Ne Okumalı: Kendime Düşünceler — Marcus Aurelius
Her hafta farklı bir pencereden hayatımıza yeni bilgiler katabilecek kitapları incelediğimiz Ne Okumalı serimize bir süredir ara vermiştik. Tekrar başlangıcımızı da bizlere gerçekten çok şey katacağına inandığım, Marcus Aurelius tarafından kaleme alınmış “Kendime Düşünceler” kitabıyla yapalım istedim. Umarım keyif alarak okuyabileceğiniz ve sizlere bir şeyler katacak bir yazı olur!
Farklı konseptlerde, farklı kavramlar üzerine kurulu yeni bir kitabı inceleyerek düşünce ufkumuzu genişletmeye çalıştığımız Ne Okumalı serimizin bu yazısında, Marcus Aurelius’un kendi için kaleme aldığı Kendime Düşünceler adıyla dilimize çevrilen günlüğünü inceleyeceğiz.
Daha önceki yazılarımızda da sıklıkla başvurduğumuz kaynaklardan biri olan Kendime Düşünceler’i ele alırken aslında serimizin diğer yazılarında yaptığımızdan farklı bir yöntem izlemek istiyorum.
Genel itibariyle Marcus Aurelius’un günlüğü olan bu eser, aslında kendisi üzerinden Stoacılık felsefesini açıkladığı, oldukça kapsamlı bir “Stoacı Baş Ucu Kitabı” niteliğinde.
Ancak serimizin önceki yazılarında olduğu üzere eserin genelinde hakim olan felsefi görüşü (yani Stoacılık felsefesini) incelemek yerine eserden alıntılayacağımız 3 düşünceyi incelemenin hem Marcus Aurelius’u hem de onun bakış açısıyla Stoacılık felsefesini anlamak açısından bizlere daha faydalı olacağı kanaatindeyim.
Zira genel olarak diğer yazılarımızda ve Bilgi Arayışı podcast serimizde, halihazırda, Stoacılık felsefesinin temellerini ve güncel sorunlarımıza nasıl fayda sağlayabileceğini ele alıyoruz. Tekrara düşmek, bizlere vakit kaybı olmaktan ileri gitmeyecektir.
Stoacılık ve Panteizm
“Ya tüm varlıklar, her şeyin tek bir bedende olması gibi tek bir düşünsel kaynaktandır ve tek bir parçanın bile bütünün çıkarına olan şeylerden sızlanmaması gerekir, ya da sürekli birleşip ayrışan atomlardandır.”
Alıntıyı yaptığımız İş Bankası Kültür Yayınları 7. baskının 97. sayfasında yer alan bu düşünce aslında Marcus Aurelius’un insani görevler olarak düşündüğü eylemler üzerinden Stoacılık ve Panteizm ilişkisini anlattığı bir alıntıdır.
Stoacılık, genel itibariyle tüm canlıları ve varlıkları tek bir Tanrısal varlığın birer parçası şeklinde ve neden-sonuç ilişkisi içerisinde birbirini etkileyen genel bir zincir olarak düşünmektedir.
Dolayısıyla, yine Marcus Aurelius’un benzetmesinden yola çıkarak söyleyebiliriz ki, Stoacılık’a göre nasıl ki bir arı görevini yapmak için her gün çabalıyorsa, biz insanların da bunun için üşenmeden ve söylenmeden çabalaması gerekir.
Marcus Aurelius, genel itibariyle doğanın bedenlerimizi ayrıştırıcılar yoluyla toprağa karıştırması sürecini, kişilerin ruhları için de yaşanacak bir döngü şeklinde değerlendirmektedir. Öldükten sonra bedenimiz toprağa, suya, havaya karışarak farklı bitki ve hayvanların besin kaynağı haline geliyor ve dolayısıyla bir döngü dahilinde parçalanarak varlığını dönüştürüyor.
Marcus Aurelius, benzer bir sürecin insan ruhu ya da zihni için de gerçekleştiğini düşünmektedir. Evrenin tümünü kapsayan düşünsel varlık olarak düşünebileceğimiz Logos, aslında zihnimizin çözünerek karışacağı doğa olarak ileri sürülmektedir. Kişi, evrenin zihninin bir parçası olarak çözünür.
Stoacılık ve Kader
“İnsanların kendi doğalarına yararlı ve uyumlu olan şeyler için uğraşmalarına müsaade etmemek ne anlayışsızca! İnsanların hatalarına kızmakla da buna müsaade etmemiş oluyorsun işte. Çünkü yaptıkları şeyin kendilerine uygun ve yararlı olduğunu düşünüyorlar. “Ama yanılıyorlar, bu onlar için yararlı değil.” Pekala, öyleyse onları kızmadan eğit ve aydınlar.”
Stoacılık felsefesinin, daha önce de ele aldığımız en önemli kavramlarından biri de Amor Fati yani “Kader Sevgisi” kavramıdır. Özellikle Marcus Aurelius’un sıklıkla kendine tekrar ettiği ve felsefenin temellerinde yer alan düşünce şu şekilde özetlenebilir;
Yaşadığımız her şey, doğamızın içerisinde yer alan dolayısıyla bizlere yabancı olmayan ihtimallerdir. Örneğin bir hayvanınız varsa, onun ölmesi, doğurması, hastalanması, mutlu veya coşkun olması gibi tüm ihtimaller aslında onun doğasında yer alan ve sizin ona sahip olmanız dolayısıyla da sizin yaşamanız olası durumlardır.
Dolayısıyla bunların herhangi birinin gerçekleşmesine şaşırmamamız gerekir, zira olma ihtimali olan bir durum gerçekleşmiştir. Aynı şekilde, kendimizi bu ihtimallere uygun hale getirmek ve fevri davranışlardan kaçınmak adına kendimizi geliştirmek de bizim görevimizdir.
İnsan, fevri davranışlar sergilediği takdirde veya duygularına hakim olamayarak isteğinin dışında davranması halinde, fırsata dönüştürebileceği imkanları gözden kaçırabilir. Bu durum, hiçbir fırsat yoksa dahi yaşadığımız ve bizi olumsuz etkileyen hadiselerden dersler çıkararak buna göre ilerleme kat etmemizin de önüne geçecektir.
Yaşamımız boyunca bazı şeyler elimizde, bazı şeyler ise kontrolümüz dışındadır. Bunlara göre kendimizi doğru konumlandırarak sükunetimizi koruduğumuz ve diğer insanlara yönelik davranışlarımızda da sabırla hareket ettiğimiz sürece içinde bulunduğumuz her bir durum bizim için değerlendirilecek birer fırsat olacaktır.
Stoacılık ve Nezaket
“Doğru aklın yolunda ilerlerken yoluna çıkan engeller, seni doğru olan işinden asla saptıramaz, ama onlara karşı iyi niyetinden de vazgeçiremezler. İki durumda da kendine hakim ol, sadece eyleminde ve kararındaki sebatkarlığını değil, yoluna engel olmaya ya da sana başka dertler yaratmaya çalışanlara karşı nezaketini de muhafaza et.”
Marcus Aurelius’un belki de kendine en çok tekrar ettiği düşüncelerden biri de kişinin nezaketini koruması ve daima kibar kalabilmesi gerekliliğidir. Nitekim sıklıkla kullandığımız bir diğer alıntısında da söylediği “Alınabilecek en iyi intikam düşmanın gibi olmamaktır.” aslında en temelde aynı düşünceye dayanmaktadır.
Çünkü Stoacılık felsefesi, tüm canlıları temel aklın bir parçası olarak görmesi bağlamında aynı zamanda akrabalar olarak değerlendirmektedir. Kimsenin bilerek ve isteyerek kötülük yapmayacağı düşüncesini ileri sürmekte, iyi incelendiği zaman “kötülük” olarak değerlendirdiğimiz durumların da aynı şekilde kendi düşüncesinde “iyi yaptığı” kanaatinde olan insanlardan çıktığını söylemektedir.
Dolayısıyla, bir kimseye kendi adına en iyisini yaptığını düşünerek hareket ettiği için kızmanın bir anlamı olmadığı gibi onun düşüncesini ve yapısını da değiştirmek bu şekilde mümkün değildir. Stoacılık, bunun yerine o kişiyi anlamanın ve erdemli bireyin nezaketinden ödün vermemesinin öncelikli olması gerektiğini söylemektedir.
Karşımızdaki insanın hareket kaynaklarını iyi anladığımız takdirde, aynı şekilde sabır ve hoşgörüyle hareket ederek ona yaptıklarının “iyi” olmadığını göstermemiz de mümkün olacaktır.
Bu mümkün olmasa ve karşımızdaki kişi hiçbir şekilde “kötülük” yapmaktan vazgeçmese dahi, ki Stoacılık aslında olayları ve durumları iyi/kötü olarak değerlendirmenin de yanlış olduğunu söylemektedir, o kişiye karşı nezaketimizi kaybetmememiz gerekir.
Çünkü yapılan hamleler ve yaratılan olumsuz etkiler bir kenara, bizim karakterimiz ve davranışlarımız tamamen kendi karakterimizin bir yansıması olarak elimizde olan şeylerdir. Daha kısa bir ifadeyle: biri bize kötülük yaptı diye kendi değerlerimizden ödün vermemiz doğru olmayacaktır.
Teknik Bilgi
Farklı alıntılarla hem Stoacılık felsefesini hem de kişisel yaklaşımını ele almaya çalıştığım Marcus Aurelius’un günlüğüne, İş Bankası Kültür Yayınları’nın “Kendime Düşünceler” adlı baskısıyla Türkçe olarak erişmeniz mümkündür. Aynı şekilde Yapı Kredi Yayınları da eseri “Düşünceler” adıyla çevirerek yayınlamıştır. İş Bankası Kültür Yayınları’nın 7. baskısını aldığım “Kendime Düşünceler” toplamda 12 Bölüm’den (12 Kitap şeklinde) meydana gelmektedir. Kitabın çevirisi Y. Emre Ceren tarafından yapılmıştır.
5 sayfa sunuş, 1 sayfa İkincil Kaynaklar, 12 Kitap halindeki Marcus Aurelius’un günlüğü ve sonda yer alan 9 sayfalık Hasan Ali Yücel Klasikler Dizisi listesi dahil olmak üzere kitap toplamda 155 sayfadan oluşmaktadır.
Pazar günleri düzenli bir şekilde yayınlamayı hedeflediğim “Ne Okumalı” serimizi, bu yazımızla birlikte çarşamba günlerine alırken, yazımızın konusu olarak Filozof İmparator Marcus Aurelius tarafından kaleme alınan “Kendime Düşünceler” eserini inceledik.
Serimizin gününü değiştirirken bu yazımızda aynı zamanda farklı bir konsept izleyerek, sıklıkla değindiğimiz Stoacılık felsefesini temelleriyle birlikte tekrar açıklamak yerine, kitaptan yaptığımız alıntılarla şu üç konudaki yaklaşımını değerlendirdik:
- Panteizm
- Kader
- Nezaket
Umarım severek ve sıkılmadan okuyabildiğiniz bir yazı olmuştur! Serimizin daha önceki yazılarına ve haftada bir yayınladığımız podcastimize aşağıdaki bağlantıdan erişebilir, konuyla ilgili görüş ve önerilerinizi LinkedIN ve Instagram hesaplarımdan bana iletebilirsiniz;