamaya başladı. 1799 yılında yeni bir hükümet ilan edildi, başında elbette 30 yaşındaki Napoleon’un kendisi vardı.

Napoleon 1769 yılında Fransa’nın güney kıyısındaki Korsika adasında doğdu. Eğitimini askeri bir okulda aldı ve 26 yaşında generalliğe terfi etti. Fransa’nın imparatoru olarak kontrol ettiği bölge, bugünkü İtalya, Belçika, Almanya, Avusturya ve Polonya topraklarının büyük bölümünü kapsıyordu. The Washington Post

Yaptığı ilk reformlar, geniş bir kesim tarafından hoşnutlukla karşılandı. Ulusal bir banka kuruldu, vergi indirimlerine gidildi, eğitim sistemi gözden geçirildi ve din özgürlüğü yeniden tesis edildi. Bu reformların belki de en önemlisi, Napoleon Kanunları’nın tamamlanmasıydı; böylece ülkenin tüm sivil yasaları bir araya getirildi ve bulanık kısımlar netleştirildi. Kanunlar bireysel özgürlükleri ayrıntılarıyla açıklamakla kalmıyor, bir yandan mülkiyet haklarını tanımlarken, öte yandan yurttaşların kanun önündeki eşitliğini de garanti altına alıyordu. Tabii, o zamanlar “eşitlik” yalnızca erkeklere uygulanan bir kavramdı.

Fransa’nın Avrupa kıtasındaki en büyük güç haline gelmesini takiben Napoleon 1804 yılında kendisini imparator ilan etti. Kraldan bile daha üstün bir mertebeydi bu. Monarşiye özgü ayrıcalıkları yeniden takdim eden imparator, en sevdiği yurttaşlardan 3.000 kişiye soyluluk ünvanları bağışladı; bunların arasında aile üyeleri de vardı. İmparatorluk maiyetinin görkemi, son kralın ailesine taş çıkartıyordu.

Napoleon’un imparatorluğu; Avusturya, Rusya ve Prusya (kuzey Almanya) karşısında kazanılan büyük zaferler ile genişlemeye devam etti. Yalnızca Büyük Britanya, muazzam donanması sebebiyle, Napoleon için hep bir baş belası olarak kaldı. 1812 yılına gelindiğinde Fransa, eski bir müttefik olmasına rağmen Napoleon’un yasaklayıcı politikalarına uymayarak Britanya ile ticareti sürdürdüğü için Rusya’yı işgal etti.

İşgal, bir faciaydı. Napoleon birliklerinin yaklaşık %80'ini kaybetti. Yenilginin büyüklüğü, Avrupa’nın geri kalanına, Napoleon’un onlar tarafından da yenilgiye uğratılabileceği umudunu aşıladı. Uzun zamandır müttefik olan ülkeler taraf değiştirerek Fransa’ya dört bir yandan saldırmak için birleşti. Üstelik Napoleon yurdunun desteğini de kaybediyordu. Fransız halkı hem savaştan yorgun düşmüş hem de savaşı finanse eden vergilerden bıkmıştı. Tek istedikleri barıştı. 1814 yılının nisan ayında, Napoleon, iktidarını bırakmaya zorlandı.

Ardından Elba’ya, doğduğu yerin yakınlarındaki bir adaya gönderildi. Fakat dokuz ay sonra adadan kaçtı ve Fransa’ya geri döndü. Düşmanları ona meydan okumaya hazırlanırken o da boş durmadı ve kendisine sadık birlikleri toplayarak doğuya yürüdü. Ordusu, 18 Haziran 1815 tarihinde, bugün Belçika’ya ait olan topraklarda gerçekleşen Waterloo Muharebesi’nde, Britanya önderliğindeki güçler tarafından bozguna uğratıldı. Dört gün sonra Napoleon, tahtından çekildi.

Sürgünü için seçilen yer, Afrika kıyılarından yaklaşık 1.900 km uzakta, Güney Atlantik Okyanusu’nda bulunan Saint Helena adasıydı. Bu kez kaçmak yoktu. Napoleon, 5 Mayıs 1821'de, işte bu adada hayata gözlerini yumdu.

Louisiana arazisinin satışı

1800'lü yılların başlarında, Napoleon’un Kuzey Amerika’da bir Fransız imparatorluğu kurma hayali zayıflıyordu. Avrupa’daki ordusu için paraya ihtiyaç duyduğundan, Louisiana arazisini 15 milyon dolar (bugünün parasıyla yaklaşık 350 milyon dolar) karşılığında Birleşik Devletler’e satmaya karar verdi.

Bu, tarihteki en iyi arazi alışverişi olabilir. Dönüm başına 1 cent’ten daha az bir para karşılığında Birleşik Devletler, Mississippi Nehri’nin batısında bulunan yaklaşık 2.140.000 kilometrekarelik bir alanda hak sahibi oldu. Satın alınan yeni arazi ülkenin sınırlarını neredeyse ikiye katlamakla kalmadı, Birleşik Devletler’in yayılma politikalarını da körükledi. Louisiana Satın Alımı’nın bir parçası olan topraklardan, bir bütün veya parçalı olarak, on beş adet eyalet yaratılacaktı.

Boyu herkes kadardı

Yolda gördüğünüz herhangi bir kimseyi çevirin ve ona Napoleon hakkında ne bildiğini sorun. Alacağınız yanıt, muhtemelen şu olacaktır: “Boyu epey kısaydı.” Fakat hiç de öyle değildi.

Konunun uzmanlarına göre, Napoleon’un boyu aşağı yukarı 170 santimetreydi ve bu uzunluk onun zamanında yaşayan bir erkek için ortalama bir boydu.

Napoleon’u düşündüğümüzde aklımıza kısa bir adam geliyor çünkü Britanyalı karikatüristler onu böyle resmediyorlardı. Fransızlardan hiç hazzetmeyen Britanyalılar, Napoleon’un, gazetelerinde mümkün olduğunca ufak tefek gözükmesini istiyorlardı. Fotoğraf henüz icat edilmediğinden, insanlar onu karikatürlere bakarak hayal ediyorlardı; tıpkı bugün de yaptıkları gibi.

Yazar: Marylou Tousignant

İngilizceden çeviren: M. Kaan Erdoğan

Kaynak: The Washington Post

--

--

M. Kaan Erdoğan
Türkçe Yayın

Gündüzleyin reklamcı, geceleyin öykü ve fragman yazarı.